İlletle hikmet arasında
Hikmet fayda ve maslahatı tazammun ederken, illet ise o şeyi farz kılan emir ya da yasakları ifade etmektedir. Namazın vücuda ve sağlığa faydalı olması bir nevi spor formu olması bir hikmet iken, namazın Allah'ın emri ile farz olması ise bir illettir (asli sebeptir). İllet sebebe hikmet, neticeye bakar. Buradan yola çıkarak başlangıçtan itibaren İsrail'e arka çıkmak dinin emirlerine aykırıdır. Çünkü hem asli küfürle malul hem de zalimdir. Bununla birlikte hikmet zaviyesinden yani meseleye sonuçları itibarıyla ve hikmet nazarıyla baktığımızda Hizbullah'a da arka çıkamayız. Ona arka çıkmak da aynı şekilde vebaldir. Zalime muavenettir. Zulmün temadisine hizmet eder. Allah burada Hizbullah ile İsrail'i, İsrail ile Hizbullah'ı terbiye ediyor. Çivi çiviyi söker misali zalimler kümeleşmesinde ve skalasında zalimler birbirlerini törpülüyor. İsrail küfri asliyi temsil etse de Hizbullah da galiz bidatı temsil etmektedir. İran'ın Müslümanlara kimi Hıristiyan ülkelerden daha fazla zararı dokunmuştur. İslam aleminin geleceğini ve parlaklığını perdelemiştir. Suriye'de olduğu gibi zalimlerden kurtulmasını engellemiştir. Zalimler skalasında her zalimin üzerinde bir başka zalim vardır. Nitekim İkinci Dünya Savaşı zalimlerin buluşma ve kapışma arenası olmuştur. Bir yanda Stalin diğer yanda Hitler ve aralarında Churchill vardır. Harry Truman gibiler de bu skalanın parçasıdır. Neredeyse İkinci Dünya Savaşı her karesinde büyük zalimler barındırmıştır. Aralarında bir tek mazlum bile yoktur.
Hizbullah Suriye, Irak ve Yemen cephesinde Sünni Müslümanlara karşı işlediği cürümler nedeniyle rövanşa müstehak ve konu olmuştur. Yine hikmet nzarıyla bakarsak; bu rövanş süreci diri olan İran ve ekseni karşısında zorlanacaktı. Süreci uzatma potansiyeli taşımaktaydı. Ama zalimleri birbirine düşürerek Müslüman kesimlerin bu süreci kazasız belasız atlatmalarına imkan sunmuştur. Şimdi ise geriye, savaş artıklarını silip süpürme görevi kalıyor. Sünniler rövanş almaya kalkışsalardı Şiiler bunu kan davasına dönüştüreceklerdi. Şimdi ise İsrail ile karşılaşarak Sünni dünya aradan sıyrılmıştır. Arap Baharı sürecinde İran yandaşları Batılıların İran'ın önünü açtıklarını söylüyorlardı. Şimdi de kapatıyorlar. Hikmet nazarıyla baktığımızda bir hadisin tecellisi yaşanmıştır. Mısırlı davetçilerden Vecdi Guneym'in de temas ettiği gibi bu durumlarda 'Allahım zalimleri birbiriyle helak et ve aralarından bizi salimen ve ganimen çıkar' duası yapılır. 76 yıldır Filistinlilere kan kusturan İsrail rejimi bu süreçte gücünün bir kısmını kaybedecektir. Katmerli mezalimleri nedeniyle seçeneklerden hiçbirine meyletme şansımız yok. Zalimlerin satranç tahtasında bize şimdilik seyirci kalma rolü düşüyor. İllet İsrail'e arka çıkmamızı engellerken hikmet de Hizbullah'a destek vermemizi engelliyor. Pozisyonumuzun değişmesi için Hizbullah ve patronlarının davranışlarını değiştirmesi ve zulmettiklerinin hatırlarını alması gerekir. Hizbullah buna hazır mı? Elbette hayır. Yoksa kuru temennilerle ortamı düzeltme imkanı bulunmuyor. İsrail karşısında üstün gelmesi halinde Hizbullah ve ortakları Sünni dünyaya karşı hem askeri hem de manevi yığınak ve yatırım yapacaklar. Kendilerine göre zaferden güç alarak Sünniliğin batıl olduğunu Şiiliğin hak olduğunu savunacaklardı. İsrail karşısında kazanacakları başarıları rezerv olarak Sünni dünyaya karşı kullanacaklardı. Zira İsrail ile Şia geçişli değildir birbirlerini ayartmaları veya kazanmaları mümkün değil. Şiilerin gözü Sünnilerin üzerinde ve onları mezheplerine kazanma peşinde. Hizbullah İsrail sermayesi üzerinden Sünni dünyayı ayartmaya çalışıyor. Dolayısıyla hikmet Sünnilerin bu tuzaktan masun kalmasını gerektiriyor. Varsın iki taraf da tokuşarak birbirini kırsın ve zehrini atsın. İki zalimin birbirini törpülemesi ve kazıması mazlumları ve ehli hakkın yolunu kısaltacak ve hedeflerine kestirmeden ulaşmalarını sağlayacaktır. Hizbullah kırılır ve aradan çekilirse sıra bize gelir demek Hizbullah'ın bizi kolladığını sanmaktır. Bize vekaleten savaştığı anlamına gelir. Elbette bu gerçeklere aykırıdır. Kısaca bizim şer gördüğümüz hususlarda hayır vardır. İki taraf da bu karşılaşmadan kayıplarla çıkacaktır. Bu karşılaşmanın zaten birleşik ve ortak olan Filistin ile Suriye cephelerine yansıması gayet olumlu olacaktır. Sonra Hak, ehli batılı üst üste toplayarak onlara ket vuracak ve set çekecektir.
