Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, dehlizde yaşamış ve dehlizde ölmüştür. Bilindiği gibi Şiilere göre bekledikleri Mehdi, Samarra, şehrinde sırdap/girdap ve dehlize girmiş bir daha çıkmamıştır. Şii muhayyilesine göre yeraltında veya üstünde gezinti halindedir. Kimseye de görünmemektedir! Gayri resmi olarak Şah İsmail ve Ahmedinejad gibilerle görüştüğü rivayet edilmektedir. Kıyamete yakın bir sürede geri dönecektir. Nasrallah da dehlizde yaşayarak bir nevi ona özenmiştir. Bu sayede etrafında bir kutsiyet halesi örülmüştür. Ölümü, hafifinden isale hattında bir su borusunda saklanırken öldürülen Kaddafi'nin sonuna benzemiştir.
Bu süreçte; Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinden sonra Şiiler ile İran'ın yolların ayrılış noktasına gelip çatmış durumdadır. İran özünü korumak için dostlarını feda etmiş ve Hizbullah gibi safralarını atmaktadır. 17 Eylül 2024 tarihinden itibaren hatta öncesinde de Hizbullah'ın üst düzey askeri kanadı ve erkanı bir şekilde tasfiye edildi. Muhammed Ali el Hüseyni gibi kimi bağımsız karakterli Şii çevreler son sıralarda İran'ın Hamas ile Hizbullah'tan vazgeçtiğini ve onları ABD ile İsrail'e sattığını ileri sürüyorlar. (https://www.youtube.com/watch?v=s6JUr4yS6OU&t=948s) Daha önce de Irak karşısında İran, İrangate skandalı üzerinden ABD ve İsrail ile köprü kurmuş, anlaşmalar yapmış ve silah tedarik etmişti. Humeyni inadı uğruna iki tarafı birbirlerine kırdıklarını görmek istememişti. Fark etse de inadına yenilmiştir. Sonunda da çıkmazı görmüş ve zehir kupa içtiğini söylemiştir. Demek ki 8 yıl boyunca keyfine ve hevasına göre hareket etmiştir. Tahriru'l Vesile adlı eserinde zalime karşı başka bir zalimle iş birliğine gidilmesini 'fıkhi olarak' onaylamıştır. Bu Saddam'a karşı ABD ile İsrail ile iş birliğini caiz gördüğü anlamına geliyor. Nitekim fiiliyat buna göre şekillenmiş ve gelişmiştir. Keza Taliban'a karşı NATO ile iş birliğini gittiğini de gösterir. Suudi Arabistan da aynısını yapmış ve Saddam'a karşı Batılı ülkelerle bir araya gelmişti. Buradan da büyük bir fıkhi çekişme ortaya çıkmıştı. Camiye ve Medhaliye adıyla anılan selefi akımlar yerli unsurlara veya Müslümanlara karşı düşmanla iş birliğine gidilmeyeceğini ilan eden akımları tekfir etmişler mutlak devletin yanında durmuşlar ve tutumunu onaylamışlardır. Ha Camiye akımı ha Humeyni çizgisi. Muhammed Ali el Huseyni, İran'ın Hamas başta olmak üzere Hizbullah'ı anahtar teslimi sattığını hatta Hasan Nasrallah gibi hedefteki isimlerin koordinatlarını avcılara bizzat temin ettiğini ileri sürmüştür. Nasrallah'ın öldürülmesinden bir gün önce el Arabia Kanalına çıkarak vasiyetini yazmasını istemiş ve geçmişte kendisini devşirenlerin şimdi sattıklarını haber vermiştir. Bu ihbarın üzerinden 24 saat geçmeden Nasrallah vurulmuştur.
Nasrallah gibilerinin kendilerini direniş hattının ve Hamas'ın destekçisi (isnad) ilan etmelerine karşılık böyle bir hat hiç oluşmamıştır. Propaganda ve muhayyile ürünüdür. Nasrallah, vahdetü's sahat /direniş odaklarının birliğini dile getirse de gerçekte bu birlik hiç olmamış veya çalışmamıştır. Sağlaması şudur: 7 Ekim 2023 tarihi Aksa Tufanı sonrası İran kendisini çekmiştir, (nea bicanibihi/ en ne'yü binnefs) kenarda durma politikası izlemiştir. Akabinde Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'ın kuzey cephesi açma beklentisi gündeme gelmişti. Hasan Nasrallah lisan-ı haliyle bu savaş Hamas'ın savaşıdır mealinde sözler sarf etmiştir. Lakin İsrail Hizbullah'ı ikircikli ve kaypak yaklaşımlarından emin olamamıştır. 40 yıldır silah yığınağı yaptığını hatırdan çıkarmamış gölgesini bile izlemiştir. Bu nedenle de bu silah yığınaklarının tesirsiz hale getirilmesi öncelikleri arasında olmuştur. Muhammed Ali Hüseyni olay sonrasında yani Nasrallah'ın öldürülmesinin akabinde yine aynı kanala yaptığı değerlendirmede İran derin devletinden bahsetmiştir. Hamaney'in de fevkinde olan bu derin devlet Nasrallah, Haniye ve Kasım Süleymani'den vazgeçmiş ve onları ABD-İsrail yeline savurmuş ve vermiştir. Belki tarafların aktif iş birliğinden söz edilemezse de pasif olarak iş birliği yaptığı bir gerçektir. İsmail Haniye'yi davet etmiş sonra koruyamamıştır. Öldürüldükten sonra da intikamının alınacağını söylemiş ve kılını kıpırdatmamıştır. Mürüvvet göstermemiştir. Bu nedenle de İran İslam ruhu adı altında Sasani ruhu taşımaktadır. İslam ruhu kahramanlık ve mertliği gerektirir. Lakin İran'ın derisi altında Maniheist ve Sasani ruhu yatmaktadır.
