'Camiye türleri ve Suriye camiyesi' başlıklı yazımızda Suriye içindeki Esat yanlısı hocalardan bahsetmiş özellikle de bazı ailelerin bu kapsam içine girdiğine işaret etmiştik. Bu zeminde Salih Farfur, Muhammed Said Ramazan el Buti, Ahmet Keftaro ailelerine değinmiştik. Bu yazı önceki yazının bir devamı ve tetimmesidir. Esat hocalarının, bir iç halkası olduğu gibi bir de dış halkası, ayağı bulunmaktadır. Burada bu anılan dş halkanın bilhassa iki ismi üzerinde durmak istiyorum. Bunlardan ilki Esat rejimini açıkça desteklemesi ve Suriye Başmüftüsü Ahmet Bedreddin Hasun'la işbirliği yapmasıyla gündeme gelmiştir. Bu birinci kişi Mescid-i Aksa'dan kovulan Selahaddin Ebu Arafe'den başkası değil. Bize Esat'tan daha fazla Esatçı olması dolayısıyla bizzat rejimin gözünden düşen, daha doğrusu inandırıcılığını kaybederek kullanma tarihini geçiren Memun Rahme'nin Emevi Camii'nden kovulmasını hatırlatıyor. Bunlar sadece Esat yanlısı propaganda yürüten vaizler veya hocalar değil aynı zamanda operasyonel yönleri de var. Selahaddin Ebu Arefe adıyla anılan Aksa vaizinin Suriye Başmüftüsü Ahmet Bedreddin Hasun'la bir telefon konuşması deşifre edilmiş ve bu konuşmada Selahaddin Ebu Arefe, Halep'teki Emevi Camii'ni yakıp yıkan Şam rejimi lehine Mescid-i Aksa'dan sökülmüş 77 kilo ağırlığında bir taşı temin etmekten söz etmektedir. Halep ve Şam'daki Emevi Camii gibi Kudüs'teki Mescid-i Aksa külliyesi veya havzası ve harem-i şerifi de Emevi eserleri arasındadır ve bilhassa altıncı Emevî Halîfesi el-Velîd Bin Abdulmelik'in damgasını taşımaktadır. Velit, bugünkü mevcut hâline benzeyen şekliyle yeniden yaptırdı. Selahaddin Ebu Arefe kafadarı Şeyh Ahmet Bedreddin Hasun ile birlikte Mescid-i Aksa'nın yapı taşlarını Suriye'ye kaçırmak istemiştir. Hasun ile Ebu Arefe bunu Suriye'nin Amman büyükelçiliği üzerinden organize edeceklerdir. Buna dair konuşmanın Aksa cemaati arasında yayılmasıyla birlikte cemaat Ebu Arefe'yi Aksa Camii'nden atmıştır.
Selahaddin Ebu Arefe Suriye'de başlayan iç çekişme döneminde giderek Esat yanlısı tutum takınmış hatta borazanı haline gelmiştir. Aksa Camisi cemaati tarafından şebbih olarak tanımlanmış ve Hazreti Ayşe ve sahabelere dil uzatan birisi ile aynı mekanı paylaşmak istemediklerini söylemişlerdir. Selahaddin Ebu Arefe konuşmalarında Kur'an'dan ayetler okuyarak ve hadisler aktararak böylece kendince deliller getirerek Suriye rejimi karşısında küresel bir komplo kurulduğunu ileri sürmüştür. Kendisinin ise bu komploları deşifre ettiğini ileri sürmüştür (http://www.gololy. com/2013/ 05/27/ 90724/). Bunun üzerine galeyana gelen gençler şebbih sıfatını taktıkları Selahaddin Ebu Arefe'nin camiden dışarı atılmasını istemişlerdir.
Kudüs halkı İsrail'in fiziki işgaline maruz kalırken bir de Selahaddin Ebu Arefe gibiler yüzünden zihni işgale uğramaktadır. İşgal üzerine işgal.
İkinci isim ise Trinidad'lı küresel vaiz İmran Hüseyin'dir.
Bozacının şahidi şıracı misali Selahaddin Ebu Arefe'yi model alan benzeri bazı vaiz takımı da bulunmaktadır. Bunlardan birisi de Karayip'lerde yer alan Trinidad ve Tobago'dan İngilizce dersler ve vaazlar veren İmran Hüseyin'den başkası değildir. Vaazlarında eskatolojik konulara, meselelere temas etmekte ve bu bağlamda Türkiye'yi Deccal kampında gösterirken Rusya, İran ile Esat rejimine özel bir yakınlık duymaktadır. Bu yüzden kimileri vaaz yoluyla İmran Hüseyin'in Rusya ve ekseni lehine nüfuz casusluğu yaptığına inanmaktadır. Türkiye'ye özel bir düşmanlık beslemektedir. Bunlar bir ağın veya şebekenin tabii uzantıları ve parçalarıdır. Nitekim İmran Hüseyin bazı konuşmalarında Mescid-i Aksa'dan kovulan Selahaddin Ebu Arefe'ye atıfta bulunmakta ve kendisinden sitayişle bahsetmektedir . Özellikle de Yusuf Kardavi'nin Esat aleyhtarı tutumunu eleştirmekte ve Selahaddin Ebu Arefe'nin bu yöndeki eleştirilerine katılmakta, gönderme yapmaktadır. İmran Hüseyin'in konuşmaları bize Banu Avar'ın yazı ve konuşmalarını hatırlatmaktadır. Onun vaiz versiyonudur. (https://www.youtube.com/watch?v=aJYrF7nhCMY ) Öyle olmadığı halde İmran Hüseyin Selahaddin Ebu Arefe'yi Mescid-i Aksa imamı olarak takdim etmektedir. Halit Mağribi gibi Aksa'nın sütunları arasında, köşelerinde vaazlar verdiği doğru ise de imam olduğu yanlıştır.
Maalesef eskilerin ulema su yani kötü alimle dediği sınıf tarihin hiçbir döneminde bu kadar aktif olmamıştır.
Mescidler işgal altında olduğu gibi kimi imamları da işgalcilerin hizmetindedir.
Mustafa Özcan