Devleti olan aile!
28 Şubat sürecinde bir tartışma vardı. Bu tartışma ordu yanlılarıyla darbe karşıtları arasında bir çekişmenin mahsulü idi. Darbe yandaşları veya ordunun her yaptığını yerinde bulan, alkışlayan 'evet efendimci' zümreler ile sandık yanlısı kesimler arasında çekişmede temel argümanlardan birisi Türk tipi yapıda ordunun devleti olması idi. Türkiye özelinde devletin bir ordusu değil de ordunun bir devleti olduğu savunuluyordu. Ordu+millet: devlet formülü işleniyordu. Böylece tartışma olmayacak bir noktaya çekilmiş oluyordu. Ya ordu ya da ordu! Elbette ordu hiyerarşik güçler arasında esas unsurlardan birisini temsil ediyor. Geçmişte bu gücü tasvir etmek için 'ilmiye, seyfiye ve kalemiye sınıfları ' ifadesi kullanılırdı. İlmiye sınıfı ilim adamları ve alimler demektir, seyfiye ise elinde kılıç ve silah tutan ordu mensuplarını ifade eder. Kalemiye ise sivil bürokrasiyi tanımlar. Bu üçü bire indirmek veya indirgemek 28 Şubat mantığı veya kurnazlığı olsa gerek. Bu deyim ilk defa Prusya için kullanılan bir deyimdir ardından diğer devletlere de tevzi edilmiştir. İsrailli gazeteci-yazar Uri Avnery de İsrail devleti için aynı tanımlamayı yapar. İsrail adeta Prusya modelini kopya etmiştir. Daha sonra celladına benzeyen kurban edasıyla Nazileri de kopya etmiştir. Bu suretle Stockholm sendromu onlarda ortaya çıkmıştır. İsrail demokratik dünyada, ordu komutanlarının kabine toplantılarına katıldığı tek ülkedir. Komutan, yanında, ordu istihbaratı AMANden birini de toplantıya getirir. Medya generallerin tam kontrolündedir.
Suriye'de ise tablo biraz daha farklıdır. Esat ailesinden itibaren hem Baas partisi hem de ordu aparattan başka bir şey değildir. Merkezde Esat ailesi bulunmaktadır. İçi boşaltılan kurumların gücü aileye kaydırılmıştır. Bu nedenle de Suriye'nin indirgenmiş şekli olan Esat ailesi için 'ordusu olan aile' deyimi kullanılmaktadır. Beşşar Esat ile birlikte aile hanedanlığa dönüşmüştür. Esasen Esat ailesi diye bir şey yoktur. Esat lakabı uydurma bir lakaptır. Fransız makamlarıyla işbirliği yapan ve sahilde bir Nuseyri devleti isteyen dede Süleyman Vahş (Canavar Süleyman) bilahare Esat lakabını almıştır. Fransızlar bir PR çalışmasıyla birlikte Nuseyrileri sevimli gösterebilmek için onları Alevi olarak tanıtmaya başlamıştır. Böylece imajları cilalanmıştır. Fransızlar Suriye'yi, gider ayak dört parçaya bölmek isteseler ve Nuseyrilere burada bir devletçik tasarlasalar da Nuseyrilere daha cömert davranarak bütün Suriye'yi mirasçı olarak onlara bırakmışlardır. Bu mesele 1970-1971 tarihiyle birlikte kuvveden fiile çıkmıştır. Önce Nuseyriler ordu gibi hassas kurumlara alınarak zemin hazırlanmış ardından da vaziyet olgunlaştığında iktidar olmuş bir armut gibi onların kucağına düşmüştür.
