Mustafa Özcan

Yolların ayrılış noktasında Hizbullah

Hizbullah bölgeyi saran olaylar arasında geleceğini arıyor. Hizbullah'ı "de facto" bir şekilde yöneten Naim Kasım, Nebih Berri'ye yaptığı çağrıda Hizbullah'ın manevi büyüğü olarak iyiliğini tamamlamasını istemiştir. Veya barışa katkı sunarak Hizbullah'ı içinde bulunduğu vartadan kurtarmasını beklemektedir. Hamaney'den sonra Şiiler arasında en büyük milyarder olduğu varsayılan Nebih Berri, Naim Kasım'a göre uluslararası toplulukta muhatap alınabilecek kıratta biridir. Lübnan'ın köşe taşlarından birisidir.

Savaştan kaçan Hizbullah barış yolunda da hırpalanacak gibi duruyor. Zira silahlarına veda etmesi isteniyor. Hatta bu yönde bazı siyasi planlardan da söz ediliyor. Söz gelimi baskın bir erken seçim yaparak altındaki halıyı çekerek parlamentodaki varlığına sonlandırmak bu hesaplar arasında bulunuyor. Lakin bu ortamda baskın bir erken seçim yapılması da zor görünüyor. Velhasıl Hizbullah'ı boşa koysak dolmuyor, doluya koysak da almıyor! Hizbullah'ı istemeyenlerle isteyenler arasında Lübnan bölünmüş, tıkanmış ve bir iç savaş ortamına yuvarlanmış durumda. Hizbullah, ya ABD ve İsrail'in ve Lübnan'daki Hizbullah karşıtı güçlerin istediği gibi silahlarına veda edecek ya da bundan kaçarken yeni bir iç savaşın fitilini ateşleyecek. Dolaylı olarak 1701 sayılı karara atıfta bulunmasına rağmen icraatta tıkanma görünüyor.

Lübnan'da hakiki anlamda bir başbakan bulunmuyor. Necip Mikati işgüder pozisyonunda ülkeyi idare ediyor. Cumhurbaşkanlığı makamı da boş.

Hizbullah son sıralarda perde arkasına saklanarak konuşuyor. Mesela Nebih Berri'yi öne çıkartıyor ya da Necip Mikati'yi konuşturuyor. Necip Mikati konuşmasında Hizbullah'ın da hükümetin bir parçası olduğunu ve onun da onayıyla diplomatik bir çözüm bulunabileceğini ve bunun için de 1701 sayılı BM kararının uygun olduğunu ve işlerlik kazandırılabileceğini söyledi. Bu açıklama Nebih Berri açıklaması gibi pek yankı bulmadı. Neden? Hizbullah ortaklarından Joseph Ebu Fadel, Netanyahu için bu boyun eğmenin yetersiz olduğunu söylüyor. İktidarının bu maddenin uygulanmasıyla yetinmeyeceğini ifade ediyor. Hizbullah'ın silahsız kalması halinde de savunmasız kalacağını ve başka unsurların hedefi haline gelebileceğini söylüyor. Kısaca Hizbullah çıkmaz bir sokakta. Bu arada Hizbullah milisleri 1991 yılında Taliban unsurlarının yaptığı gibi halkın arasına karşıtı ya da sıvıştı. Tehlike geçince siperlerinden yeniden çıkabilirler.

Bu arada zaman zaman İran ile küçük ortağı Hizbullah söylemleri arasında farklılık doğuyor. Bu kafaları karıştırmak için ortaya atılan sis bombası olabilir. Ya da tehlike altında olan Hizbullah daha temkinli konuşabilir.

Peki, İsrail'in karşı talebi ne? 11 Ağustos 2006 tarihinde alınan 1701 sayılı kararla birlikte, daha sonra 2 Eylül 2004 tarihinde alınan 1559 sayılı kararın birlikte uygulanmasını istiyor. Bu karar Hizbullah'ın tamamen silahtan arındırılmasını içeriyor. Buna amir bir karar. Dolayısıyla Hizbullah ile İsrail arasında kedi fare oyunu oynanıyor.

