28 Şubat zulmü: Abdülmuttalip Binbaşı
Birkaç gün önce 28 Şubat'tı ve ülkemizin yüz karası bir süreç anıldı, yapılan zulümler hatırlatıldı ve darbecilere lanet okundu.
Hâlbuki daha bu tarihten bir gün önce 28 Şubat'ın en önde gelen hedefi olan merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın vefat yıl dönümünde CHP ve HDP dâhil hemen bütün partilerin ortak sevgi gösterisi ve değeri bilinerek anıldığına tanıklık ettik.
İşte bu tarihte 28 Şubat sürecinin mağdurlarından olan Topçu Binbaşı Abdulmuttalip Yıldırım Kayseri'deki mezarı başında dualarla anılmış. Dualar okunduktan sonra burada kısa bir konuşma yapan Kayseri Gönüllü Kültür Kuruluşları Başkanı ve Mazlumder Şube Başkanı Ahmet Taş, Yıldırım'ı rahmet ve hasretle andıklarını söylemiş.
Rahmetli komutanımızı niçin mi andım? Onunla hem hekim-danışan hem de samimi dost ilişkimiz vardı. Ordudan atıldıktan sonra İstanbul'a yanıma gelmişti. "Sana içimi dökmek istiyorum" demişti. Anlatacakları tek bir güne sığmadığı için bir hafta boyunca hastalarım sona erdiğinde kendisiyle sohbet etmiştik. Anlattıklarını hüzünlenerek, darbeci hainlere öfkelenerek dinlemiştim.
O kahraman ve cesur bir subaydı. Askerliği severek ve büyük istekle tercih etmişti. Ordumuza büyük yararlıklar göstermiş, vatan-millet düşmanlarıyla çatışmalarda ön safta olmuştu. Birinde PKK terör örgütü tarafından pusuya düşürülmüşler, canı pahasına çarpışmış ve hainleri püskürtmüştü. Vücudunda aldığı yara izleri hala bulunmaktaydı.
Türk Ordusu'nun bir ferdi olmaktan çok mutluluk duyuyordu. Kendisine verilen takdirnameleri de yanında getirmişti. Onları gururla gösterdi. Bu anda o mağrur ve kendine güveni yüksek komutan birden kendini tutamamış, hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Bu kadar sevdiği, iftihar ettiği görevinden, 1996 sonunda YAŞ kararıyla birden atılmıştı. Anında ikamet ettiği lojmandan çıkarılmış, eşi ve 3 çocuğu ile açıkta kalmıştı.
Şimdiye kadar hiç disiplin cezası almadığı ve takdirnamelerle dolu bir meslek geçmişi olduğu halde disiplinsizlik suçlaması ile ordu içinde yeri olmadığı bildirilmişti. Kendisine vatan haini muamelesi yapılmıştı. Komutanımız haksız uygulamaları bir türlü sindiremiyor, hiç kabullenemiyordu.
Orduya o kadar yararlı işleri, faaliyetleri olmuştu ki ağlayarak bir kısmını anlatmıştı.
Daha sonra binbaşımla telefonda görüşmelerimiz oldu. Bir iş bulabilmek, çoluk çocuğuna helâlinden rızık götürebilmek için kapı kapı dolaşıyordu. Müracaat ettikleri yerlerden hemen işe başlamasını isteyenler oluyordu. Ancak birkaç gün sonra işvereni, üzgün bir eda ile çalıştıramayacaklarını söylüyordu. Abdulmuttalip Binbaşımız telefonda, "Beni Genelkurmay ve BÇG takip ediyor, hiçbir yerde çalışmamı istemiyor. Bulduğum işleri patronla görüşerek engelliyorlar. Ne yapacağım ben? Ailem perişan" demişti.
