Cezayirli yazar Muhammed Hadi el Haseni Şiiliği esrarengiz ve karanlık (gamid) bir mezhep olarak tanımlar. Bunların aşırılarından Nuri Maliki gibilerin deve kininden daha büyük kin taşıdıklarını söyler. Müslümanların çoğunluğunun dışında ihdas ettikleri Gadir-i Hum bayramında kafasının estiğini ve ağzına geleni söylemiştir. Peygamberimizin diplomatlarından olan Mısır Valisi Amr İbnü'l As için 'habis' ifadesini kullanmıştır. Amr İbnü'l As sahabeler arasında çıkan fitnelerden masun kalamamıştır. Bu ölüm döşeğinde kendi itirafıyla da sabittir. Dolayısıyla sorumludur ve bu sorumluluğun nedametiyle bu dünyadan ayrılmıştır. Arapların dahilerinden birisidir. Elbette kul olarak hataları olmuştur. Yarın hasımlar Allah huzurunda toplanacak ve Allah haklıyı haksızdan ayıracak ve aralarında şaşmaz hükmünü verecektir. Elbette dünyada da bir kanaatimiz var. Lakin Nuri Maliki gibi hayattan kâm alamamış (me'zum) tiplerden de Allah korusun. Tarihten tevarüs ettiği kin nedeniyle Sünnilere etmediğini eziyet bırakmamıştır. Tarihten kavga devşirmiştir. Bu eziyette Amerikalılarla işbirliği yapmıştır. Amerikalıların derdi Sünnileri iktidardan uzaklaştırmaktır. Nuri Maliki gibilerinin niyeti de işbirliği sayesinde Irak'a hükmetmek ve dümenine geçmektir. İki taraf da muratlarına ermiştir. İktidarlarının devamı için Sünni nefretini körüklüyorlar. Bunun için de sahabelere küfrediyorlar. Yine de menhus eylemleri geri tepiyor. Zincirlerle kendilerini dövmeleri ve tatbir uygulamaları kimilerine göre seb (sövme) cezası olarak onlara geri dönüyor. Adeta farkına varamadan kendilerine had cezası uyguluyorlar.
Maliki gibilerini 'Şii Yezitler' olarak tanımlamak mümkündür. Bu eli kanlı maşa adam Hazreti Ali'nin tayin ettiği hakem heyetinden Ebu Musa el Eş'ari için de 'hain' ifadesini kullanmıştır. 'Muaviye karargahı karşısında tutuk kaldı' deseydi bu tarihi bir değerlendirme olabilirdi. Lakin hakkın peşindeki Ebu Musa el Eş'ari'yi hain olarak damgalaması onun haddini aşar. Bugünün Yezitleri konumunda olan Beşşar Esat ile Nuri Maliki, Yezit'ten daha büyük cürümlere imza atmışlardır. Onların cürümlerine arka çıkanlar, seyredenler ise dönemin vefasız Irak halkına benzemektedir.
Tarihin kahramanları ile hainleri mustatil ve değişmez bir çizgi üzerinde değildir. Doğrular ile eğriler arasında yer değiştirme ve nöbet devri vardır. Bu açıdan olayları esnek ve dinamik okumak gerekir. Hadis de buna işaret eder. Dostunu ölçülü sev ki bir gün düşmanın olabilir. Düşmanına da ölçülü kin güt ki bir gün dostun haline gelebilir. Ortamı kalmayınca iyi insanlar bile kötü haline gelebilirler. Mücahitler paralı asker konumuna düşebilirler. Ortamını bulan ve kavuşan insanlar da yeniden hakiki karakterlerine bürünebilir. Bu açıdan fitne dönemine yetişen sahabelerden 'keşke daha önce ölüp gitseydim' sözleri nakledilmiştir.
Cennetle müjdelenen 10 kişiden biri olan Sa'd İbni Ebi Vakkas, Hazreti Peygamberin halası Safiyye'nin oğludur. Kerbela olayı olmasaydı pekala Safiye halanın torunu ve Sa'd İbni Ebi Vakkas'ın oğlu Ömer geride temiz bir miras bırakabilir ve nasiyesi temiz kalabilirdi. Tarihe lekesiz bir sine ile geçebilirdi. Kerbela'da imtihan oldu ve kaybetti. Sonunda 'intikam meleği' Muhtar'ın adamları tarafından öldürüldü. Hazreti Ali cephesinde de böyle kişiler veya dönekler olmuştur. Ummadığınız kişilerden ummadık tavırlar sadır olabilmiştir. Sözgelimi Yezit'in oğlu İkinci Muaviye gayet rakik ve ince huylu birisidir. Saltanatta hiç gözü olmamıştır. İkinci Muaviye gibi son Fatimi Halifesi olan Adıd Lidinillah de hasta ve kararsız bir kimsedir ve bu kararsızlığı ve serkeş vezirlerinin geçimsizlikleri yüzünden genç yaşta vefat etmiş ve Mısır Selahaddin Eyyubi'nin eline geçmiştir.
Mümini Al-i Firavun ya da Asiye annemiz gibi Emevilerin de saraylarında temiz sineli sırdaşları olmuştur. Bu Allah'ın rahmetindendir. Mesela Yezit döneminde Numan Bin Beşir bunlardan birisidir. Kerbela'dan geriye kalan 'kılıç artığı' kafilenin unsurlarının sağ salim Medine'ye ulaştırılmasında rol sahibi olmuştur. Emeviler onların iyi imajından istifa etmek isterken onlar da mümkün mertebe taşkınlıkları engellemeye çalışmışlardır.
Emevilerin başka sırdaşlarından birisi de Reca Bin Hayve'dir. Süleyman Bin Abdulmelik'in dostları arasındadır. Süleyman Bin Abdulmelik'in kendisine halef olarak yerine oğlunu geçirme/nasbetme niyetine karşı Ömer Bin Abdulaziz'in adını öne çıkarmıştır. Bu girişimiyle ümmete Ömer Bin Abdulaziz gibi bir halife kazandırmıştır. Kısaca kötülülüğün de iyiliğin de tonları bulunmaktadır. Hepsini aynı sepete koymak ve toptan reddetmek ya da kabul etmek hakkaniyet ölçülerine sığmaz.
Şiilerin iki olumsuz geleneklerinden birisi sürekli yas tutmak ve sürekli intizardır. İntizarı velayet-i fakih gibi daha kötü bir formülle revize etmişlerdir. Ayrı baş çeken bir biçimde Gadir Bayramı adı altında özel bir bayram ihdas etmeleri ve kutlamaları İslam aleminin çoğunluğu ile aralarındaki mesafeyi kavuşulmaz hale getirmiştir.
Mustafa Özcan