Dindarların dinsizlere borcu!
Ateizm, olumsuz bir çığırı temsil eder. Halıki külli şey olan Allah'ı ret ve inkar makamıdır. Buna mukabil ateistler çeşitli deneyimler geçirerek, inkisarlara uğrayarak dinsizliğe adım atmış ve kapaklanmış adamlardır. Bazıları inadından dolayı bu yola sapmıştır. Bagajlarında ve dağarcıklarında fazlasıyla kötü örnek numuneleri, hayal kırıklıkları vardır. Genellikle de dinsizlikleri dindarlarla temas sonucunda kazanılmış reflekslerdir.
9 Mart 1996 tarihinde aramızdan ayrılan ve Riyad'da vefat eden ve Cennetü'l Baki'ye defnedilen Mısırlı ikinci Muhammed Gazali Müslümanların akil adamlarından birisidir. Muhammed Mütevelli Şaravi hakkında 'bütün alanların ve sahaların süvarisidir' demiştir. 94 kadar eser kaleme almıştır. Yazıları kadar konuşmaları da muhteşem ve etkileyicidir. Muhakeme gücü yüksek sözleri ve muhakeme yüklü değerlendirmeleri vardır. Batı'da dinsizliğin yarısı onun ifadesiyle hileli veya mağşuş dindarlık sonucu ortaya çıkmıştır. Dinsizlik hastalığında dindarların payı yüksektir. Dolayısıyla kısmen de olsa yol açtıkları dinsizlik cereyanının 'zekatını' vermekle mükelleftirler. Kısaca bir nevi dinsizlik dindarlarla temas sonucu kazanılmış bir hastalıktır. Durum öyle ise bu sonuçtan sadece dinsizleri mi sorumlu tutacağız? Ya da dindarlar da aynı oranda sorumlu mudur?
Kabalık ve katılık zekilikle bağdaşmaz. Olgunlaşma ve kemalat kazanma zorluklarla birlikte yürür. Zorluklar denizinden veya sahrasından ya da çölünden geçtikçe insan kemale erer. Nitekim, mutasavvıflar seyri sülükte insanın çöllerden ve sahralardan geçtiğini varsayarlar. Birinci Gazali, 10 yıl kadar uzlet-sürgünde kaldığı gibi aynı zamanda yıllar yılı şüphe denizinde yüzerek Allah'ın kalbine nur atmasıyla (kazfi'n nur) aydınlığa çıkar. Şüphe denizinden yüzerek sahili selamete çıkar, ikinci kez doğar. Gazali Necip Fazıl'ın tasviriyle, yobaz ya da kaba softa bir adam değildir. Gayet ince ruhlu ve incelikler ilmiyle (rekaik) bezenecek, donanacak kadar nadide ve narin bir yapısı vardır. Şüphe için şüphe edilmez bununla birlikte, Allah basamak atlatmak istediği kulların içine şüphe tohumlar serper. Bu da onları arayışa iter. İmam Rabbani'nin ifadesiyle fenafillah kalacak bir makam değildir bekaya hazırlar. Acı çekmeyen ve bedel ödemeyen insan anlayışsızlıkla veya halden anlamayarak canavarlaşır. Eric Hoffer Türkçeye Kesin İnançlılar olarak çevrilen ünlü eserinde (The True Believer) kitle psikolojisini işler. 'Uydum cemaate' şeklindeki düşünceden ve incelikten yoksun bu eğilim sonuçta insanı acımasız bir militan haline getirir.
Sözün kısası dindarlık incelik ister. Lakin muhakemeden ve vicdandan koptuğunda kitle psikolojisinin etkisine kapılır ve onun kör bir aleti haline gelir. Bu açıdan dinsizler kimi yerde dindarların biçareleri demeyelim de mağdurudurlar. Elbette dinsizler arasında zekiler olduğu gibi gabiler de vardır. İster dindarlık isterse dinsizlik olsun kaba bir kalıba ve surete müncer olduğunda, büründüğünde altında mutlaka ahmaklık barındırır. Kabalık ahmaklığın kardeşidir.
