Ortak ev, ortak mabet!
Ortak ev, hane ve yuva kavramı zaman zaman siyasi boyutta da kullanılmaktadır. İlk defa dini boyutta da kullanıldığını görüyoruz. Son sıralarda dinler arasında kavuşum ve duvarların ve sınırların kaldırılması, yaşayan büyük dinlere ait mabetlerle temsil edilen ortak külliye, siteler yapılması projesi ortaya atılmıştır. Bunu ilk ortaya atanlardan birisi Enver Sedat olmuştur ve kilise, cami ve havranın buluştuğu ortak dini siteler yapılması projesini ortaya atmıştır. İkinci Vatikan Konsili (1962-1965) toplantıları ve sonuçları çerçevesinde dinler arası diyalog anlayışı çerçevesinde cami, kilise ve havraların bir araya getirilmesi çabaları yaşanmıştır. Ayasofya müze statüsünden yeniden cami statüsüne alınmasıyla birlikte Batı'da da bu yönde çağrılara rastlanmaktadır. Bunlardan birisini İspanya Dışişleri, Avrupa Birliği (AB) ve İşbirliği Bakanı Arancha Gonzalez Laya, Çavuşoğlu ile Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nin ibadete açılmasına ilişkin değerlendirmeler çerçevesinde dile getirdi ve şöyle dedi : "Biz de İspanya olarak buranın (Ayasofya'nın) ortak bir yuva olmasını, hem Müslümanların, hem Ortodoks, hem de Katolik Hristiyanların evi olmaya devam etmesini( bu çerçevede hizmet vermesini kastediyor olmalı) istiyoruz (*). Türkiye'nin de UNESCO'nun koyduğu şartlara saygı duyacağını söylemesi bizi çok memnun etti." Burada Ayasofya üzerinden dini olarak gündeme getirilen ortak yuva veya ev eğilimi gayet dikkat çekicidir. Ayasofya'nın müze statüsünden çıkarılmasına ilişkin yorum yapılmadan burasının yeni düzenleme ile birlikte Müslümanlar, Ortodokslar ve Katolikler arasında ortak bir ev haline getirilmesi isteniyor. Evet! Burada geçmişte Ortodokslar bir statüye sahip olmuşlardır ve ona binaen vaveyla kopartıyorlar. Bunu anlayışla karşılamasak da bir şekilde hazımsızlığı anlıyoruz. Latinler de yani Katolikler de bu arada fırsattan istifade ile mabedin gizli-açık ortağı haline gelmek istiyorlar. Bu durumda diğer dinler de pay isterse ne olacak? Nitekim, bir hikayeye göre, din kardeşliği namına akçe isteyenlere Fatih bir akçe verir azımsadıklarını görünce de onları şöyle savuşturur: Diğer kardeşleriniz gelmeden savulun aksi takdirde payınıza bu da kalmaz! Hikayenin başka bir versiyonu da şöyledir: Bir gün Fatih Sultan Mehmet şehri dolaşmaya çıkar. Derken bir vatandaş yanına gelir ve ona: "Hünkarım sizin mal varlığınızın ve saltanatınızın yarısını istiyorum" der. Sultan ona ne hakla istediğini sorar. Vatandaş "sultan ile kardeş olduklarını" söyler. Padişah bu kardeşliğin nereden geldiğini sorduğunda ise ona "ikimizde Hz. Adem'in çocukları değil miyiz? diye cevap verir. Bunun üzerine Fatih yanındakilere adama bir altın vermelerini emreder. Sonrada Padişah verilen bir altınla hayal kırıklığına uğramış adamın kulağına eğilerek şunları söyler" Ey kardeş! Şu bir altını al ve hemen buradan savuş. Eğer diğer kardeşlerimiz bunu duyarlarsa sana bir altın bile düşmez."
Katoliklerin veya İspanyol Dışişleri Bakanı Arancha Gonzalez Laya'nın daha geniş yürekli olmasında fayda var. Yoksa sıraya Protestonlar, Budistler ve değerleri de girebilir! Bu durumda işin içinden çıkmak gayri kabil hale gelir. Ama bizim cebimizden veya dinimizden bonkörlük yapmak istiyorsa tabii o başka!
