Prof. Dr. Sefa Saygılı

Friedrich Hegel

Hegel, materyalizmden yola çıkarak idealizme ulaşmış bir filozoftur. Marks ve diğer materyalistler fikirlerini ne kadar ona dayandırsalar da aslında o bir idealisttir.

Alman filozofudur. Stuttgart'ta bir mal memuru olan babası, onu Protestan papazı yapmak istemişti. Hegel 18 yaşındayken İlâhiyat Fakültesine girmiş ve 5 yıl okumuştur. Bundan önce çok okuyan, çalışkan, yorulmak bilmez bir öğrenci olan ve okuduğu önemli kitaplardan geniş notlar alan, analizler yapan Hegel bu üniversitede ukalâca verilen derslerden hoşlanmadı. Bir taraftan içip eğleniyor, bir taraftan da Kant ve Rousseau'yu okuyordu. İlahiyattan başka, tabiat ilmi ve felsefeyle de uğraşan Hegel, Fransız İhtilâli başlayınca, bu hareketten ve bu hareketin dayandığı düşüncelerden hoşlanmış, bir sabah erken, şehrin pazar meydanına bir hürriyet ağacı dikmeye kalkmıştı.

Hegel'in düşüncesinde, idealizmle materyalizm birbirini yalanlayarak çelişip dururlar. Hegel'in şahsiyetinin teşekkülünde birçok ikilikler vardır ve bunlar düşüncesine yansımıştır.

Hegel, zıtlıklar arasında gidip geleceğinin işaretini İlahiyat Fakültesinde vermiştir. Bu eğitimin şekillendirdiği mistik yapı, bir süre sonra zıttına dönüşmüş, başta Hristiyanlık olmak üzere her türlü inancı inkâr eden bir tanrıtanımazlığa varmıştır. Hegel daha sonra, maddeciliğin de yetersiz olduğunu görerek, yeniden (ama daha yüksek seviyede) idealizme ulaşırken, gerçekte akıldışı olan herşeyi çürütmek ve dünyadaki akıl denilen insanî melekeyi hâkim kılmak istemiştir.

Hegel'in din karşıtı olmasında Hristiyanlığın tahrif edilmiş olmasının rolü büyüktür. Ona göre Hristiyanlık, bizzat Hz. İsa'nın öğrettiği ilk şekliyle, bugünkünden çok farklıydı. Kilise, Hristiyanlığın orjinal şeklini değiştirmişti. Bu bozulmuş dinin insan mutluluğuna ve özgürlüğüne düşman, güzelliğe ilgisiz olduğunu düşünüyordu.

Hegel'e göre fikirde üç hareket vardır: Tez, antitez, sentez... Dünya fikir hayatında kurduğu diyalektiği, komünistler aynen benimsemişlerdir. Ama onun maddeden ruha geçiş yolunu tıkayarak ve böylece fikir namusuna kıyarak... Hegel materyalistir, her şeyi maddede bulur, ama maddeyi tahkik ede ede bundan bir üst inanışa yol bırakır. Arar, bulur ve tasdik eder. Bulamadığı zaman ise yolu oraya kıvırır ve orada bırakır.

Çağdaşı Schopenhauer onun için şöyle diyordu:

"Hegel, bu amiyane, ruhsuz, nefret verici ve tiksindirici, cahil şarlatan, bir başka örneği olmayan bir küstahlık, zevzeklik ve saçmalıkla bir takım fikirleri bir araya getirip yazılar karalayan ve bunların ucuz taraftarları tarafından ölümsüz bir bilgelik diye gürültüyle duyurulduğu ve budalalarca doğru telakki edildiği o adam, bütün bir bilgin neslin zihnen bozulmasına sebebiyet verdi."

