Mustafa Özcan

Dünyada böyle adam kaldı mı?

Her ırktan her milletten, her cinsten ve her dinden bu dünya nice fedakar insanlar ve nesiller gördü. Fedakar nesiller dikiyor, kuruyor bohem nesiller ise harcıyor, tüketiyor, yıkıyor ve yağmalıyor. Yavuz Sultan Selim Han Sina Çölü'nün bir kısmını Bişr-i Hafi gibi yalın ayak geçiyor. Allenby, Gazze'den Kudüs'e yalın ayak yürüyor. Peygamberlerin çiğnediği yoldan ayakkabı ile gitmek istemiyor. Doğru ya da yanlış eskiden Konya'da Mevlana Müzesi'ne girerken kimileri hürmeten ayakları donma pahasına zemine yalın ayak basarlardı. Şia inancına göre sekizinci İmam Ali Rıza'yı ziyaret etmek için İsfehan'dan yola çıkan Meşhed'e kadar yürüyen Birinci Şah Abbas da bu hususta seleflerini takip etmiştir. Elbette bunlar değerli şeyler ama iyiliğin tek kriteri sayılmaz.

Salahaddin Eyyübi de Aksa esir iken gülmeyi kendisine yasak kılmış ve haram etmiştir. Ürdünlü bir amcada Selahaddin Eyyübi'nin bu yöndeki sünnetini kendine şiar edinmiştir.

Nekbe veya nekse günlerinde (felaket anlamında) 1967 yılında bir gün çay içerken kendisine dostlarından birisi rastlar ve bisiklet üzerinden Ebu Halit lakabıyla bilinen Abdulilah Şebbul'e seslenir ve şöyle çıkışır: Kudüs kaybedildiği halde ve işgal altında iken sen hala çay mı içiyorsun? Kayıp büyüktür. Küçük zevklerle uğraşma zamanı geldi geçti demek ister. Şebbul da arkadaşına hak verir. Bunun üzerine yemin etmiş ve Kudüs'te içinceye kadar bir daha çayı kendisine yasaklamış, haram etmiş. Kudüs'ü göremeden 89 yaşında Ürdün'ün İrbid şehrinde Hakk'ın rahmetine kavuşmuş. Elbette kendisine verdiği sözü tutmuş ama sürecin sonunu görememiş. Görevi kendisinden sonraki nesillere devretmiş olmalı. Kudüs fethedilmeden gözlerini bu dünyaya yummuş. Umulur ki güzel duyguları ve niyeti gereği belki de çay perhizini, orucunu cennette açar, bozar.

1967 yılından beri yani Kudüs'ün kaybedilişinden beri içmediği çayların kazasını cennette yapacak demektir. 1967 yılında askeri polis olarak hizmet verdiği sırada eski bir arkadaşı kendisine Kudüs işgal altında iken sen nasıl çay içiyorsun diye çıkışıyor, söyleniyor. 1951 yılında Ürdün ordusuna katılmıştır. Vaktiyle Mafrık'tan Nablus'a kadar olan bölgede askeri manevralara katılıyor. Filistin şehirlerinden Cenin ve Tulkerem bölgelerinde askeri hizmet veriyor. Kudüs'teki günleri için hasret duyuyor ve şöyle diyor: Benim en güzel günlerim Kudüs'te geçti ve Mescid-i Aksa'da kıldığım namazları unutamıyorum.

Bir ömür boyu Kudüs'ün fethine kadar çay içmeyi boykot ederek bu güzel günlerin yasını tutmuş. Çay imsakında iken ecel yetişmiş ve bu güzel insanı, içten insanı öteki dünyaya alıp götürmüş.

Ebu Halit lakabıyla anılan Abdulilah Şebbul, İrbid'e bağlı Şecere beldesi Rimsa kazası sakinleri tarafından hayırla yad ediliyor. Zühdüyle ve sabrıyla anılıyor, tanınıyor. (https://assabeel.net/news/2023/8/14 )

O insanları insanlar da onu çok sevmişler. Alacaklı olduğu birçok borçlusundan borçlarını silmiş ve gani gönüllülükte bulunmuş. İrbid'in meşhur üzüm bağlarında insanlara ve bağ sahiplerine tek kuruş almadan yardım eder, üzüm bağlarını meccanen budar ve ıslah edermiş. İhtiyaç sahiplerini de karşılıksız olarak kendi aracıyla gidecekleri yere bırakırmış. Haftada bir defa da umumi hizmet verir ve insanları çarşıya pazara bırakırmış.

Kudüs'ü yeniden göremeden Kudüs aşığı Ürdünlü Abdulilah Şebbul (Ebu Halit) sırlanmış. İrbidliler için Kudüs'e kavuşamadan bir Kudüs aşığını kaybetmek katlanılması zor kayıplardan birisi olmalı. Ürdün'ün kuzeyinde ve Suriye'nin güneyinde yer alan İrbid şehri sakinlerinden birisi olması da bilvesile bana oralı bazı dostları hatırlattı. Bunlardan birisi el Liva gazetesinin sahibi ve Fikri Kirlenme (et Televvüs el fikri) kitabının sahibi Hasan Tel'dir. İrbid'deki evinde kendisini ziyaret etmiştik. Geniş bir evi ve bahçesi bulunuyordu. Bize şehrinin yetiştirdiği karpuz ve üzümlerden ikram etti. Hasan Aksay'ın da dostları arasında idi.

Oğlu Bilal Hasan Tel de Ürdün'ün önemli simalarından birisidir. Tell, Azzam gibi lakaplar Filistinliler arasında sıkça karşılaşılan lakaplar arasında bulunuyor.

Kudüs'ü dünya gözüyle yeniden göremeden bu dünyaya veda etti. Belki gözleri açık gitti. Ruhu şad olsun!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.