Bu esbap ve şerait altında dünya Şiileri İran'la yollarını ayıracaklardır. Veliyyi fakih yerine yakın çevre, milli kimlikleriyle daha fazla bütünleşeceklerdir. Lübnan Şii Yüksek Konseyi eski başkanlarından Muhammed Mehdi Şemseddin'in Şii topluluklara tavsiyesi bu yönde olmuştur. Şimdi bu tavsiye hayata geçebilir. Önündeki engeller büyük çapta ortadan kalkmıştır. Burada büyük bir jeopolitik dönüşüm hatta göçük yaşanıyor. İçeride ve dışarıda İran'ın talihi dönmüştür. Ona tanınan zaman dolmuştur. 2017 hatta daha öncesinden beri İran içeriden fokur fokur kaynamaktadır. Mahsa Amini olayı da kapanmayan yeni bir yara açmıştır. Şimdi de buna bir dış boyut ve dalga eklenmiştir. Suriye'deki askeri yığınakları İsrail tarafından berhava edilmektedir. Hizbullah'ın askeri ardından siyasi kanadı iskambilden kuleler gibi devrilmektedir. Bunun nedeni ne olabilir? Başta İran'ın dostlarını satması ve güven kaybıdır. Son olaylarla birlikte dış destek de bitmiştir. Suriye gibi ülkelerde sivil halka yönelik sindirme hareketini Rus hava örtüsü ve şemsiyesi temin etmiştir. Bu sayede Suriyelileri saf dışı edebilmişlerdir. Kısaca Suriye gibi ülkelerde masumların kanını akıtarak kirlenmiş ve savaş azmini büyük ölçüde yitirmiştir. Bundan dolayı İsrail karşısında tutunamamıştır.
Karineler gösteriyor ki gerçekten de İran müttefiklerini satmıştır. Züheyr Salim gibilerinin ifade ettiği gibi bu Yahudilerle Müslümanların savaşı değil zalimlerin birbirleriyle iç savaşıdır. İsimleri farklı, Yahudi veya Müslüman olsa da sıfatları birdir. Zalim karakteri altında tasnif edilebilir. Bir nebevi duada bu durumlar için şöyle söylenmiştir: Allahümme ehliki'z zalimine bizzalimin ve ahricna minbeynihim salimine ganimin.
Allahım! Zalimleri birbirine düşürerek helak et. Bizi aralarından salimen ve ganimen çıkar. Denildiği gibi kema tedinu tüdan. Bizde buna etme bulma dünyası denilir. Refik Hariri gibi Nasrallah da suikastla öldürülmüştür. Aynı kupadan içmiştir.
İran'ın dışında Şiiler, bu süreçte yollarını İran ile ayırmaya başlayacaklardır. Nitekim, Lübnanlı Şii çevrelerden Mevkiu'l Cenubiyye adlı haber sitesinin sahibi Ali Emin, Hizbullah aleyhinde gerçekçi tespitler aktarmaktadır. Lübnan halkının yüzde 85'inin Hizbullah'ın tercihlerine karşı olduğunu ve Hizbullah'ın Kudüs'ü kurtarmak yerine Lübnan devletine el koyduğunu ve müsadere ettiğini hatırlatmaktadır. Üçte bir temsille birlikte (sülüs el muattıl) devletin organlarını kilitlemektedir. Lübnan'ı tıkamıştır. Çevresinden koparmıştır.
Kısaca İran ile müttefikleri yol ayrımındadır. İran gerileme sürecinde dostları da onunla yollarını ayırma sürecine girmişlerdir. Bununla birlikte Şii kafası hala kendini kandırıyor. Nitekim, 29/9/2024 günü saat 12:00 sularında CNN Türk'ten Fulya Öztürk Beyrut'ta bir Hizbullah yanlısı ile sohbet ederken adamın ne demesini beğenirsiniz! Hasan Nasrallah ölmedi, aramızda yaşamaya devam ediyor! Fulya Öztürk Hizbullah'ın resmi açıklamasını hatırlatsa da adam bildiğini okuyor ve başını kuma gömüyor! Hasan Nasrallah'ın kızı Zeynep Nasrallah da suikasttan sonra 'babam gayet iyi! Hayatta bulunuyor' şeklinde bir açıklama yaptı ama bu açıklama da babasını geri getirmeye yetmedi.(https://x.com/zinb_nasr/status/1839834851744137394) Şiiler ya akıllanacak ya da ocakları sönecek. Yükselme sırası onlara gelmişti şimdi uful (sönme/batma) vakti.
Mustafa Özcan