Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yamyamlık efsane mi gerçek mi?

Gerek filmlerde, gerekse basılı medya ve romanlarda hatta bazı tarih kitaplarında yamyamlık konusu sürekli olarak işlendiği için bu hususun gerçekten var olduğu hakkında herkeste bir kanaat oluşmuştur. Peki, yamyamlık gerçekten var mıdır yoksa anlatıla anlatıla inandığımız bir efsane midir?

İşte bu sorunun cevabını William Arens 1979 yılında 'İnsan Yeme Miti: Antropoloji ve Antropofaji' adlı kitabında veriyor. Bu kitapta yazar, düşmanlarının itibarını sarsmak ve kendi kültürel üstünlüklerini kurmak için çağlar boyunca insanların, antropofaji (yamyamlık) hikâyeleri uydurarak bu söylentileri yaydıklarını açıklar. Yamyamlığın hiçbir zaman yaygın bir pratik olmadığı, buna ilişkin söylenenlerin genellikle ırkçılığa dayandığı ve kanıtlara değil kulaktan dolma iddialara fazlasıyla bağlı olduğu sonucuna varır.

Yamyamlığa dair kesin kanıtlar olmasa da bazıları benzer iddia ile yamyam kabilelerden söz ediyorlar, ısrarla böyle ilkel toplulukların tarih boyunca yaşadıklarını hatta halen var olduklarını söylüyorlar.

***

Evet, hemen her kültürün masallarında insan eti yiyen devler anlatılır, ancak eski insanların yamyamlığına ilişkin ikna edici delil pek yoktur.

Mesela, 1990'larda, Fransız ve Amerikalı arkeologlardan oluşan bir ekip, Fransa'nın güneyindeki Rhone Nehri'ne yakın Moula-Guerey'deki bir mağarada 100 bin yıl önceye ait hayvan etini keserken kullanılan yöntemle etleri soyulmuş insan kemikleri bulduklarını iddia ettiler. Hemen bir rapor yazılarak bu durum, yamyamlığın işareti olarak gösterildi. Açıklanan rapor, medyada büyük sansasyonla yer aldı. Fakat kalıntıları dikkatle inceleyen başka arkeologlar bunun yamyamlık olarak açıklanamayacağını, o zamanki ayinin bir parçası olabileceğini söylediler.

2009'da, Almanya'nın güneybatısındaki Herxheim kasabasında daha büyük bir insan kemiği yığını bulundu. Bu, gündelik yamyamlığın net bir kanıtı olarak kamuoyuna sunuldu. Kalıntılar 7000-7500 yıl öncesine dayandığından modern insanların yamyamlığına işaret ettiğini, bu bölgedeki insanların yüzlerce insan yediği iddiasında bulundular.

Ancak başka arkeologlar, bu kanıtların yamyamlığın değil, ölmüş ve gömülmüş bedenlerin sonradan topraktan çıkarıldığı, parçalara ayrıldığı, etlerinin soyulduktan sonra yeniden gömüldüğü bir ayinin kanıtı olduğunu açıkladılar. Kemiklerdeki çizik izleri o insanların yamyam olduğunu göstermeye yetmezdi. Yani insan eti yenmesi diye bir şey söz konusu değildi.

***

Aslında yamyamlıktan ilk bahsedenlerden biri Kristof Kolomb'tur. Batı Hint adalarına yaptığı ilk keşif gezisinde defterinde; tek gözlü, köpek yüzlü ve insan yiyen Caniba'lardan bahsetmiştir. (14 Kasım 1492) Ancak bu iddiası, ispatlanmadığı gibi sonrasında da sözünü ettiği yaratıkları gören olmamıştır. Anlaşılan o ki Kolomb, Amerika kıtasının işgaline ve yerlilerin acımasızca soykırıma tabi tutulmasına bahane üretmek için böyle şeyler yazmıştı…

Daha sonraları ise Sigmund Freud, sanki varmış gibi kendince yamyamlığın psikanalizini yapmış, bu eylem hakkında şöyle bilimsel (!) bir tespit yapıvermiş: "İnsan eti yeme esnasında bir kişinin bedeninden parçalar ve uzuvlar yenirken, yenilen kişinin sahip olduğu özelliklere de sahip olunacağı düşünülür."

Yine Richard Platt, "Yiyecekler Hakkında Tuhaf Gerçekler" adlı kitabında (Türkiye İş Bankası Yayınları) şöyle demektedir:

"Avrupalı kâşifler, fethettikleri topraklardaki insanların barbar olduğu fikrine varmak için birçok yamyamlık hikâyesi anlatmışlardır. Brezilya'daki Tupinamba halkına ait buldukları bir resim, 16. yüzyıl Avrupalılarını dehşete düşürmüş ve onların 'medeniyet götürme' adına yaptıkları zalimce seferlere bir bahane bulmalarına yardım etmiştir."

***

Evet, insana imtihanı gereği iyiliği de kötülüğü de yapacak yetenekler verilmiştir. İnsan nefsine uyarsa, en aşağılık eylemlere de imza atabilmektedir. Bunun örneklerini geçmişte ve günümüzde de görüyoruz. Kendi vatandaşlarının üzerlerine bombalar yağdıran, hatta onları kimyasal zehirlerle toplu olarak katleden liderlere ve benzerlerine şahit oluyoruz…

Ancak, insan vicdanında fıtraten korku, iğrenme ve bulantı gibi olumsuz hisleri ortaya çıkaran "yamyamlık" farklı bir şeydir. Elbette bireysel örnekler, istisnalar olabilir. Ama tarihte veya günümüzde bir topluluğun genel âdeti olarak yamyam oldukları iddiaları temelsizdir, doğru değildir.

Kısacası yamyamlığın geçmişte yaygın olarak bulunduğu iddiası maalesef kötü amaçlara hizmet etmektedir.


Sefa Saygılı

KAYNAK

(Kimsenin Bilmediği Şeyler, William Hartston. Nail Kitabevi, 2016.)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.