Son sıralarda bilhassa Rusya'nın desteğiyle Esat rejimi diplomatik alanda zafer kazanmanın yollarını arıyor. Bu hususta önünde iki tümsek veya engel var. Bunlardan birincisi Suudi Arabistan ikincisi ise Türkiye. Riyad, Abu Dabi gibi çekincesiz bir biçimde Esat'a açılmak ve onunla ilişkileri normalleştirmekten kaçınıyor. Siyasi süreci ve muhalefet ile kuracağı yeni ilişki biçimini görmek istiyor. Siyasi süreci ve siyasi çözümü yoklamak istiyor. Bu nedenle de Esat, çok istediği halde Arap Birliği'ne geri dönemiyor. BAE, Tunus, Sudan ve Ürdün gibi ülkeler 8 yıl aradan sonra Esat rejimine geri döndüler. Bununla birlikte Esat rejiminin hayal ettiği diplomatik zafere ulaşması için alacağı bir hayli mesafe var.
Esat rejiminin önündeki ikinci engel ise Türkiye. Komşu ülkeler arasında en cesametli olanı ve aynı zamanda en fazla mülteci ve muhalif barındıran ülke. Esat rejimi zaten baştan beri muhalefet ile Esat rejimi arasında ikircikli bir pozisyonda olan Ürdün rejimini ilişkileri normalleştirme hususunda ikna etmede zorluk çekmedi. Geride Türkiye kaldı. Putin yönetimi genelde terör özelde ise PYD meselesinin çözümü için Suriye rejimiyle Türkiye arasında köprülerin yeniden kurulmasının şart olduğunu söylüyor ve Türkiye'yi bu hususta sürekli olarak telkin altında tutuyordu. Bu çerçevede Şam rejimiyle birlikte ama ondan farklı olarak dolaylı olarak Türkiye'nin Suriye topraklarından çekilmesini istiyor. Bu hususta Adana Mutabakatı gibi kafa karıştıran kaçamak formülleri devreye sokmaktan da kaçınmıyor.
Esat'ın Türkiye'deki yandaşları da PKK-PYD meselesinin ancak Suriye rejimi ile yeniden yakınlaşarak çözülebileceğini öngörüyorlar. Halbuki, unuttukları temel bir gerçek var. PKK Suriye rejiminin kucağında doğmasa bile onun kucağında büyüdü. 12 Eylül'den sonra böyle olduğu gibi 2012 yılından sonra da ikinci kez Beşşar Esat rejimi gölgesinde serpildi. PKK ya ABD'nin 1991 ve 2003 yıllarında olduğu gibi Irak'a müdahalelerinden sonra ya da Esat rejiminin göz yummasıyla palazlandı. Esat çözümünü dayatanlar balık hafızalı olmalı. Kısaca, PKK tehlikesinin büyümesinde iki faktör etkili oldu. Bunlardan birisi ABD diğeri de baba ile oğul Esat rejimi. Esat rejimi de her zaman taşeron olmuştur. Direniş eksenini temsil ettiğini söylese de başta İsrail'in taşeronudur. Keza Rusya'nın taşeronudur. Geçmişte İran ile bağımsız, kısmen dengeli ilişkileri vardı bu ilişkilerde bile bağımsızlığını kaybetmiştir. Halkına karşı yabancı güçleri seçmiştir.
2012 yılında Netanyahu'ya gönderdiği mektupta Suriye'nin bölünmesi ve kendisinin butik Suriye'nin başına ( Nuseyristan) geçmesi halinde İsrail'e karşı dost ve sadık kalacağını taahhüt etmiştir.
Şimdi diyet ödeme zamanı.
Esat rejimi şimdi halkına karşı kendisini destekleyen yabancı güçlere diyet ödeme faslında. Siyasi ve askeri borçlarını kapatma zamanında. Esat bundan rahatsızlık duyacak bir yapıda değil. Rahatsız olsaydı kaç defa intihar yolunu seçmişti! Kaldı ki butik Suriye'ye razı olmuş bir Esat neden kıyı şeridini Ruslara veya İranlılara peşkeş çekmekten rahatsızlık duysun? Kiraya vermesin? Siyasi meşrebine son derece uygun! Bu durumda sadece kardan zarar etmiş olacaktır! Banyas, Lazkiye, Tartus İran ile Rusya arasında pay ediliyor. Şam Havaalanının işletmesi de Ruslara veriliyor. Faysal Kasım'ın ifadesiyle Mahluf yerine Mihailof işletmiş ne fark eder? Biri dayı olduğu diğeri de Ebu Ali Putin!
Şimdi Esat içerideki dostları ya da Aydınlık gazetesi üzerinden Türkiye'ye mesaj gönderiyor. Mesajında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile buluşmaya nazır olduğunu söylüyor. 12/5/2019 tarihli Aydınlık gazetesinin ilgili sayısında Zarif'in 'aracılık ya da iyi niyet girişimine' örtülü bir bicimde temas ederek Türkiye ile ilgili meseleleri dostlarla ele aldıklarını söylemiştir.
Geçmişte Ankara'da el Cezire'nin temsilciliğini yapan şimdilerde Sky Arabic Kanalında çalışan Yusuf Şerif'in tweetleri sayesinde Aydınlık gazetesinin kendinden menkul girişiminden haberdar oldum. Bu görüşmede Beşşar Esat, Keseb'de buluşan askeri komisyonların işbirliği seviyesinden de mutlu olduğunu söylemektedir.
Esat koltuğunu kurtarmak için zamanla yarışıyor ve her yolu deniyor. Suudi Arabistan ve Türkiye'nin kapılarını çalıyor bu ülkelerle yeniden köprü kurmak istiyor.
Bu çabaları siyasi hayatını kurtarmaya yetecek mi? Koltuğunu korumak için ülkeyi mezada çıkarsa da derin haberler pek de Esat'ın kalıcı olduğunu göstermiyor.
İran Mahir Esat'ı Rusya Süheyl Hasan'ı tutsa da İsrail basını sözgelimi Yediot Aharonot gazetesi Esat'ın halefini ilan etti. Gazeteye göre Esat'ın muhtemel halefi aynı dini yapıdan gelen iş adamı Samir Fevz.
Suriyeli muhalifleri temsil eden Ulusal Koalisyon Basın Dairesi Başkanı Ahmet Ramazan da en azından Güvenlik Konseyi'nde üç ülkenin Esat'ın gitmesi ve yerine askeri bir konseyin atanması doğrultusunda hemfikir olduklarını söylüyor. 4 Mayıs (2019) tarihli tweetinde bu ülkelerin isimlerini vermemekle birlikte bunlar arasında Esat'ın gidişi konusunda bir mutabakatın oluştuğunu ifade ediyor. Bunlar Fransa ile ABD olmalıdır. Geriye tahmin edileceği gibi Çin ile Rusya kalıyor.
Esat son düzlüğe çıkmak için diplomatik zafer kazanmaya çalışıyor lakin evdeki hesap çarşıya uymayabilir. Başkalarının acıları üzerine saadet kabul edilebilir bir durum olmasa gerek. Bölgenin en kadim şehirlerinden Şam halkı, Esat sayesinde taş çağına geri dönmüş vaziyette. Şam sokaklarında artık motorlu araçtan çok taşıma aracı olarak eşekler ve atlar göze çarpıyor!
Mardin ya da Kanada'da merkepler sadece çöp topluyor. Şam'da ise binek olarak kullanılıyor. Fark bu. Bundan dolayı kimileri Beşşar Esat'a kulaklarını da tanık göstererek Ebu Himar diye hitap ediyor!