Arama

Mustafa Özcan
Temmuz 9, 2020
Bağdat’ta derin suikast

Bir dönem Suriye Ulusal Konseyi başkanlığı da yapmış olan muhalif isimlerden Abdulbaset Sieda Iraklı tanınmış gazeteci ve güvenlik uzmanı Hişam Haşimi'nin bir suikast sonucu öldürülmesine üzüntüsünü belirttikten sonra suikastla ilgili olağan zanlı kesimleri temsil eden zıt merkezlerin bu suikastı kınadıklarını, bu durumda 'suikastın arkasında kim var?' sorusunun ortada kaldığını söylüyor. Suikastı Amerikan elçiliği, İran elçiliği dahası Hizbullah milisleri birer ikişer kınadı! Geride pek kimse kalmadı. Aslında herkesin bir fikri var. Yani birileri kınama beyanlarının arkasına gizlenerek kimliklerini karartmaya çalışsalar da suikastın arkasında kimin veya kimlerin olduğu aşikar, belli. Rikabi aşiretinden olan Hişam Haşimi'nin mezhebi kimliğiyle alakalı olarak bazı tartışmalı yönler var. Kimileri onun Şii asıllı olduğunu kimileri işgal öncesinde Şiilikten Sünniliğe geçtiğini ve kimileri de aslen ve doğuştan Sünni olduğunu ifade ediyorlar. Bununla birlikte Sünniliğe geçtiği veya doğuştan Sünni olduğu kesine yakın bir bilgi. Bunun ötesinde Ekim (Teşrin) Devrimine destek veren isimlerden birisi. Bir başka özelliği de güvenlik yorumcusu olarak yabancı uydu kanallarının vazgeçemedikleri bir isim olması. Kaide, IŞİD gibi örgütler üzerine yoğunlaşmış ve uzmanlaşmış bir isim. İngilizce bilmesi ve yorum yapabilme kabiliyeti nedeniyle Batılı televizyonların da vazgeçemediği bir isim ve ilgili odağı olmuştur. Bu nedenle de sofistike suikastın ardından olayı IŞİD'in üstlendiği ileri sürüldü. Gerçekten de IŞİD'in kalıntıları mevcut olsa bile başkent Bagdat'ta Zuyune semti gibi güvenlikli ve ötesinde Hizbullah unsurlarının yoğun bulunduğu bir bölgede IŞİD'cilerin elini kolunu sallayarak suikast yapması inandırıcı bulunmuyor. Irak'ta IŞİD ile Şii milisler bir kara delik oluşturmuş bulunuyorlar. Şiiler genellikle IŞİD mensuplarını askılık ve adres karartmak için kullanıyorlar. Neden IŞİD bula bula Hişam Haşimi'yi bulmuş? Olayın arkasında kesinlikle İran ile Irak'taki milislerin parmağı var. Zira hem ekranlardan hem de telefon vasıtasıyla Hizbullah bölükleri veya Falanjistleri Hişam Haşimi'yi tehdit etmişler. Hizbullah bölükleri veya Falanjistleri mafya gibi hareket ediyor hem öldürüyor hem de arkasından yürüyorlar. Irak Hizbullah çetelerinden Ebu Ali Askeri telefonda gönderdiği bir mesajda ölmeden evvel Hişam Haşimi'yi şöyle tehdit etmiş: Seni evinin önünde öldüreceğim! Zaten de bir kanaldan geldikten sonra Haşimi evinin önünde öldürülüyor. Hizbullah ile IŞİD birbirinin taşeronu değilse açıkça bu eylemden İran ve bu ülkedeki yandaşları sorumlu. IŞİD unsurları her nedense bölgede ABD gibi hep İran düşmanlarını ortadan kaldırıyorlar! Hişam Haşimi'nin yakın çevresinden ve arkadaşlarından Gays Temimi Hişam Haşimi'nin son olarak Hizbullah çetelerinden aldığı tehdit mesajlarını kendisine gösterdiğini belirtiyor. Öyle ise fail meçhul değil, malum. Haşd-i Şabi'ye yakınlığıyla bilinen Ahd Kanalı da üç ay önce ölüm haberini paylaşmıştı. Demek ki ölüm emri önceden verilmiş!

