Hicaz esintileri
Hac bir romantizmdir. Bir aşk yoludur. Zorluğu tatlılığını artırır. Bu nedenle eski Ramazanlar gibi eski Hac ibadetlerini de idrak edemiyoruz. Sufilerin bir ifadesi var. "Men lem yezuk la yarif" yani tatmayan bilmez. Çocukluğumda beni en fazla etkileyen kıssaların başında Ashab-ı Kehf, Hazreti Hamza, Veysel Karani kıssaları gelirdi. Bir de hac ibadeti. Hamdolsun, 17 yaşımda ilk haccımı eda ve ifa ettim. Gitmeden evvel kutsal diyarların resimlerini görmek için Ali Fikri Yavuz ve benzerlerinin hac rehberi kitaplarını edinmiştim. Onlara bakarak özlem gideriyordum. Hac kafilelerinin ardından bakakalırdım. Kurban şeair-i İslamiye kapsamına giriyor. Hac ise şearillah. Elbette burada Hazreti İbrahim, Hacer validemiz ve Hazreti İsmail'in geride ebedileşen ve hacca yansıyan hatıratı ve izleri bulunuyor. Her yıl ümmet olarak o çığırdan, izlekten yürüyoruz. Hac ibadetine genellikle menasık-ı hac denilir. Hac hem duygusal hem de içtimai ve hem de siyasi bir atmosferdir. Duygusal bir atmosferdir zira hac insanlık tarihinin bir özetidir. Yatay ve dikey kardeşlik duygularını pekiştirir,yeşertir. Dikey kardeşlik bağları atamız Hazreti Adem ile başlar, evadim (ademler) yani Ademin çocuklarıyla ile yoluna devam eder. Hazreti İbrahim ile Hazreti İsmail ile kaldığı yerden ezelden ebede düzülen ve dökülen kafileye eşlik eder. Yatay kardeşlik ise asrımızda yaşayan insan kümelerini içerir. Onlarla alaka kurarak ve kardeşlik bağları geliştirerek Allah'a karşı ahdimizi tazeleriz. Birlikte onun gösterdiği yolda ilerleriz. Hac aynı zamanda ataların yaratıcıyla olan ahdini tazelemektir. Ezeli ahit olan Kalubela'dan beri ahdimizi diri tutmaya çalışırız. Bazen nesilleri temsil eden ümmetler peygamberleri üzerinden Allah ile ahitlerini tazelerler. İslam ahitler zincirinin son halkasıdır. Bu nedenle Tevrat'a ahdi kadim yani eski ahit denmiştir. İncil için de ahdi cedid ifadesi kullanılır. Kur'an ise bütün ahitlerin özüdür ve hatimesidir.
Cuma namazları ve bayram namazları nispeten kalabalıklarla eda edilir. Lakin bu kalabalıklar hac mevsiminde Arafat'a doğru akarlar. Cuma, Arafat vakfesine denk geldiğinde bu buluşmaya haccı ekber denilir.
Teknoloji araya girmeden evvel yani teknolojik tayyı mekan ve zamandan evvel Hicaz'a Şam ya da Irak üzerinden gidilirdi. Hac yolu bu suretle çevresiyle tekamül eder, coşku ve manevi haz tavan yapardı. Arasat'tan evvel dünyada Arafat ve hac menasiki ile Allah'ın huzuruna (hazreti'l kuds) varılır. Burada hacı, Leyla'nın diyarından geçen Mecnun gibidir. Bir dörtlük ortak duyguları şöyle terennüm eder:
Emerru ale'd diyari diyari Leyla
Ukabbilu za'd cidari za'l cidari
Vema habbu'd diyari şegafhne kalbi
Ve lakin hubbe men sekene'd diyare
Diyardan, Leyla'nın diyarından geçerim
Duvarına sarılır, duvarını öperim
Kalbim diyarına, duvarına vurulmuş değiş
Sevgim duvarın sahibine ve sakininedir…
Hacı da Mecnun gibi bütün zamanların dürüldüğü Kabe'de Allah'a ulaşır veya vuslata erer ve adeta Nirvana'ya çıkar.
Kurban da öyledir. Kanlar ve etler değil niyetler ona ulaşır.