Sonunda Abdulmuttalip Yıldırım'a Şanlıurfa Belediyesinin Refah Partili Başkanı Ahmet Bahçıvan sahip çıkarak danışman olarak görevlendirmişti. Kendine gelmiş, severek bu yeni görevine ısınmıştı. "Urfa için güzel projelerimiz var" diyordu. Ancak maaşı gelen bir emirle 3 ay sonra donduruldu ve maaş alamaz hale geldi.
Bütün kapılar yüzüne kapanmıştı. Sonrasını o günlerin bir gazete haberinden (14 Ekim 1997, Milliyet Gazetesi) takip edelim:
"İrtica yanlısı olduğu için ordudan atılan Binbaşı, MGK'nın takibi sonucu Şanlıurfa belediyesinden de çıkarılınca canına kıydı.
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararıyla TSK'dan resen emekli edilen Topçu Binbaşı Abdulmüttalip Yıldırım (44), kendisini Şanlıurfa Öğretmenevi'nin 9. katından atarak yaşamına son verdi.
Kayserili olan ve Siverek 7. Topçu Alayı'nda görev yaparken, 1996 sonunda ordudan atılan Abdulmüttalip Yıldırım, daha sonra Şanlıurfa'ya yerleşerek Refah Partili Belediye Başkanı Ahmet Bahçıvan'ın danışmanlığını yapmaya başladı. 3 ay kadar bu görevi sürdüren Yıldırım'ın maaşı Emekli Sandığı'nca donduruldu. Bu nedenle Yıldırım da Belediye Başkanlığı Danışmanlığı'ndan ayrıldı. Bunalıma girdiği belirtilen evli ve üç çocuk babası Abdulmüttalip Yıldırım, kentin en yüksek binalarından biri olan Şanlıurfa Öğretmenevi'nin 9. katından kendini atarak yaşamına son verdi. Emekli binbaşının cenazesi memleketi Kayseri'ye götürüldü.
Yıldırım'ın bir süre birlikte görev yaptığı Şanlıurfa Belediyesi'ndeki çalışma arkadaşları, özellikle Emekli Sandığı'nın maaşını dondurması ve MGK'nın ordudan atılanlarla ilgili takipçiliğinin kendisini son derece etkilediğini belirterek şöyle dediler:
"Geçtiğimiz hafta Belediye'ye geldi ve birçok girişiminin sonuçsuz kalmasından dolayı sıkıntılı olduğunu söyledi. Konuşmamız sırasında 'Çaldığım tüm kapılar yüzüme kapanıyor. Silahı alıp dağa mı çıkayım? Hep dışlanıyoruz' diye yakınmada bulunmuştu. Bunalımdaydı. Biz de kendisine sükûnet telkin edip, karamsar olmaması yolunda öğütlerde bulunduk. Böyle bir şey yapacağı aklımızın ucundan bile geçmezdi."
Yazımızı mezarı başında konuşan Ahmet Taş'ın sözleriyle bitirelim:
"Geride dul bir eş ve 3 çocuk bırakan Yıldırım Binbaşı 1997 yılında vefat ettiğinde henüz 41 yaşındaydı. Bu vesileyle başta Abdulmuttalip Binbaşımız olmak üzere aileleriyle birlikte yüzbinlerce insanı mağdur eden 28 Şubat Postmodern Darbesi'ni, darbecileri ve tüm darbeleri bir kez daha kınıyor, her darbede biraz daha zayıflatılan milletimizi bir daha darbelerle imtihan etmemesini Rabbimizden diliyorum."
Prof. Dr. Sefa Saygılı
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yaşlı bir toplum olmaya doğru (27.02.2021)
- Evrimi neden savunuyorlar? (23.02.2021)
- Prof. Dr. Malik Bedri hocamızın vefatının ardından (16.02.2021)
- Büyük anne-baba ve çocuklar (07.02.2021)
- Mutlu olmak için doğru olduğu gösterilmiş öneri ve tavsiyeler (28.01.2021)
- Büyükanne ve büyükbaba torun sevgisinden mahrum edilemez (23.01.2021)
- Su büyülüyor (11.01.2021)
- Piyango çılgınlığı (29.12.2020)