Bu suikastlar zinciri karşısında ve en son olarak Hişam Haşimi suikastı üzerine milislerle ilgili ya da Haşd-i Şabi'nin teşekkülü ile ilgili olarak 2014 yılında Ali Sistani'nin verdiği fetvanın geri çekilmesi isteniyor. Zaman zaman Sistani adına konuşan vekiller yasadışı silah kullanmanın yanlışlığına işaret ediyorlarsa da bunun yüksek perdeden ve çok açık bir biçimde ifade edilmesi ve milislerin yasadışı ilan edilmesi gerekiyor. Aksi takdirde, dökülen her damla kandan Ali Sistani ve merciiyetinin de sorumluluğu ve payı olduğu açıktır. Şii dini mercilerden es Seyyid Hasan el Müsavi de bu tür suikastların ve cinayetlerin ilgili fetvaya dayanılarak yapıldığını ve fetvanın iptal edilmemesi halinde birçok benzeri facianın yaşanabileceğine işaret etmiş ve fetvanın geri çekilmesini, kaldırılmasını talep etmiştir.

Bilindiği gibi Sistani 'kifaye cihadı' fetvasıyla birlikte devletin dışındaki unsurların da silah taşıyabileceğine, ülkeyi savunma görevine katılabileceklerine dair fetva vermişti. Bu fetva baştan beri Sünnilerin aleyhinde işletilmiş, kullanılmış ve katliamlara neden olmuştur. Yarım ağızla bazı vekillerinin kanun dışı silah kullanılmasına itiraz etmelerinin bir anlamı yoktur. Zira kanun dışılığı özendiren ilgili fetva olmuştur. Şayet Sistani bu fetvayı verirken Sünni kesime mensup olsaydı Amerikalı çevreler onu bir an bile tereddüt etmeden terörle irtibatlandırırlardı. Libya Müftüsü Sadık el Giryani gibilerine reva görülenlere, yapılanlara baktığımızda Sistani'nin Şii olduğu için kayrıldığını görebiliyoruz. Demek ki Sünni öldürmenin bir ceremesi yok.

Suikasttan sonra Başbakan Mustafa Kazimi sadece bir polis şefini görevden almıştır. Yapılması gereken Hizbullah çetelerinin temizlenmesi ve devlete ait kolluk kuvvetlerinin dışında silahlı bir unsur bırakmamasıdır. Ama o koltuğa kurulanlar, oturanlar diyetle ve minnetle oturuyorlar. Neden Sünni kesime ait Sahavat isimli kabile güçleri IŞİD'e karşı kullanıldıktan sonra tasfiye edildiler de Haşd-i Şabi gibi Şii unsurlar hala aktif olarak varlıklarını sürdürebilmekteler?

Mukteda Sadr gibi milis ağası ve siyasetçi tipler de samimiyetsizdir. Hem Teşrin Devrimine katılanları hedef alıyor hem de aynı nedenle öldürülen gazeteci Hişam Haşimi cinayetini kınıyorlar! Mukteda Sadr gibiler için söylenebilecek tek söz şudur: Gölge etmesinler Irak onlardan başka ihsan istemez! Hizbullah soysuzları da aynı şekilde bir bildiri yayınlayarak yaptıklarına tüy dikmeye yeltenmişlerdir. Suçlu oldukları halde başkalarını suçluyorlar. Oysaki tehdit eden isim, taraf belli, öldürülen isim de belli!

Ahmet Beşir isimli televizyon programcısı Hişam Haşimi'nin bütün aşırı çevrelerin ortak düşmanı ve kurbanı olduğunu ifade etmektedir. Haşimi itidali yaşatmak istemişti ama aşırılar kendisine yaşama şansı vermediler.

Son attığı twitinde Hişam Haşimi Iraklıların bölünmesinden ve bunun araçlarından olan kota sisteminden yakınıyor ve siyasi partilerin siyasi yarış yerine sekterizm yarışına girdiklerini hatırlatıyor. İşte Irak bataklığını oluşturan unsurlar!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN