Kur'an ile mübareze edilemez
Ramazan ayı aynı zamanda Kur'an ayıdır. Kadir gecesi de vahyin başlangıcıdır. Dünya semasına nüzulu bu ayda başlamışsa da bütün aylara yayılmıştır. Mekke'de inmişse de bütün kainatı kucaklamıştır. İnişi müneccemen yani aralıklarla ve peyderpey 23 yıla yayılmıştır. Ramazan ayının bereketi bütün seneye yayılır. Müminler gelişini seneden seneye gözler ve iple çekerler. İbni Teymiye ramazan ayında teravih namazının hikmetini anlatırken onun aracılığıyla cemaate Kur'an-ı Kerim'in arz edildiğini ve dinletisinin işittirildiğini söylemiştir. Zarf teravih namazı mazruf ise Kur'an-ı Kerim'dir. Elbette teravih namazının başka hikmetleri de vardır. Lakin başta gelen hikmeti ramazanda müminlere Kur'an ziyafeti sunması ve tilavetine en azından dinleme düzeyinde mukabelelerle ortak etmesidir. Teravih namazlarında yoğunluklu bir şekilde Kur'an okunur. Hatta bazı camilerde hatimle namaz itiyat edilmiştir. Ramazan, Kur'an ile buluşma ve kaynaşma ayıdır. Bu ayda bolca hatim indirilir. Arı vızıltısı gibi camilerden Kur'an avazı, tilaveti yükselir. Nüzul döneminden beri Kur'an, bütün kainatı küçük bir suresinin benzerini vücuda getirmeye çağırmaktadır. Kur'an mübarezeye kapalıdır. Kimse onu taklit edemez. İnsanlık yaratma düzeyinde Allah'ı taklit edemediğini gibi, Kur'an'ın benzerini getirmekten de acizdir. Yani küçük bir sineği ve ondan daha küçüğünü ve büyüğünü yaratmaya kadir ve muktedir değildir. Beşer sinek gibi Allah'ın yarattığı en küçük varlıkları bile yaratamadığı gibi Allah'ın kelamı (kelamullah) olan Kur'an'ın bir benzerini veya küçük bir numunesini de getirememiştir. Zira Kur'an enva-i çeşit mucizelere havidir. Geçmişte edebi mucizesi ön planda idi. Günümüzde ise keşiflerin ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte ilmi mucizeleri gündeme gelmiş hatta öne çıkmıştır. Malik Bin Nebi 'Zahiretü'l Kur'an' gibi eserleriyle bu dala kapı aralamıştır. Seyyid Kutup ise onun insanlığa uzanmış ve uzatılmış bir hidayet meşalesi, rehberi ve mucizesi olduğunu ifade etmiştir.
Meydan okuma, mübareze hususunda geçmişten günümüze muhtelif denemeler olmuştur. Yalancı ve sahte peygamberler Kur'an'a nazire yapmak istemişlerse de çabaları geri tepmiş ve zamanın derinliklerinde yankı bulamamış, kaybolup gitmiştir. Buna dair bazı örnekler Iraklı ilim adamı Muhsin Abdulhamid'in İslam'a Yönelen Yıkıcı Hareketler kitabında yer almaktadır. Bunlar tarihin satırlarında komik denemeler olarak kalmıştır. Günümüzde de Kur'an-ı Kerim'i çürütmek isteyen nice erbab-ı kalem yola çıkmış ve aynı yola başvurmuşsa da bir netice alamamıştır. Bunlardan birisi Mısır kökenli İbrahim Halil'dir. Kıptı kökenli olsa gerektir. ABD'de teoloji okumuştur ve üstleri kendisinden Kur'an-ı Kerim'i çürütmesini istemişlerdir. O da bu işe hevesle ve azimle atılmış ve girişmiştir. Bu sufli gaye onu Kur'an ile derinlemesine tanıştırmıştır. Mübareze veya bu meydan okuma da derinleştikçe bunun taleb-i muhal olduğunu görmüştür. Girdiği yolun çıkmaz yol olduğunu idrak etmiştir. İbrahim Halil 1940'lı yıllarda Amerikalıların teşvikiyle birlikte Kur'an-ı söndürmek ve çürütmek istemiştir. Lakin sonunda bir itirafta bulunmuştur: Girdiği yolun çıkmaz sokak, kapalı olduğunu keşfetmiştir. 'Kur'an beni alt etti, bana galebe çaldı. Kur'an ile mübareze edilmez' demiştir. İslam'a meyletmesi ve ardından girmesi üzerine üstleri görevlendirdikleri adamı öldürmek istemişlerdir. Eski ilahiyat çevreleri onu öldürmek istemişlerdir. Bu zorlu süreçte Lut Aleyhisselamın eşi gibi eşinin dışında bütün aile fertleri kendisi gibi İslam'ı benimsemişlerdir.
Bununla birlikte günümüzde Türkiye'de M. Öztürk ya da Irak'ta Ahmet Kabancı gibi kimi Şii bilginler Kur'an i'cazına yani yetişemezliğine, ilişemezliğine dil uzatmışlardır. Bununla birlikte bu tür kimseler uzman çevrelerde kabul görmemişlerdir. İlmi veriler ortaya koyması karşısında kimse de inkar mecali kalmamıştır.
Cezayirli yazar Muhammed Hadi el Haseni 1987 yılında İbrahim Halil'in Müslüman olan çocuklarından birisiyle Paris'te görüşmüştür. Kendisine Seyyid Kutup'un "Fi zulal" adlı tefsirini Batı dillerine çevirmekle meşgul olduğunu söylemiştir. Kur'an çok boyutlu (hammalu evcüh) bir kelamullahtır ve Allah katından inmedir. Kitab-ı Mukaddes gibi Selefleri mevcut halleriyle Allah katından olmayıp bilakis beşer eliyle düzenlenmiş ve yazılmışlardır. Bundan dolayı da Gazze'de olduğu gibi mensuplarının diliyle ve ifadesiyle rahmete değil vahşete vesile olmaktadır. Netanyahu'nun Amalek göndermesi üzerinden çoluk çocuğa kastetmesi gibi.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Hadislerin ışığında Gazze ve ABD’nin geleceği (01.04.2024)
- Yufka yürekler ve Kur’an! (28.03.2024)
- Tarihte bizden gelişmiş medeniyetler var mıydı? (24.03.2024)
- Medreseye kaçanlar, medreseden kaçanlar (19.03.2024)
- İsrail’in sonuna kadar Netanyahu! (18.03.2024)
- Üç boyutlu kılıç (15.03.2024)
- Gayb rahmindeki İsrail cenini (10.03.2024)
- Bureyre’nin hikayesi (09.03.2024)