Esasen bu hususta Yunanistan İsrail'in yolunu izliyor. Mümkün olsa Ayasofya'ya el koyacak. Nitekim Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Yunanistan'ın şımarık ve sorumsuz yaklaşımlarına yerinde bir mukabelede bulunmuştur. Bakan Çavuşoğlu, Yunanistan'da Türk bayrağının yakılmasına ilişkin, "Ayasofya Camii'nin tekrar ibadete açılması bir inanç grubuna karşı üstünlük sağlanması çabası değildir. Bu komplekse nasıl girdiler onlara sorulması lazım. İspanya gibi diğer ülkeler de Ayasofya'nın Türkiye'nin egemenlik meselesi olduğunu kabul ettiler. Herhangi bir eser dünyada UNESCO'nun listesine girebilir. Ayasofya da UNESCO'nun listesinde. Biz de Ayasofya Camii'nin bu özelliklerinin korunmasını istiyoruz. UNESCO ile de iletişim içerisindeyiz. Her inançtan insan gelip Ayasofya'yı ziyaret edebilecek. Yunanistan'ın gösterdiği bu tepkiyi anlamak mümkün değil. Sanki Yunanistan kendi mülkü alınmış gibi davranıyor. Bu Türkiye'nin egemenlik meselesidir. Bayrak indirmek, Türk bayrağını yakmak böyle aciz davranışlar onlara yakışır …"
Ortak mabet fikrini Müslümanlar aleyhine zorla hayata geçiren ilk ülke İsrail olmuştur. El Halil kentindeki İbrahim Camii'nin yarısını Müslümanlardan alarak Yahudilere peşkeş çekmiştir. Şimdi aynı planı Kudüs'te Mescid-i Aksa için de uygulamak istiyor. Dolayısıyla Yunanistan'ın derdi arkasını Batı'ya dayayarak hayallerini canlandırmaya çalışmak. İspanya da bize de bir parça düşer mi diye bakınıyor!
Tarih tekerrür etti
Yunanistan'ın başkente Atina yakınlarında bulunan Rafina'daki Analipseos Kilisesi'nde düzenlenen ayinden sonra konuşma yapan papaz Evangelos Papanikolaou, Ayasofya konusunda lafı gediğine oturtmuştur. 'Ayasofya gibi büyük bir yapıyı kim koruyacaktı? Türkler korudu.'' Demiştir. Papanikolaou, Türklerin Girit'te hiçbir kiliseyi kapatmadıklarını fakat Yunanistan'da Othonas'ın emriyle çok sayıda manastır ve kilisenin kapatıldığını vurguladı. Türklerin hüküm sürdüğü dönemde insanların dinlerini özgürce yaşayabildiğini ifade eden Papanikolaou, şöyle devam etti:'' Bu yüzden insanlar 'Latin serpuşu yerine Türk sarığı görmeyi tercih ederim' demişti. Bana kalsa ikisi de görülmesin ama ikisinden birini seçmek zorunda kalırsam Türkleri tercih ederim''.
Bu hem tarihin tekerrürü hem de bir hakperestliktir. Türkler dinleri adına çok dinli yapıları korurken Girit'ten Anadolu'ya göç edemeyen Türkler ve Müslümanlar zamanla Hristiyanlaştırılmıştır!
Ortak evin siyasi ayağı
Sovyetler Birliğinin son lideri Mihail Gorbaçov, 1989 yılında Strazburg'da deklare ettiği "Ortak Avrupa Evi" projesiyle, Atlantik'ten, Urallar'a kadar bütünleşmiş ve barış içinde yaşayan bir Avrupa fikrini ortaya atmış ve esas almıştır. Berlin Duvarı'nın yıkılmasının 25'inci yıl dönümünde düzenlenen etkinliklere katılan Gorbaçov "Dünya yeni bir Soğuk Savaş'ın eğişinde" uyarısında bulundu. Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov, 1989 yılında Strazburg'da deklare ettiği "Ortak Avrupa Evi" projesini yeniden gündeme getirdi. Bunun vazgeçilmez olduğunu söyledi. Berlin Duvarının yıkılışının 25. yıldönümü etkinliklerinde konuşan Gorbaçov, "Ortak Avrupa Evi inşa etme fikrini yeniden canlandırmamız gerek. Hane içinde de sorunlar olur ama en nihayetinde ev, bir savaş sahnesi değildir" şeklinde konuşmuştur.
Ortak Avrupa Evi projesi siyasi olarak tartışılabilir ama herhalde ortak mabet anlayışı tartışmanın ötesindedir. Herkesin dini kendisine. Ya da sizin dininiz size bizim dinimiz bize!
*https://www.trthaber.com/haber/gundem/ispanya-disisleri-bakani-laya-turkiye-ile-ticari-ve-ekonomik-iliskilerimiz-cok-saglikli-504920.html
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kardeş partiler CHP-FLN (26.07.2020)
- Azad günleri (25.07.2020)
- Kaybederken kazanmak (21.07.2020)
- Cami ile kilise arasında yolunu kaybedenler (18.07.2020)
- İşrin Devriminden Teşrin Devrimine! (16.07.2020)
- Ayasofya ile birlikte esir mabetlerin zinciri kırılıyor! (13.07.2020)
- Bağdat’ta derin suikast (09.07.2020)
- Harki rejimi (08.07.2020)