Hac şeair ve menasik üzerinden hacıyı kanatlandırır. Hacı burada öte dünyadaki sahnelerin de provasını yapar. Bütün ritüeller ve ibadetler ona ulaşmak ve kavuşmak içindir. Hac da kurban da öyledir. Ayette kurbanlar için onların etleri ve kanları Allah' a ulaşmaz sadece sizin niyetleriniz Allah'a ulaşır buyrulmaktadır (velakin yenaluhu't takva minkum).
Harem Esintileri (Min Nefahat el Harem) kitabını yazan Şamlı edip ve gezgin Ali Tantavi dünyadan gelmiş geçmiş bütün edebiyatçıları bir araya gelse 'hacının solukladığı atmosferi, yaşadığı derin tecrübeyi ve mahrem macerayı anlatamazdı (Min Nefahati'l Harem, AliTantavi, s: 8, İttihad Book Depot, Deobend)' der. Ruhun aldığı zevke tercüman olamazlardı. Tercümanu'l eşvak bizzat hacının kendisidir. Orası dünyada ama dünyadan değildir. Mülk ile melekutun kaynaşma, buluşma noktasını temsil eder. İlahi cezbenin ve tutkunun nabzının attığı yerdir. Bedeni ibadetlerin ruhi ve manevi ibadetlerle karıldığı mekandır.
Teslimiyet yolundan çileli yola
Hacer validemiz kupkuru bir çöle geldiğinde buranın ekime dikime elverişli bir yer olmadığını fark eder. Yine de tevekkülünü bozmaz. İlk hissettikleri ihtiyaç su oluyor ve Hazreti Hacer İsmail için su arıyor, çırpınıyor. Hazreti Musa'nın taşa vurmasıyla yarılması ve içinden pınarlar akması gibi zemzemin keşfi de benzeri bir süreçle oluyor. Hz. İbrahim'in bıraktığı su ve erzak bitmiş; Hz. Hacer ıssız Mekke vadisinde oğlu Hz. İsmail'in susuzluktan ölmesinden korkmuş ve telaşa kapılmıştır. Endişeyle Safa ve Merve tepeleri arasında su aramaya başlamış ve bu gidiş gelişlerin sayısı yediye ulaştığında bir ses işitmiştir. Baktığında, Cebrail tarafından kazılan topraktan su kaynadığını görmüş; bu suyu bir yandan su kabına doldurmaya bir yandan da etrafını çevrelemeye çalışmıştır. Peygamberimiz ona rahmet okumuş ve "eğer suyun önünü kapatmasaydı zemzem şarıl şarıl akıp giden bir ırmak olurdu" buyurmuştur.
Mekke hem Hazreti Hacer hem de akabinde Hazreti İsmail için imtihan vesilesi olmuştur. Hazreti İbrahim Hacer ve İsmail'i bıraktığında Hazreti Hacer tedirgin olmuş ve kendilerini Allah'ın emriyle mi yoksa kendi düşüncesiyle mi burada bıraktığını sormuştur. Aldığı cevap Allah'ın emri doğrultusunda olduğu şeklinde olunca tevekkül etmiş ve Allah'ın iradesine teslim olmuştur. Kurban kesme olayında ise Hazreti İbranim oğlu İsmail'i kurban etme emri alınca Hazreti İsmail de zerre tereddüt göstermeden emre, buyruğa amade olmuştur. Safa Merve arası teslimiyet yolu olmalıdır. İslamiyet barış ve teslimiyet kökünden gelmektedir. Burada İslam yolu teslimiyet örnekleriyle tekamül etmiştir.
Bir başka yol ise Çileli Yol'dur. Via Dolorosa ya da Çileli Yol Kudüs'ün eski bölgesinde yer alan ve Hazreti İsa'nın çarmıha gerilmeye götürülürken yürüdüğü yol olduğuna inanılan rotadır.
Dinin yolu gözyaşı ile karılmış; rıza ile tevekkül ve teslimiyet arasında seyran etmektedir.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dünya barışına giden yol (26.06.2023)
- Türk düşmanlığında İran-Amerikan ortaklığı (22.06.2023)
- Baklayı ağızlarından çıkardılar (19.06.2023)
- Gümüş saçlı, gümüş sakallı! (16.06.2023)
- Sisi-Netanyahu arasında Mürsi (12.06.2023)
- 5 Haziran’ın sırları! (09.06.2023)
- Davut- Câlût çekişmesinden günümüze yansıyanlar (05.06.2023)
- Eğreti adamlar, sağlam duruşlar (02.06.2023)