Kudsi Ergüner, Batı'daki ateistlerin arayış içinde olduklarını ve potansiyel olarak İslam'a en yakın ve yatkın grubu, kitleyi temsil ettiklerini söyler. 1990'lı yıllar soldan İslam'a kayışlar, yönelişlerin yaşandığı bir zaman dilimidir. Bunlardan birisi de Fransız sosyalist Roger Garaudy'dir. Acı patlıcanı kırağı yakmaz derler. Bunlar şerbetledirler. İnanç tembelliğini kırmışlar ve arkalarında bırakmışlardır. Kutsi Ergüner Batı'daki en akıllı adamların bu kitle arasında yani ateist kesim arasında barındığını söylemektedir. Bu tespitin dayanağı da şudur: Ateistler süzgeçten ve imbikten geçmişlerdir. Yalan ve uydurma ilahiyatı reddederler. İnsanların kendi uydurdukları tanrı fikriyatını benimsemezler. Zamanla Batı'da uyduruk bir din veya diyanet anlayışı gelişmiş, serpilmiştir, ortaya çıkmıştır. Bu çarpık din veya diyanete inanmayı reddederek büyük bir cesaret örneği de sergilemiş oluyorlar. Akıl ve cesaretleri onları arayışa itmektedir ( Kudsi Erguner/Bir Neyzen, İki Derya, S: 139/140).
Ateistler saf değil, düşünen adamlardır. Dindarlar ise genelde saf ve düşünmeyen insanlardan mürekkeptir. Her iki kesimin de istisnalar vardır.
Dindarlar genellikle kolay inanan ve kandırılan insanlardır. Bu da saflık katsayısını artırır. Bu inanç manzumesi içinde sap ile saman birbirine karışmıştır. Menkibe tarzı anlatımlar bazen faydalı olsa da hepsine birden inanmak önce insanı saflaştırır ardından da ahmaklaştırır. Bu nedenle de dindarlığın eksiği genelde muhakeme gücünden mahrumiyettir. Bu akılcılık değildir, akıl ile nakli harmanlamaktır. Velhasıl dindar kitle genellikle kolay maniple edilen bir kitledir. Bu nedenle de kimi yerde Karl Marks'ın 'din afyondur' söylemine köprü olmaktadır. Dindarlık hastalıkları dinsizliğe köprü olmuştur.
Fransız filozof tabip Louis Pasteur'ün özlü sözleri vardır ve 'bir yanlış ancak dindarlık çatısı altında çok arzulu ve histerik bir biçimde yapılabilir' demiştir. Dinsizlik bir hastalıktır ama dindarlığın da kendisine göre hastalıkları vardır. Birinci Gazali bu hastalıkları büyük ölçüde İhya adlı eserinde ortaya koyar.
'Vur ama önce dinle' dedikleri gibi vurmadan önce dinlemeliyiz. Aksi halde, katı Marksistlerle birlikte katı dindarlar da birbirine benzer. Gözü dönmüş IŞİD çetelerinin Marksist Ebu Nidal grubundan farkı var mıdır? Hayır. Sadece dönemleri farklı.
Sahte dindarlık yıkıcılık, gerçek dindarlık ise yapıcılıktır. O halde, dini yanlış anlatmak, uygulamak veya temsil etmekten kaynaklanan nedenlerden ötürü ateistlere karşı bir borcumuz var o da şudur: Yeniden dindarlıklarını, iman afiyetlerini geri kazandırmak ve hatırlatmak için yardımcı olmak. Bu da ancak doğru dindarlığı yeniden kuşanmaktan geçer.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Misyoner okulları ve Amerikan üniversiteleri (12.03.2021)
- Baba Oruç'un karaltısı Cezayir’i bekliyor (11.03.2021)
- Hilafet ve adalet havzası (09.03.2021)
- Günümüzde hilafet odakları (08.03.2021)
- İslami düzenin strüktürü (06.03.2021)
- İslami rejimin mahiyeti (05.03.2021)
- İslam cumhuriyetini nasıl ıskaladık? (03.03.2021)
- Irak’ta üçü bir arada (02.03.2021)