Ümmetin suskunluğu, Filistin’in küskünlüğü
Aksa Tufanı sonrasında Filistinliler yardım ve destek için ümmete çağrı üzerine çağrı yapsalar da bunlar yankı bulmadı ve bulmuyor. Aksa'nın kurtarılması farz-ı kifaye yani ümmete yüklenmiş farzlar arasında sayılsa da ümmet yardım yerine tartışmayı yeğliyor. Böylece görevine yabancılaşıyor. Görev bilinciyle hareket etmek yerine Hamas'ın yaptıklarını sorgulamakla iktifa ediyor. (El Erbaun fi furuzi'l ümme, Dr. Hümam Abdurrahim Said, Dr. Heysem Abdulgafur Sabri, s: 8, Daru'l Asale, İstanbul) Acı bir durum. Bizans yıkılırken de papazlar meleklerin cinsiyetini tartışıyorlardı. Ümmet, Filistin davasına yabancılaştığı kadar Filistinliler de ümmete yabancılaşıyor.
Bir zamanlar Şeyh Ahmet Yasin de dokunaklı ve çaresizlik içinde yalnızlığını Allah'a arz etmişti. "Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum! Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim! Ben ki saçları ağarmış, ömrümün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır! Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah'ım!
Sana şikâyette bulunuyorum…Sana şikâyette bulunuyorum…Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum. Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah'ım!
Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına, sana şikâyette bulunuyorum. Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı…Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz…"
Filistin bugün Müslümanlar arasında, kavmi karşısında Hazreti Musa kadar yalnızdır. İsrail'in etrafı ise Samiri kadar dolu ve kalabalıktır. Her zaman hak yalnızdır ama akıbet muttakilerindir.
Nitekim Hazreti Musa da aynı ahvali yaşamış ve kendisinden ve kardeşi Harun'dan başka kimseye söz geçirememiştir. Ayet buna tercüman olmaktadır: Musa:
-Rabbim, ben, kendimden ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık bizimle bu fasık toplumun arasını ayır, dedi. (5. Maide suresi 25. Ayet) Ayetler ve hadisler de bugünkü bu tabloyu ortaya koymaktadır. İsra suresinin ilk ayetlerine göre Yahudiler, dünyanın son zaman diliminde yani ahir zamanda daha fazla taraftara sahip olacaklardır.
İsra Suresinin 6'ncı ayetinin gerçekçi meali şudur: Sonra düşmanlarınıza karşı sizi tekrar güçlendirdik, mallar ve oğullar verdik, size mobilize olma, seferber olma imkanı bahşettik ve taraftar kitlenizi artırdık (eksere nefira). Burada nefir ile nefer birbirine karıştırılıyor. Burada nefir seferber edilmiş İsrail yandaşı demektir. Yoksa Yahudiler kastedilmiş olsaydı vakıaya aykırı düşerdi. Yahudilerin nüfusu sınırlı ve bellidir. Günümüzle ilgili bir hadiste muzaffer bölükle alakalı olarak şu ifadeler geçmektedir: Ümmetimden bir bölük hak (İslam) üzerine kaim olacaktır. Allah'ın emri gelinceye kadar hak ehlini yüzüstü bırakanlar onlara zarar veremeyecektir. 'Onlar nerededirler?' yönündeki soruyu Peygamberimiz şu karşılığı vermiştir: Beyti'l Makdis ve çevresinde olacaklardır.
Bugün hadisin ifadeleri doğrultusunda muzaffer bölüğün Müslümanlar tarafından yalnızlığa terk edildiğini görüyoruz. Rıbat halinde olanlar yani nöbettekiler, kitleler devreye girinceye ve kafileye katılıncaya kadar Allah ile birlikte muzaffer olacaklardır.
Muzaffer bölüğün reisinin zuhuru da kargaşa ve ihtilaf dönemine rastlayacaktır. Nitekim hadislerde "Sizi Mehdi ile müjdelerim! Ümmetimde ihtilaf anında zuhur edecektir." Bugün Aksa Tufanı'nı anlama ve yorumlamada bile herkes ayrı bir vadiye sapıyor. Dolaysıyla olayları yorumlamada komplo teorileri cirit atıyor. Allah'ın dışında herkes hesaba katılıyor. Bundan dolayı dindar kitlelerin zihinleri allak bullak. Zihin duruluğuna gitmek için Yahudileri ve olayları anlama da Kur'an-ı Kerim'in kılavuzluğuna başvurmak ve onu temel almak gerekiyor. Yahudi meselesini Kur'an'dan daha berrak anlatan başka bir kaynak yoktur. Halbuki Müslüman toplumlar Kur'an'a yabancılaşmış durumdalar.
Bu karmaşadan dolayı zihinler, İsrail lehine kilitlidir. İnsanlar meseleyi hak yerine heva ile tartıyor. Filistin bugün Müslümanlar arasında kavmi karşısında Hazreti Musa kadar yalnızdır. İsrail'in etrafı ise Samiri kadar kalabalık. Her zaman hak yalnızdır ama akıbet muttakilerindir.
Mescid-i Aksa ve Salahaddin Minberi kundaklandığında Müslümanların bir anda harekete geçeceklerini düşünen ve tedirgin olan Golda Meir çok geçmeden yanıldığını anlayacak ve İslam ümmetini uyuyan ümmet olarak tanımlayacaktır.
Eden sadece kendine eder. 'Allah, ben ve Resullerim mutlaka galip geleceğiz diye yazmıştır.' Allah'ın yazgısı şaşmaz. Sadece insanlar saflarını belirler.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Netanyahu'nun yeni Orta Doğusu (12.10.2023)
- Terör ithamları karşısında Hamas! (11.10.2023)
- İkinci yükseliş sürecinde sonun başlangıcı (10.10.2023)
- İsrail’e sabbath operasyonu (08.10.2023)
- Bugünün gündemiyle dünü yazmak (05.10.2023)
- İsrail’e mesaj götüren karga! (03.10.2023)
- Yaman Dede’nin izinden (29.09.2023)
- İslam’ın evrensel kahramanları (25.09.2023)