Schopenhauer'in eserleri Hegel'e karşı durmadan tekrarlanan bu gibi saldırılarla doludur. O, onu "acınacak patron", "bir çirkin fikir canavarı", "bir dimağ karıştırıcısı" diye adlandırmaktadır. "Onun felsefesi içi boş laflardan ibarettir; anlamsız abuk-sabuk sözlerdir, bir felsefi maskaralıktır, saçma ve kudurgan kelime çarpışmalarından oluşan bir karalamadır. Bunlar o zamana kadar sadece akıl hastanelerinde duyulmuştur." demektedir.

Hegel'le Felsefe gerçekten aşırı ağırlaşmıştır, çünkü onun felsefesi en yüksek konsantrasyonu gerektirir. Schopenhauer ise keskin zekâsına rağmen Hegel'in felsefesini hafife almıştır. Diğer yandan bizzat Hegel bile kendisini sadece bir tek insanın anladığı, onun da yanlış yorumladığını belirtmiştir.

Hegel'in bu sözleri bir açıdan doğrudur. Onu okuyanlar o kadar ters anlamlar çıkarmışlardır ki bazıları Marxist olmuş, bazılarıysa varolşuçuluğu veya faşizmi savunabilmiştir.

Hegel'deki tarihi, diyalektik sürece indirgemeye çalışan sahte bir fikir, taraftarı Marx'ça benimsenmiş, onu epeyce etkilemiştir. Bu teoriye göre tarihin altında bir amaç yatmaktadır (Hegel bu amaca Allah'ın iradesi demiş, Marx sınıfsız toplum ütopyası olarak görmüştür).

"Alman felsefesinin emsali, yani Hegel olmasaydı, Alman bilimsel sosyalizmi – şimdiye kadar var olan tek bilimsel sosyalizm – asla ortaya çıkmazdı." denmiştir.

Yine Hegel, devlet'e tamamıyla dine benzer duygular ilham etmişti. Sözgelimi, devlet hakkında şu sözleri sarfediyordu: "Devlet, dünyada varolması itibarıyla, ilahi bir fikirdir. İlahi olanın yeryüzündeki tecellisi olduğu içindir ki, ona tapmalıyız. Devlet, Tanrı'nın dünya üzerindeki adımlarıdır."

Onun bu görüşleri faşizmin felsefesini oluşturmuştur. Bu felsefeye göre devlet; basit olarak fertler ve ferdî iradeler toplamı, fertlerin menfaat ve mutluluklarını sağlamaya yönelik suni bir araç değildir. O fertlerden daha üstün ve daha özsel bir gerçekliktir. Devlet gerçek tanrı, Tanrı'nın yeryüzündeki görüntüsü veya kişileşmiş hali, Ruh'un gerçeklikteki ifadesidir.

Hegel felsefesini Alman devleti himaye etmiş ve bu felsefeye aykırı düşünmeye engel olacak kadar resmî bir görüş saydırmıştır. Zaten Hegel, daima kuvvet ve düzenin dostu olmuş, gerçekçi ve dış hayattan çekingen, oldukça soğuk ve sert biri olarak içten kuvvetli bir hayal gücüyle düşünmüştür.

Hegel kırk yaşına geldiğinde bekârdı ve âşık oldu. Yalnız önceden gayrimeşru bir çocuğu bulunuyordu. Sıkı çalışmış olması iz bırakmıştı. Somurtkan suratı vakitsiz yaşlanmış, şakaklarının üzerindeki saçlar dökülmüş, artık kararsız bir bakış sezgisi gözlenmektedir. Kısa boylu, kambur, toplum içinde sıkılgan ve kabaydı. Sevdiği kız saygın bir aileden geliyordu ve yaşı henüz on sekizdi. 1811'de evlendiler ve iki oğlu dünyaya geldi.

Üniversitedeki dersleri büyük ilgi topluyor, amfi doluyordu. Odasında onu ziyaret eden öğrenci, gördüğü manzaraya şaşıyordu: Masada oturmuş, yığınlar halinde kâğıtları ve kitapları karıştıran, konuşmanın ortasında duraklayıp, kendi kendisine bir şeyler mırıldanan, dakikalarca düşüncelerine gömülüp, ziyaretçisini tamamıyla unuttuğu belli olan, ayak bileklerine kadar uzanan sarı-gri renkli bir üstlük giymiş, soluk tenli, tuhaf bir filozof kişilikle karşılaşılınırdı.

