Kerem-kar ifadesi keremkari ifadesine bürünmüştür. Ondan doğmuştur. Lütufkar ve kerem sahibi olanlar için kullanılmaktadır. Sözgelimi Hatem-i Tai Arapların keremkari ve cömertlerinden birisidir. Ebu'l Enbiya olarak bilinen Hazreti İbrahim de cömertlerin efendisidir ve misafirsiz sofraya oturduğu görülmemiştir. İnsanlığın en güzel hallerinden birisi kerem sahibi olabilmektir. Şimdi maalesef insanlar yakınlarına bile cimri. Cömertlikte Allah'ın hatırını tutmak, gözetmek de vardır. Cevad isminin tezahürüdür.
Bu ölçüye ve evsafa uyanlardan birisi de Hazreti Ömer'in oğlu ve istihlafına (yerine geçirilmesine) karşı çıktığı İbni Ömer'dir. Ondan ahlaki güzelliklere dair birçok menkıbe devşirilmiş, nakledilmiştir. Babasının dostlarını ve dostluklarını gözetmesi ve onlara hürmet etmesi de bu cümledendir. Lakin anlatacağım görülmemiş başka bir yanına, hususuna dairdir.
Siyaset mesleği konusunda aynı derecede dirayetli olmasa bile ahlaki noktada birinci sınıf bir insandır. Köleleri arasında ibadete düşkünleri gözetir ve onları azat edermiş. Bunu bilen köleler de kendilerini ibadete verirler ve böylelikle azat olma yolunu bulurlarmış. Bazıları da işi riya vadisine döker ve azat olmak için dolap çevirir ve abid ve zahid görünümüne girerlermiş. Bile bile İbni Ömer bunlar azat etmekten geri durmazmış. Köle azat etme huyunu, alışkanlığını bırakmaz terk etmez ve bildiği yoldan şaşmazmış.
Bir gün dostlar kendisini ikaz etmiş ve kimi kölelerinin riyakarlık vadisinde dolaştığını ve gösteriş yolu ile ibadet ettiğini ve bu yolla azatlıklarını kazandıklarını haber vermişler. Bunun üzerine İbni Ömer köle azat etmekten de güzel olan şu karşılığı vermiş:
Allah için aldatanlara Allah için aldanırız!
Mevlana'dan da benzeri bir menkıbe aktarılır. Şems'in kaybolduğu günlerdir. İkinci defa kaybolduğunda artık iş işten geçmiştir ve bir daha geri gelmez. Sırra kadem basar. Mevlana'nın yüreği yaralıdır, en sevdiği dostunu kaybetmiştir. Dünyası kararmıştır. Teselli arar. Onun bu düşkünlüğünü bilenler Şems'in görüldüğüne dair fısıltılar ortaya atar ve rivayetler uydururlar. Aynı kırattan bir adam bir gün Mevlana'nın huzuruna, meclisine gelir ve yüreğine su serpmek maksadıyla Şems'in bir mekanda görüldüğünü söyler ve adres gösterir. Mevlana sevinir ve üzerindeki hırkasını çıkarır ve adama uzatır. Adam hırkayı alır ve savuşur.
Bunun üzerine yarenleri Mevlana'ya çıkışırlar ve serzenişte bulunurlar. Dedikleri şudur: Bilmez misiniz ki adam yalan söyler bu yolla sizin gönlünüzü hoş etmek ister!
Keremkari Mevlana bunun üzerine dile gelir ve şöyle söyler: Bu sözün sahtesi için hırkamı gerçeği için de canımı verirdim! Dosttan daha kıymetlisi ve azizi var mi?
Derler ki, keremin ve yüceliğin sınırı yoktur. Küp içindekini sızdırır. Halilullah mesleğinde ve meşrebinde olanlar (keremkari olanlar) keremden geri duramazlar, keremlerini savurur ve saçarlar. Yunus gibi söylerler: Ballar balını buldum kovanım yağma olsun!