Siyasi liderlerin gençlikle imtihanı II
Nüfusu hızla artan ve gençleşen Türkiye gibi demokratik ülkelerde siyasi liderlerin başarılı olabilmeleri genç kuşaklara hitap eden; iletişim dili yakalayabilmelerine, katılım mekanizmaları inşa edebilmelerine, söylem ve politikalar üretebilmekten geçmektedir. Kanada ve Japonya gibi yaşlı nüfusun yoğun olduğu ülkelerde başarılı olabilmek için ise demokratik toplum olmanın gereği yaşlıların beklentileri, önemsedikleri konular ve sorunlar üzerinden söylem ve reformlar geliştirmek gerekir. Yaşlı nüfuslara hitap etmek durumunda olan siyasi liderlerin işleri nispeten kolaydır. Çünkü değişimlerin gençler üzerindeki etkisini takip etmek çok daha zordur, kolay değildir.
Genç nüfusa sahip ülkelerde hem iktidarda veya hem de muhalefetteki siyasi liderlerin önündeki en önemli zorluk "kendi yaşanmışlıkları, tecrübeleri ve alışkanlıklarıdır." Bir liderin belki de en büyük gücü ve zenginliği olan bu husus yeni filizlerle aşılanmadığında bir zaafa dönüşebilir. Bu zorluğu aşabilmek için liderin yakın iletişimde bulunduğu danışmanlardan yeni nesillerin "ruhu" hakkında beslenebilmesi gerekir.
Aşağıdaki grafik Z ve Y kuşaklarının önemini ve belirleyiciliğini açıkça göstermektedir.
Z kuşağı hakkında tespitlerde bulunmuştuk.[1] Y kuşağı ise 1981 ile 1999 yaşları arasında doğan, yaklaşık 25 milyonluk bir kitleden oluşmaktadır. Hangi kimliğe ait olursa olsun bu kuşağın temel özelliklerini anlayıp buna göre bir yol haritası belirlemek önemlidir.
Y Kuşağı göreli olarak daha bolluk ortamında büyüdükleri için her zaman daha fazlasını ve dahi iyisini isteyebilirler. Olayları çekingen ve içe kapanık bir şekilde karşılamazlar; aksine özgüvenleri yüksektir. Olayları ve yaşananları gerçekçi bir şekilde anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırlar. Bundan dolayı onlar için şeffaflık da önemlidir. Aldatılma, haklarını olanı alamam veya adaletsizlik duygularını yaşadıklarını düşündükleri ortamlarda bundan aşırı rahatsız olurlar. Kendi fikirlerini uygulamaya geçirmekten, inisiyatif almaktan, girişimci olmaktan ve bütünün bir parçası olmaktan çekinmezler. Daha iyisini arama kaygısı, onları tatminsiz ve bulunduğu halden memnun olmayan bireylere dönüştürebilir. Sık sık anlaşılmadıklarını düşünmeleri, bir yönüyle önceki kuşakların siz yokluk görmediniz eleştirisine de bir tepki iken diğer yönüyle de bu mükemmellik arayışlarının abartılı ve olgunlaşmamış sonuçları olabilir.
Güçlü devlet yapılarının ve aile otoritesinin göreli olarak zayıflamaya başladığı bir ortamda yetiştikleri için iktidar ve otoriteye karşı daha şüpheci ve sorgulayıcıdırlar. Mükemmellik arayışlarıyla, şeffaflığın kaybolup gerçekliğin yitirildiğini ve aldatıldıklarını düşündüklerinde iktidara karşı saldırgan ve isyankar olabilirler. Bu nokta bir önceki kuşağın "kol kırılıp yen içinde kalır" tavrından ve "itaatin" gerekliliğine inancından çok uzaktadır. Gerçekçi oluşlarından dolayı mitolojik düşmanların ve "ötekilerin" korkusundan daha az etkilenirler. Var olanı var olduğu hali ile görmek ve anlamlandırmak isterler.
Y Kuşağı internet ve medya teknolojilerinin yaygınlaşmaya başladığı bir ortamda büyüdü. Sosyal medyayı bilgi almak, sosyalleşmek gibi çok farklı amaçlar için etkin olarak kullanmaktadırlar. Sanayi sonrası sanal dünyanın "bireyselliği" daha onlara ulaşmamıştır. Bundan dolayı daha sosyal, paylaşımcı bir ekip ruhuna sahiptirler. Bireysel mutlu olma yollarıyla sosyal mutlu olma yolları arasında, bir orta yol sergilemektedirler. Bireysel ahlakla – kollektif/grup ahlak davranış kalıpları arasında orta bir tutum sergilerler. Mesela "bireysel özgürlük" görünümleri ile aile değerleri arasında gerilim yaşandığında bireysel özgülüklerinde ısrar etmelerine rağmen sonuçta aile değerlerine yakın tavır sergilerler.