Hegel, hayatının son kısmında Berlin Üniversitesi'nde hocalık yaptı. Yaşlandıkça daha bir muhafazakâr oldu. Gençliğindeki liberallik günleri çok geride kalmıştı. Bütün gücünü Prusya Kralının baskı usullerini desteklemeğe harcıyordu: "İmparatorun -bu dünya ruhunun- tanımak için şehrin içinden geçtiğini gördüm. Böyle bir kişinin burada bir noktada yoğunlaştığını, bir atın üzerinde oturduğunu, dünyaya tecavüz edip ona hakim olduğunu görmek gerçekten harika bir duygu."

"Ferd şahıs olarak her şeyini daha iyi bir şahsiyet olan devlete terk etmelidir." diyor ve ekliyordu:

"Bir hükümet halkın iradesini yerine getirmekle mükellef değildir. Halk ne istediğini hiç bir zaman bilemez."

Hâlbuki böyle bir şey insanlığı alt üst etmek demekti. Hegel siyasi düşüncelerinin zirvesinde insanla adeta alay ediyordu. Felsefesinin, talebelerinin ellerinde ne gibi bir hal aldığını göremeden koleranın hücumuna tutuldu.

Avusturyalı Metternich'ten Rus çarlarına kadar bütün zalimler bu felsefeyi gaddarlıklarını meşru göstermek için aldılar. Zalimler, bütün ihtilallerde bu felsefeyi kullanarak baskıcı politikalarına kılıf uydurdular.

Zamanında ve ölümünden bir süre sonra Almanya'nın resmî ideolojisi halindeydi. Öyle ki, üniversite hocalarının çoğu onun görüşlerini savunuyordu. Fakat daha sonra dünyayı aldatan diğer kişilerin akıbetine uğradı ve "Hegel felsefesi" yıkıldı. Bunda, kendi felsefesinde bıraktığı açık noktalar yanında; müşahede ve tecrübeye dayalı ilimlerin Hegel ekolüne karşı koyuşunu ve tabiat ilimlerinin gelişmesini, bir de tarih araştırmalarının neticelerini gösterebiliriz.

Yazımızı Karl Popper'in (ki onu Açık Toplum ve Düşmanları'ndan kabul ediyordu) bir sözü ile bitirelim:

"Ancak bir Hegelcilik geleneği içinde büyümek zekâyı ve eleştirel düşünceyi yok eder."

Prof. Dr. Sefa Saygılı

KAYNAKLAR

1- Filozoflar Ansiklopedisi. Cemil Sena (4 cilt)

2- Felsefe Ansiklopedisi. Düşünürler Bölümü. Orhan Hançerlioğlu (2 cilt)

3- Çağdaş Felsefe. Prof. Bedia Akarsu.

4- Sosyoloji Tarihi. Prof. N. Ş. Kösemihal.

5- Düşünce Tarihi. Orhan Hançerlioğlu.

6- Dünyayı Değiştiren Kitaplar. Robert B. Downs.

7- Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu. Necip Fazıl Kısakürek.

8- Filozofların Özellikleri. Prof. Dr. Nihat Keklik.

9- Hegel. Copleston.

10- Felsefe Tarihi. Alfred Weber.

11- 90 Dakikada Hegel. Paul Strathern. Gendaş Y.

12- Siyasi Düşünce Tarihi. David Thomson. Şule Y.

13- Felsefenin Arka Merdiveni. Wilhelm Weischedel. İz Y.

14- Felsefeye Giriş. Prof. Dr. Ahmet Arslan. Vadi Y.

15- Felsefe Tarihi. Prof. Macit Gökberk. Remzi K.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.