Amerikalı Siyonistlerden Daniel Pipes İsrail açısından Suriye çekişmesini şöyle analiz etmiştir: Halkıyla kavgalı olan Esat rejimi bize Stalin'i hatırlatıyor. Halk ise Hitler'i hatırlatıyor. Biz bu denklemde Stalin'in kazanmasını yeğleriz. Bizim açımızdan da İsrail ile Hizbullah farklı düşman kampları temsil ediyor. Esat rejimi ve uzantıları Pipes'ın tanımlamasında olduğu gibi yine Stalin'i temsil edebilir. Netanyahu da Hitler'i temsil ediyor. Bu durumda Faysal Kasım'ın tahliline ulaşıyoruz: İki tarafın da kılıçları keskin olsun! Elbette burada savaş ahlakının gereğini hatırlatmak isteriz. Çocukların kadınların, yaşlı ve din adamlarının yanık topraklar uygulamasıyla öldürülmesi kabul edilemez ve savaş suçları kapsamına girer. Hizbullah-İsrail denkleminde savaş kurallarını Gazze Şeridi'nde olduğu gibi yine İsrail ihlal etmektedir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın!
Lihikmetin Sünni dünyanın düşmanları olan İran ile İsrail kapışırken saha hakkı hukuku çiğnenen kesimlere kalıyor. İbnü'l Kayyım 've'lakibetü lilmittakin' ayetinin tefsirinde talihin başlangıçta ehli batıla ve küffara güldüğünü ama sonuçta ise ehli haktan yana değişkenlik arz ettiğini ifade etmektedir. Devran dönüyor ve hesapta olmayan hesaplaşmalar yaşanıyor.
İsrail'e ya da işgalcilere karşı savaştığını savunan Hizbullah Suriye'de maalesef işgalci pozisyonundadır ve halkını sağa sola sürmüştür. Şimdi ise aynı kupadan içiyor. Burada ibret alan topluluklar için büyük ibretler vardır. Şimdi azılı olan iki taraf gümbür gümbür birbirini tasfiye ediyor. Bu böyle olmasaydı İslam alemi çok zaman ve enerji kaybedecekti. İçinden çıkılmaz bir durumla karşılaşacaktı. Rakibi olan her iki taraf da pür silahlı. İki cephede vuruşmak zorunda kalan Sünni dünya zorlanacaktı. Şimdi ise kılıç artıklarıyla karşı karşıya kalacaktır. Diğer ihtimalde diri İran ekseni ile birlikte İsrail'in sonuna giden süreç uzayacaktı.
İran ve ekseninin unuttuğu gerçek şudur: Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner. Oysa ki İran ekseni hırs ve kurnazlıkları nedeniyle bunu görememişlerdir.
Durum Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Tefviznamesindeki ifadeleri gibidir:
Hak şerleri hayreyler. Zannetme ki gayreyler. Ârif ânı seyreyler. Mevlâ görelim n'eyler. N'eylerse güzel eyler.
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sürek avcıları ya da Şaron’dan Netanyahu’ya! (02.10.2024)
- Zalimlerin iç savaşı! (29.09.2024)
- Bektaşi devleti ve sıradakiler (26.09.2024)
- Sözde direniş hattının çöküşü (22.09.2024)
- Lübnan saldırıları ve Deccal teknolojisi (19.09.2024)
- Ürdün üzerinden İslamcıların yeniden yükselişi (15.09.2024)
- Gözü yaşlı kralın hayattaki son arzusu (13.09.2024)
- İslam, Abbasi uydurması mı? (09.09.2024)