Bireysel ahlak ile kollektif/grup ahlak ortasında bulunmalarından dolayı akranlarının görüşleri ve bakış açıları onlar için önemlidir. Beraber çalışma ruhuna, ritüellerine ve alışkanlıklarına sahiptirler. Ekip olarak çalışma ve paylaşım onları mutlu eder. Ekibe kendilerinden parça katmak; onlardan da bir şeyler kazanmayı beklerler.
Teknolojinin hayatlarında ve kariyerlerinde fark yarattığını yakından hissettikleri için teknolojiyi araç ve simge olarak önemsemektedirler. Teknolojiye ayak uyduramadıkları için işlerini ve kariyerlerini kaybeden önceki kuşakları gördükleri ve teknolojinin faydalı kullanımını anladıkları için teknolojik gelişmeler hususunda hassasiyetleri ve uyumları daha yüksektir. Bir önceki kuşak teknolojiyi gelip geçici görüp direnç gösterirken; bu kuşak teknolojiye uyumu esas alır. Teknoloji ile olan "aşkları" Z kuşağı kadar da "sıkı ve yapışık" değildir.
Y kuşağının sahip olduğu bu özellikler, onlara hitap edecek siyasal dilin ana parametrelerini vermektedir:
Bu kuşak olaylar ve sorunlar karşısında gerçekçi bir dil ve söylemi önemsemektedirler. Sorun, kriz ve sıkıntıların kendileriyle açık ve şeffaf bir şekilde paylaşılmasını daha etkili bulmaktadır. Şeffaflık içinde bilgi paylaşımı yapılması onlar için çok daha ikna edicidir. Romantik anlatılardan ziyade "gerçekçi tabloları" tercih ederler. Kriz anındaki çözüm yollarının ortaya konulması ve paylaşılması, onlar için önemlidir.
Y kuşağının sorgulamaları, eleştirileri, mükemmellik arayışları ve otoriteye başkaldırışlarının olumsuz ifadelerle etiketlenmesi, yaftalaması, vefasızlık, değer bilmezlik benzeri ifadelerle betimlenmesi; iletişimi ortadan kaldırmakta ve bu kuşaktan destek alma imkanını azaltmaktadır. Çünkü bu yol, kendilerinin anlaşılmadıklarını düşünmelerine neden olur. Otorite, kimlik veya kendi yaşamadıkları tecrübeler üzerinden "mitolojik ötekileştirmeler" ikna edici değildir, iticidir ve olumsuz sonuç doğurmaktadır. Bu kuşağın mükemmellik arayışı ve tatminsizliği, zorlayıcı gerçekçi hedeflerle aşılabilir. Reform arayışı, daha iyiye gitme çabası bu kuşaklar için olmazsa olmazdır.
Yol haritaları ve kariyer basamakları açık şeffaf belirtildiğinde, bu kuşak hedeflere ve "umutlara" ulaşmak için elinden geleni yapacağı açıktır. Bu kuşak aynı zamanda yaş itibariyle kariyerlerinin ortalarındadır. Kariyer yollarının açık ve şeffaf olarak bilmek isterler. Kariyer yükselişlerinde adaletsiz görünen durumlar, en çok bu kuşağı olumsuz etkilemektedir. Özgüvenleri, şüphecilikleri ve "anlaşılmadıkları" duygusuyla tanımlanmamış, şeffaf olmayan ve adaletsiz yükseltmelere en çok bu kuşak önem ve tepki vermektedir.
Y kuşağı paylaşımdan ve ekip çalışmalarından keyif aldığından siyasi partilerin çok farklı ölçeklerde (mahalle, ilçe, il, genel merkez ve sanal dünyada) takım, grup çalışması ve katılım süreçleri inşa etmesi çok etkili olabilir. Zorluklar ne kadar fazla olursa olsun paydaşı oldukları yapılar için çaba sarf etmektedirler. Bu kuşak, zorluklar ne kadar fazla olursa olsun paydaşı oldukları yapılar için çaba sarf etmektedirler. Eleştiri ve öneri getirme yol ve mekanizmaları onlar için sonuna kadar açılabilmelidir.
Teknoloji ile uyumlu yaşayan Y kuşağının bulunduğu sanal ve sosyal medya mecralarının aktif olarak kullanılabilmesi siyasette fark yaratabilir. Bu alanlarda var olamayan siyasal partilerin bu kuşaklardan destek alabilme kapasitesi düşecektir.
Prof. Dr. Atilla Arkan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İlahiyat fakültelerinde açılan manevi danışmanlık ve rehberlik bölümleri (09.07.2019)
- Siyasi liderlerin gençlikle imtihanı (04.07.2019)
- Yükseköğretime Bakış: 2019 (02.07.2019)
- 23 Haziran seçimi: Proaktif yaklaşım (28.06.2019)
- Meslek ve İmam Hatip liseleri açısından “yeni ortaöğretim tasarımının” değerlendirilmesi (25.06.2019)
- 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimleri (24.06.2019)
- Değişimin hızı ve kapsayıcı eğitim - II (19.06.2019)
- Değişimin hızı ve kapsayıcı eğitim (17.06.2019)