Joseph Abu Fadel, Hizbullah'ı zavallı göstermesine karşılık Amerikan Elçisi Bayan Lisa A. Johnson Hizbullah'ın satvetinden yani şevketinden ve baskın bir güç olmasından bahsediyor. Lübnan devletinin kanallarını kilitleyen, devlet üssü ve düzen dışı tek güç Hizbullah. Böyle olmasına karşılık kimileri silahlarından arındırılması halinde onun mahrumiyetinden söz ediyor! Vuku halinde bu gelişmeyi ülkeyi oluşturan 18 topluluğun en mühim parçalarından biri olan Şia'nın mahrumiyeti olarak tanımlamaktadır. Halbuki Şia'ya da ayar veren, göz açtırmayan Hizbullah'tır. Roller değişince Naim Kasım Emel ve Nebih Berri'nin yardımına başvurmak zorunda kalmıştır.

Dolayısıyla Hizbullah'ın karşı denkleminde sadece İsrail yok, Suriye halkını saymazsak kaçırılan Lübnan devleti de var. Bu süreçte ya normalleşecek ya da Hizbullah'ın merhameti altında bir engelli gibi yaşamaya devam edecek. Nitekim İran'ın yeni Dışişleri bakanı Abbas Arakçı Lübnan'ı ziyaret ettiği sırada Nebih Berri ile Velit Canbulot'ın bulunduğu bir ortamda saygısızca davrandığı gözlenmiştir. Bunu söyleyenlerden birisi de Hizbullah'ın eski ortaklarından Joseph Abu Fadel'dır1. Hizbullah Şii unsurunun üzerine de çöreklenmiştir. Ülkenin normalleşmesine izin vermiyor düzen dışı ve Lübnan'a hakim haydut ve yasadışı bir güç. İsrail bölgeye hakim olmazsa o bölgeye hakim olacak. Faysal Kasım'ın ifadesiyle birinden birinin ayakta kalması değil de ikisinin de tasfiye olması bölge halklarının yararınadır.

Söylemeye gerek yok Hizbullah lehinde bir denge oluşmuş bu dengenin yıkılması Lübnan'ın tepetaklak olması anlamına da geliyor. Lakin eski hal muhal ya yeni hal ya da izmihlal. Buna mukabil ikinci bir cephe yeniden uç veriyor. Bu da Falanjistlerin liderlerinden Semir Ca'ca'nın karşı faaliyetleri. Kimi Şii çevreler onu Beşir Cemayel'in devamı sayıyor. Çoktandır Lübnan'ın yeni cumhurbaşkanı olmaya hevesleniyor. Bu yeni koridor, yeni rüzgar onu Baabda Sarayı'na taşıyabilir.

Son gelişmeler üzerine konutunda bir toplantı tertip ediyor2. Şii çevreler dışındaki güçleri orada bir araya getiriyor ve bu süreçte ne yapılması gerektiğini tartışıyorlar. Şiilerin katılmadığı bu toplantıyı Velit Canbolat'ın oğlu Timur Canbolat da boykot ediyor. Bu toplantı ve benzeri tutumlar ülkenin bir iç savaşa doğru gidip gitmediği sorusunu akla getiriyor. Bağımsız Şii akımlardan Muhammed el Hac Hasen de Maruniler döneminde Lübnan'ın altın dönemini yaşadığını ve İsviçre gibi olduğunu ifade ediyor. Sünniler ve Refik Hariri döneminde de öyle. Sadece Şiilerin döneminde Lübnan'ın dibe vurduğunu hatırlatıyor. Dolayısıyla ya devlet başa ya kuzgun leşe. Yani ya Hizbullah sopasıyla egemen olmaya devam edecek ya da süngüsü düşecek. Lübnan'ın önünde bu iki seçenekten başkası yok gibi. Darısı Filistin ile birlikte diğer işgal altındaki Arap topraklarının başına. Suriye, Irak,Yemen bunların başında geliyor.

Mustafa Özcan

1-https://www.youtube.com/watch?v=F72F6M2GLUE&t=1473s
2- https://alrai.com/article/10853309/

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.