Bugünün gündemiyle dünü yazmak
Timing yani zamanlama diye bir kavram ve husus vardır. Zamanlama kaçırılırsa durum anakronik bir zemine kayar. Yazıların tutarlı olması için konu bütünlüğü şarttır. Mevzu ile mevzuyu ele alma biçimi senkronik ve eş zamanlı olması gerekir. Söz gelimi Merdan Yanardağ'ın bir laymen olarak (alan dışına çıkan) ve zamanı ıskalayarak kaleme aldığı İçtihad Kapısı adlı eseri hiçbir şekilde tarihi zeminle uyumlu değil. Alt başlığı olan 'İslam dünyasının süren ortaçağı' ise makul görünüyor. Başkaları da bu ifadeyi paylaşıyor. Alt başlıkta İslam dünyasının hala skolastik anlayıştan tam kurtulamadığını ifade ediyor. Osmanlı sonrası dönemi yaşasak bile yer yer Osmanlı'nın orada veya burada serpilmiş izleriyle karşılaşıyoruz ve yıkıldıktan sonra da yaşadığına tanık oluyoruz. Kimilerine göre Osmanlı Libya'da 1969 yılında gerçekleşen 1 Eylül Darbesi yani Kaddafi kalkışmasına kadar yaşamıştır. Mısır'da ise yine bir darbe ile ya da 23 Temmuz 1952 Hür Subaylar darbesi ile birlikte ortadan kalkmıştır. Bununla birlikte Osmanlı sonrası dönem giderek baskın çıkıyor. 29 Ekim 2023 tarihi itibarıyla cumhuriyetin ilanının 100'üncü yılı idrak etmiş olacağız. Yeni bir dönüm noktası. İçtihad Kapısı adlı kitabın zemini de taşıdığı bilgiler de check/kontrol edilmelidir. Ancak bu şekilde ihkak-ı hak vaki olur. Merdan Yanardağ bu kitapta ele aldığı konuları ideolojik dürtülerine alet ve kurban etmiştir.
Siyasal İslam tabiri günümüzün ıstılahlarındandır. Bu terim skolastik çağlarda olmadığı gibi ne mürevvici ne de fikir babası Nizamü'l Mülk ve fikir ortağı Gazali'dir. Gazali siyasi kargaşalardan ve samimiyetsiz ortamlardan dolayı başında bulunduğu Bağdat Nizamiyesini terk ederek 11 yılını Şam bölgesinde Kudüs ve Şam'da geçirmiştir. Bu kariyerden ve dünya makamlarından kaçıştır. Nitekim İranlı Zerrinkup onun Nizamiye'den kopuşunu Medreseden Kaçış olarak sunmuştur. Bu yıllar onun günülü sürgün yıllarıdır. Bu döneminde bazı eserler kaleme alsa da kimseye karışmamış ve bulaşmamıştır. Asude iklime ve gönül dünyasına çekilmiştir. Onun döneminde siyasal İslam diye bir kavram asla yoktur. Hatta muhalifleri onu Haçlı saldırıları karşısında suskun kalmakla ve ilmi ve edebi yeteneklerini konuşturmamakla suçlarlar. Görevini yapmadığını, iç kaygıları nedeniyle kendisini dış dünyaya kapattığını ve ayak sesleri duyulan Haçlılara karşı uyarı görevini yapmadığını ileri sürmüşlerdir. Gazali fikri, ilmi ve inanç konularını ele almıştır. Temelde iki ilgi alanı vardır. Batinilere karşı ilmi mücadele. Nizamiye Medreselerine yüklenen fonksiyon da budur. Bununla birlikte Gazali proje adamı değildir ve olsa idi Bağdat'ı terk ederek Şam diyarına gelmezdi. Döneminde iç kargaşa üreten İsmaili tayfasıyla mücadeleyi farz-ı ayn mertebesinde görmüştür. Yavuz Sultan Selim döneminde yaşasaydı onun ilmi rehberlerinden birisi olabilirdi. Bu yaklaşımı İslam dünyasının selametine müteveccih idi. Kargaşa ortamından gönül ortamına ve iç kalesine çekilmiştir.
