Farkına varmadığımız harika: Kemiklerimiz ve iskelet sistemimiz
Kemiklerden oluşan iskeletin temel fonksiyonları arasında; canlıyı desteklemek, hassas iç organları çeşitli dış tesirlere karşı korumak ve kasların hareketine imkân veren bir çerçeve sağlamak bulunur.
Göğüs kafesi ciğerleri ve kalbimizi, omurga omuriliğimizi, kafatası ise beynimizi korur. Vücudumuzun diğer bölümlerinde ise kemikler arasındaki çarpmaları önleyen ve eklem yerlerini kaplayan "kıkırdak" adlı dokular bulunmaktadır. Dirsek ve diz kapağında olduğu gibi eklem yerleri olan kemikler, birbirlerine eklem bağları ile tutunurlar. Bu tür eklemlerin içlerinde sürtünmeyi önleyen özel bir sıvı bulunmaktadır.
Yine iskelet, vücudumuza belirli bir şekil kazandırdığı gibi dik durabilmemizi ve yerçekimine karşı koyabilmemizi de sağlar.
İskeletimizi oluşturan kemiklerimiz ise gerçekten inanılmaz yapılardır. Dıştan baktığımızda beyaz renkte, kırılabilen bu yapıların belki de cansız şeyler olduğunu zannederiz. Fakat vücudumuzdaki kemikler, sandığımızın aksine en az bizim kadar canlıdırlar.
Kemikler, çok sert bir maddeden oluşur. Bu maddenin içinde çok sayıda hücre bulunur. Ayrıca fazla miktarda kan damarı içerdiği için pembe renktedirler.
Kemikler son derece sağlamdır, demir kadar serttir ama kırılgan değildir. Bir kemiği kırmak hiç de kolay değildir çünkü kemiği oluşturan madde, çok miktarda kalsiyum içeren sert bir mineral karışımı ile proteinden meydana gelir.
Kemikler içeriden ve dışarıdan sürekli değişim halindedir. Çocuklar büyürken kemiklerin şekli ve boyutları doğal olarak değişir; çünkü kemikler vücudun geri kalan kısmıyla büyümeye devam eden ve kendi kendini iyileştirebilen canlı dokulardır. Hatta erişkin çağa ulaşıldığında bile, yenilenmeleri az da olsa devam eder çünkü kemiklerde canlı hücreler vardır. Bu hücrelerden "osteoblast" adı verilenler yeni kemik maddesi üretirler. "Osteoklast" denilen diğer kemik hücreleriyse kemik maddesini parçalar. Osteoblastlar ve osteoklastlar birlikte faaliyet göstererek, kemiğin tarafımızca uygulanan kuvvete karşı durabilmesi için gereken biçim ve boyutlarda olmasını sağlarlar.
Kemik, hücrelerle ve kan damarlarıyla dolu, canlı bir yapı olduğu için, kırıldığında veya parçalandığında kendini kolaylıkla onarabilir, yenileyebilir. Kırık kemik uçlarını sabitlemek iyileşme sürecine yardımcı olur; işte bu yüzden doktorlar kırılan bir kolu ya da bacağı alçıya alır. Birkaç hafta sonra gelişen yeni kemik, kırık parçaların birbirine yapışmasını ve kaynaşmasını yani normal hallerine dönebilmelerini sağlamaktadır.
Kemiklerin öyle güçlü bir yaşama azimleri vardır ki, hastalıklı bir bölümü kesilip çıkarıldığında şekli bozulan bir kemik zamanla eksik kısmını yenileyebilmektedir.
İnsanlarda kol ve bacak kemikleri uzun kemik grubundandır. Bu kemikler güçlü ve ağırlığa dayanıklı kemiklerdir. Kemik uçları, birbiriyle bağlantı kuran ve büyüyen epifizle sonlanır. Bu kısımlar taşıma işlevine sahiptir. Diz ve dirsekteki gibi oluk şeklindeki eklemler, iki boyutlu harekete imkân vermektedir.
Uzuv kemikleri büyük miktarda basınca karşı koyabilecek güçtedir. Bacak kemikleri (ayrıca kalça, diz ve ayak bileği eklemleri) ise vücudun dik durmasını sağlayabilmek için güçlü olmak zorundadır. İnsan uyluk kemiği (femur) bu yüzden vücudun en büyük ve en güçlü kemiğidir. Gerek femur gerekse etrafındaki kaslar; yürümek, koşmak, zıplamak ve diğer hareketlerin yoğun baskısını kaldırabilecek kadar dayanıklıdır. Kemiklerin basınca dayanma gücü, granitin iki katı kadardır. Meselâ bir insan yavaşça yürüyüş yaparken ayaklarının her biri, yere vücut ağırlığının yaklaşık üç katı kadar büyük bir kuvvetle vurur. Tempoyu biraz artırır veya koşarsak bu darbe vücut ağırlığının beş-altı katına çıkacaktır. Bu da 68 kg ağırlığındaki birinin alt uzuvlarının, normal fiziksel aktiviteler sırasında 200-400 kg'lık kuvvete maruz kaldığı anlamına gelir.
İnsan ve memeli hayvanların kemikleri, taşıdıkları yüke bağlı olarak oldukça yoğun dokuya sahiptir. Uçan kuşlara ait kemiklerin içlerinin boş olması şaşırtan bir başka husustur. Ayrıca kuşların kafatası yapıları da kendilerine hastır. Memelilere kıyasla daha az sayıda ve hafif kemikleri vardır. Böylelikle kemik yapıları ağırlık yapmadığından rahatça uçabilirler. Üstelik çoğu kuşta "sternum carina" adı verilen, uçmada kullanılan ve kasların tutunduğu kayık benzeri bir yapı vardır. Ayrıca ayaklarında; uçmalarına ve tünemelerine yardımcı bir çıkıntı da bulunur.
Tabi insan kemikleri de ağır sayılmaz. İçyapıları sayesinde şaşılası derecede hafiftirler. Ki bir yetişkinin toplam vücut ağırlığının yalnızca % 14'ünü oluştururlar. Fakat buna rağmen güçlendirilmiş beton kadar sağlamdırlar ve muazzam ağırlıkları kaldırabilirler. Kalsiyum ve fosfor gibi sert mineral birikintileri kemiklerin sertleşmesini sağlar.
Kemiklerimizin organ ve kasları desteklemenin dışında kandaki kalsiyum seviyesini dengelemek gibi çok önemli bir görevi daha vardır. Kemikler fosfor ve kalsiyumdan oluşurlar ki bu maddeler sinir ve kasların çalışması için de hayati öneme sahiptirler. Eğer kanda bu mineraller azalmışsa hormonlar yardımıyla bolca kalsiyum-fosfor içeren kemik dokusundan ödünç alınırlar. Sonuçta kandaki kalsiyum-fosfor seviyesi istenen düzeye getirilir.
Kemiklerimiz gerçekten inanılmaz mükemmellikte yapılardır.
Prof. Dr. Sefa Saygılı
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yamyamlık efsane mi gerçek mi? (04.10.2021)
- İlk Türk Pozitivisti: Beşir Fuad (04.09.2021)
- Öğle uykusu mutluluk verir (03.09.2021)
- Bilge insan: Nasreddin Hoca (27.08.2021)
- 4 gramlık regülatör: Hipotalamus (18.08.2021)
- Tek tanrılı dine inanan firavun: Akheneton (M.Ö. 1400 – 1347) (07.08.2021)
- Prof. Ahmet Saltık ve saçmalamaları (27.07.2021)
- Boşanma ve çocukların durumu (14.07.2021)