Fakirin ihtiyacı, zenginin imkanı
En küçük kızımız Kevser (Özcan) boynundaki bir beze kitlesinden dolayı Bakırköy Sadi Konuk Hastanesinde ameliyat oldu. Akabinde ameliyatın patolojik raporunu almamız istendi. İşlem uzun sürdü. Ameliyatın üzerinden bir süre geçmesine rağmen rapora ulaşamadık. Biz de hastanenin ilgili bölümüne yollandık. Giderken hastane sokağında bir kamyonet durmuş ve iri taneli kiraz satıyordu. Fiyatı da bana göre ehvendi: 30 lira. Hanım her zaman olduğu gibi daha ihtiyatlı ve 'bakalım görelim' havasında idi. Ben ise ısrarla dönüşte bir iki kilo kiraz alalım ağzımızı sulandıralım istiyordum. Belki de önündeki sıra nedeniyle dönüşte kalmaz diyordum. Neyse ki hastanenin ilgili bölümüne gittikten sonra çabucak raporu aldık ve doktora gösterdik. Kitle temiz görünüyordu. Sevinerek geri döndük. Şükür ki korkularımız zail olmuştu. Dönüşte tekrar hastane sokağında olan kamyonette kiraz satan kirazcının önünde durduk. Kamyonetin önünde küçük bir kalabalık birikmişti. Hanım kiraz alırken ben de kalabalığın arasında kaldım. Bir adam öne fırladı ve önümde durdu. Onun o hareketi üzerine bu şahsa derin baktım. Tanıyıp tanımadığımı merak ettim. Birden siması tanıdık geldi. Ama hemen yanıldığımı anladım. Adam ani bir hareketle bende o duyguyu uyandırmıştı. Zihinde eşleştirmede bu bilgi doğrulanmadı. Adam ise fırsattan istifade ile el çabukluğu ile elime sarılır gibi yaptı. Aramızda ani olarak bir şaşırma ve şaşırtmaca hali yaşandı. Mevhum tanışıklığımızı pekiştirmek istiyordu. Benden kendisine de kiraz almamı istedi. Ben de olur dedim ve bir kilo kiraz almak için davrandım. Fırsatçı adam bu sefer dedi ki 'sekiz kişiye bir kilo kiraz n'etsin?' Bu söz üzerine adamın uyanık birisi olduğunu fark ettim. Ben de hazır cevap bir şekilde '8 kişiye bir kilo kiraz doğrusu az gelir lakin benim de üzerimde 8 kişiye yetecek miktarda tedarikim yok. Onların külfeti de bana fazla gelir. Öyleyse berabere kalalım, sen yoluna ben yoluma' dedim. Adam arkamdan bakakalmış olmalı.
Sonra hızlı bir biçimde kiraz satan kamyonun oluşturduğu küçük kalabalığı yararak öne doğru fırladım hızlı bir şekilde önden giden eşime yetiştim. Bu sırada dudaklarımdan yüzüme doğru muzip bir tebessüm belirmiş, yayılmıştı. Eşim bunu fark etti ve nedenini sordu. Ben de kısaca olanı biteni hikaye ettim. Bunun üzerine 'onun gibi uyanık tipler hep seni ve senin gibileri bulurlar. Tezgahlarına düşürürler ' dedi. Ben de uyanık adamın beni tezgaha düşüremediğini kendi kendinin tezgahına düştüğünü ve maddi ve manevi alışverişten eli sıfır çıktığını söyledim. Er-geç öbür dünyada da olsa niyetimin karşılığına kavuşacağıma inancım var. Ama uyanık adam daha bu dünyada kaybetti dedim. Öteki dünyada bu hareketine bir ceza terettüp eder mi, onu da bilmiyorum. Ama her durumda zararda olan odur.
Maalesef ahlaki kemal yerine ahlaki zevaldeyiz ve ahlaki özürlüyüz. Bazen insanlar iş beğenmiyor diye yakınanlar oluyor. Burada da tasadduk miktarı beğenilmiyor ya da sadakanın sınırlarını, miktarını gönlünden iyilik yapmayı geçiren insan değil de isteyen insan belirliyor. İhtiyaç sahibi miktarı keyfince belirliyor. Ters işleyen durum bu.
Ahlaken özürlü olmak bu kıssada olduğu gibi mahrumiyetle neticeleniyor. Bunun bir de tarihte yaşanmış tersi bir hikayesi belki de hikayeleri var.
Aktaracağım hikayeyi daha önce bazı kitaplarda okumuş olmalıyım. Bana gayet aşina geldi. Lakin hangi kitapta okuduğumu şu anda kestiremiyorum. Mezhebi inkiraz bulsa yani yok olsa da kahramanı mezhep imamı Leys Bin Saad'dır. İmam Şafii gibi Mısır'da yaşamış bir fakihtir. Bal ticareti ile geçinmektedir. Bir gün önüne yaşlı bir kadın çıkar ve elindeki küçük bir kaba işaretle hayrına bal doldurmasını ister. 'Bu kabı balla doldurmanı ve bana vermeni istiyorum' diye iltimasta bulunur. Leys Bin Saad şaşırtıcı bir şekilde kadını geri çevirir ve istediğini yapmaktan imtina eder. Lakin bu arada yardımcısına veya tezgahtarına 'Bu kadına göz kulak ol ve takip ederek adresine ulaş. Sonra da bana getir' diye tembih eder. Sonra içine bal doldurulan küçük bir varil alır ve içini sattığı kaliteli ballardan koyar. Tezgahtarına bunu alıp kadına teslim etmesini ister.
Bunun üzerine tezgahtar 'daha önce reddettiğin ve daha azını vermediğin kadına ne diye bu bolca bal veriyorsun' diye sorar.
Bu defa büyük imam ibretamiz cümlesini kurar: "O benden ihtiyacı kadar istedi. Ben ise ona imkanım kadar, imkanım doğrultusunda veriyorum. Burada alanında verenin de niyeti katıksız."
Diriltici ahlaka ihtiyacımız var.
Allah yüce ahlak sahibi eslafımıza ve bizden öncekilere rahmet eylesin. Onlar iyilikle sıralarını savdılar inşallah bizler de o kutlu kervana yetişir, katılırız.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Pompei’nin son günü (06.07.2023)
- Karmatilerden Kur’an kundakçılarına (03.07.2023)
- Hicaz esintileri (30.06.2023)
- Dünya barışına giden yol (26.06.2023)
- Türk düşmanlığında İran-Amerikan ortaklığı (22.06.2023)
- Baklayı ağızlarından çıkardılar (19.06.2023)
- Gümüş saçlı, gümüş sakallı! (16.06.2023)
- Sisi-Netanyahu arasında Mürsi (12.06.2023)