Esat ailesi Suriye'ye yabancı bir ailedir. Kökleri Hanekin'den Kakai olarak anılan bir aile şeceresinden gelmektedir. Dolayısıyla aile yakın zamanlarda birçok aşama atlatmıştır. Vahş iken Esat lakabı almışlar günümüzde ise onların Behrezi olarak bilinen bir ailenin uzantısı oldukları anlaşılmıştır. Maymunla insan arasında mutasavver bir zincir halkasında tahayyül edildiği gibi aile ismi veya lakabı Behrezi iken bilahare Vahş olmuş ardından da Esat olarak piyasaya çıkmıştır. Alevi lakabı gibi Esat lakabı da aslı astarı olmayan uydurma bir lakaptır. Kendilerini Beni Kelb'e nispet ederek Araplıklarını ispatlamaya kalkışsalar da meçhul bir nesepleri vardır. Beni Kelp'ten geldikleri tartışmalı olsa da 'vahş veya kelp' oldukları tartışmasızdır. Beşşar gibi bir göz doktoru olan Fatimilerin kurucusu Abdullah Bin Meymun el Kaddah nesebini Haşimilere ve ehli beyte kadar uzatsa da tarihçilerin çoğu onların meçhul bir nesebe dayandıklarını ortaya koymuşlardır. Tarih tekerrürden ibarettir El-Behrezi ( Esat) ailesinin ne Suriye ne Araplıkla ne de Müslümanlıkla bir alakası vardır. Irak-İran sınırından Hanekin'den gelerek zamanla Suriye sahiline yerleşmişler ve Fransız işgali, mandası rüzgarıyla bahtları açılmış, talihleri yaver gitmiştir.
Aslılarının Irak'ta Kürt bölgesine mücavir Hanekin'li oldukları aile bireyleri tarafından faş edilmiştir. Suriye halkına karşı vahşi davranışlarının ve kanlı katliamlarının nedeni İslam'la bağlantılı olmamalarıdır. Batini bir ailedir. Misyonları İsrail namına ve Batı namına Ön Asya'daki ve Akdeniz kıyılarındaki bölgeyi Sünnilerden arındırmaktır.
Lübnanlı Maruni düşünürlerden Nebil Halife Suriye'de son on yıllık kanlı karnavalın nedeninin Sunnileri bölgeden sürmek, atmak, arındırmak olduğunu söylemiştir. Amerikan işgalinden sonra Irak'ta da Sünni katliamı ve tehciri yaşanmıştır. Bu da 'Uful ehli'sünne' adıyla 'Ehli Sünnet'in Ufukta Batması' adıyla kitaplaştırılmıştır (Eclipse of the Sunnis: Power, Exile, and Upheaval in the Middle East Deborah Amos) . İsrail ve Batı'nın bölgeyle ilgili planını hayata geçirmek Esat ailesine ve hanedanlığına nasip olmuştur. İktidarda cumhuriyet adı altında saltanat sürerek 50 yıllarını doldurmuşlardır. Ailenin bir trilyon dolarlık servetinden bahsedilmektedir. Suriye'yi soyup soğana çevirmişlerdir.
Adları sanları yani kendileri gibi siyasi mücadele unvanları da sahtedir. Direniş Ekseni ve öncesinde Direnç ve Yüzleşme Cephesi gibi unvanların hepsi milletin gözünü boyamak maksadından başka bir şeye hizmet etmemiştir. Tek kutsallar iktidarda kalmaktır. Kısaca Esat rejimi İsrail'den fazla İsrail'e hizmet etmiştir. Kısmen de olsa açık toplum olan İsrail'in zulmü yine de gözetim altındadır ama Esat zulmünün üstü örtülüdür. Bütün unvanları sahtedir.
Mustafa Özcan
"Esat rejimi İsrail'den fazla İsrail'e hizmet etmiştir. Kısmen de olsa açık toplum olan İsrail'in zulmü yine de gözetim altındadır ama Esat zulmünün üstü örtülüdür."
— Fikriyat (@fikriyatcom) February 6, 2021
Mustafa Özcan'ın kaleminden...✍️
Devleti olan aile!https://t.co/fglGOI8pF5 pic.twitter.com/92e3nOQHWc
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.