İkinci ilgi alanı ise felsefedir. Felsefeyi tüm olarak hayattan ayıklamak hem mümkün değil hem de pratik ve doğru değildir. En azından akıl ile nakil doğru kullanıldıklarında kardeştirler. Biri diğerini anlar ve süzgeçten geçirir öteki de akla veri sağlar. Gazali felsefeyi takbih etmemiş sadece ona alan tarifi yapmıştır. Bu felsefe düşmanlığı olmasa gerek. Ona göre felsefenin alanı mutlak değil mukayyettir. Kainatın merkezinde Allah olduğuna göre onun dışındaki her şey izafi ve mukayyettir. Felsefeyi bütün olarak reddetmek ve yasaklamak mümkün değildir. Tümüyle kabul etmek de çelişkilerinden bihaber olmaktır.
Nizamü'l Mülk ile Gazali arasında ilgi alanları ortaktır. İslam'ın omurgası olarak ehli sünnete ve savunulmasına önem vermişlerdir. Gazali kesinlikle manipülasyon adamı değildir. Saptırma yapmaz. Bilerek doğrudan ve istikametten ayrılmaz.
Oysa ki Merdan Yanardağ çağlar ötesinden Gazali ile yanlış bir zeminde hesaplaşmaktadır. Gazali'yi anlamadan onu anlamlandırmaya çalışmaktadır. Gazali ile Nizamü'l Mülk, siyasal İslam'a değil Kudüs fatihi Selahaddin Eyyübi'ye öncü olmuşlar ve zemin hazırlamışlardır. Macid Arsan Geylani bunu 'Salahaddin Nesli Böyle Zuhur Etti, Kudüs Böyle Geri Alındı' kitabında konu etmektedir. Gazali, Haçlıları önemsemedi ve onların ayak seslerine duyarsız kaldı diyenlere karşı Macid Arsan Geylani Gazali'nin iç fütuhatla birlikte Haçlılara karşı güçlü bir bariyer sağladığını ve onun manevi ve ilmi mirasından Salahaddin Eyyübi'nin de yararlandığını ifade etmiştir.
Kısaca Gazali siyasal İslam'a değil Salahaddin Eyyübi'ye mecra açmıştır. İçtihad Kapısı adlı kitapta kurgu hatası olduğu gibi bilgi hatası da oldukça çoktur. Bunlar kitabın takibini zorlaştırmaktadır. Merdan Yanardağ hevasına mağlup olmasa, uymasa bu kitabını tedavülden kaldırması gerekir. Zira anakronik bir kitap. Onun zihninden başka afakta böyle bir şey yok. Zihninde kurgulamış ve kitap diye piyasaya sürmüş. 'Önce dinle sonra vur' dedikleri gibi keşke Gazali'yi anladıktan sonra bu kitabını kaleme alsaydı. Daha yararlı olurdu. Bununla birlikte kimyaları farklı olduğundan istese de Gazali'yi anlayamaz. Anlaması halinde ise peşini bırakamazdı!
Başa dönecek olursak dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz. Bir nehirde iki defa yıkanılmaz. Ya da bugünün gündemiyle dün veya geçmiş yazılamaz. Merdan Yanardağ hepsini de yapmış.
Bitirirken, geçmiş olsun diyoruz.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İsrail’e mesaj götüren karga! (03.10.2023)
- Yaman Dede’nin izinden (29.09.2023)
- İslam’ın evrensel kahramanları (25.09.2023)
- Nurları önden gidenler (22.09.2023)
- Kuveyt-Kandahar hattında Trabzon! (18.09.2023)
- Esat ile barış yapılabilir mi? (16.09.2023)
- İsrail niye kazandı, Araplar niye kaybetti? (11.09.2023)
- Ekoller arasında tasavvufi bir yolculuk (08.09.2023)