Geçtiğimiz 1 Ekim 'Dünya Yaşlılar Günü' olarak kutlandı. Bugünde yaşlılar ile ilgili problemlerin üzerinde duruldu.
Verilen istatistiklere göre; Türkiye'de 'yaşlı' olarak tanımlanan 65 yaş ve üstü nüfus son beş yılda yüzde 24 arttı. Nüfus projeksiyonlarına göre, 2080'de her dört kişiden biri 65 yaş üstü olacak.
Artan yaşam süresi ve azalan doğurganlık, dünya çapında nüfusun yaşlanmasının arkasındaki temel nedenler olarak görülüyor.
Türkiye'de 65 yaş üstü nüfus, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2016'dan 2021'e 1,5 milyon kişi artarak 8 milyonu aştı.
2016'da bu nüfusun genele oranı yüzde 8,3 iken, 2021'de yüzde 9,7'ye yükseldi.
Nüfus projeksiyonlarına göre Türkiye'de 65 yaş üstünün nüfustaki oranı 2025 yılında yüzde 11; 2060 yılında yüzde 22,6 olacak.
Bu oranın 2080 yılında yüzde 25'i aşacağı tahmin ediliyor.
Yine ülkelerin daha hızlı tedbir almalarını gerektiren 85 yaş üstü nüfus olduğu görülüyor, çünkü sağlık harcamalarının ve sağlık personeli sayısının artmasını gerektirecek durumlar bu yaş grubunda daha fazla.
TÜİK'in 2021 verilerine göre, 65 yaş üstü nüfusun yaklaşık yüzde 65'ini 65-74 yaş grubu, yüzde 27'sini 75-84 yaş grubu ve yüzde 8'ini 85 ve daha üzeri yaş grubu oluşturuyor.
Dünya'da da benzer durum yaşanıyor. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, 2018 yılında tarihte ilk kez 65 yaş ve üzeri nüfus, dünya genelinde 5 yaş altı çocukları sayıca geride bıraktı.
2019'da her 11 kişiden 1'i 65 yaş üstü nüfustandı.
Kurumun hazırladığı 2022 Dünya Nüfus Beklentisi raporuna göre ise, 2050'de her 6 kişiden 1'i 65 yaş ve üstü olacak.
Türkiye'de ortalama yaşam süresi kaç yıl?
Dünyada ortalama yaşam süresinde 1950'den beri önemli artışlar görülüyor. Türkiye'de de benzer bir durum söz konusu. Birleşmiş Milletler (BM) tahminlerine göre, 2020-2025 dönemi için doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye'de erkekler için 75,6; kadınlar için 81,2 oldu.
Böyle olunca da yaşlıların sorunları üzerinde durmak ve çözüm aramak şart oluyor.
Yaşlılık nedir, bu dönemde ne değişiklikler oluyor?
Yaşlılıkla birlikte insanlar gerek bedensel gerekse ruhsal birtakım değişikliklere uğrarlar. Bunlar arasında derinin buruşması, ciltte lekeler, saçların ağarması ve dökülmesi, boyun kısalması gibi dıştan fark edilen ve pek de önemli olmayan belirtilerin yanında bütün fonksiyonlarda yavaşlama ve düşüşler gözlenir. Görme, işitme gibi yetenekleri zayıflar. Vücudun tamir hızı ağırlaşır. Beden kapasitesi azalır, iş yapabilme zorlaşır. Hareket kabiliyeti ve enerjide azalma olur. Her türlü hastalık halleri, ıstırap veren her şey, ölüm endişesi, güçsüzlük hissi, sevilen eşya ve kişilerin kaybı, ciddi problemlere sebep teşkil edebilir.
Yaşlılıkta toplumdaki konum da değişir. İş hayatının bitişi yani emeklilik, sosyal ilişkileri ve arkadaşlık bağlarını zayıflatarak kişiyi yalnızlığa sürükleyebilir. Yıllar geçtikçe dost ve arkadaşlık yaptığı yaşıtları hayatını kaybeder, böylelikle daha da kendini yalnız hisseder. Hele eşini kaybetmişse yalnızlık problemi ve ölüm korkusu daha büyük olur. Her vefat hadisesi, yaşlıya öleceğini hatırlatır ve içine hüzün çöktürür.
Bu yüzden yaşlılıkta depresyona sık rastlanır. Yaşlı kendini işe yaramaz, topluma yük ve çocuklarına yük, başkasına muhtaç görebilir. Böylelikle yalnızlık hissi daha da artar.
Yaşlılara bakım
Günümüzde yaşlılara bakım da bir sorun haline gelmiştir. Önceleri yaşlılar genellikle evli oğullarıyla kalırlar, sıkıntı olmazdı. Ancak şu faktörlerden dolayı bu durum giderek gerçekleşmez oldu:
- Büyükleri de içine alan ve yaşlıya her türlü güvence sağlayan geniş (geleneksel) ailelerden anne baba ve çocuktan oluşan ve yaşlılara yer olmayan çekirdek aileye geçiş söz konusudur.
- Bakım gerektiren yaşlılara ailenin kadın üyeleri yardımcı olurdu. Kadınlar iş hayatına girince bu mümkün olmaz ve yaşlı aile içinde bakılamaz hale geldi.
- Yaşlıların eskiden ortalama 4 veya 5 çocukları olurdu, artık genelde 1 veya 2 çocukları vardır. Az sayıdaki evlâdın durumu bakım için müsait olamayabiliyor.
- Ortalama ömrün uzaması sonucu bakımı yapması beklenen çocukları da yaşlı ve bakıma muhtaç halde olabilmektedir.
- Büyük şehirlerdeki apartman daireleri de yaşlıların beraber oturmasına uygun değildir. Bir de ekonomik yetersizlik söz konusu ise zorluk artmaktadır.
- Yaşlılara bakılmaması çevrede oldukça ayıp karşılanır, yakınlarca kınanırdı. Kırsal kesimden kentlere göçün ve uzak yörelerle evlenmelerin yaygınlaşması sonucunda bu toplumsal baskı da kalkmıştır.
- Var olan evlâtlar da ülkenin hatta dünyanın çeşitli yörelerine yayılmış olabilmektedir.
Bu ve benzeri sebeplerle günümüzde yaşlılar terk edilmeye, yalnızlığa mahkûm olmaktadırlar. Hâlbuki ömürlerinin son yıllarını onlara mutlu ve huzurlu geçirmelerini sağlamak hepimizin görevi olmalıdır.
Yaşlıların aileye katkıları
Aslında geniş ailelerde yaşlılar sorumluluk taşıyordu ve bugün de kısmen devam eden şu fonksiyonları yürütüyordu:
- Aileye dıştan gelecek maddi ve manevi zararlara karşı aile üyelerini koruma. Ailenin sözcüsü ve toparlayıcısı durumundadırlar.
- Aile üyeleri arasındaki sevgi ve bağlılığı güçlendirme rolleri vardır.
- Ailenin alışverişlerine ve bazı ödemelerine yardımcı olurlar.
- Torunlara bakım ve sevgi verirler. Ailenin küçük bireyleri büyükanne ve babanın sevgisine, ilgisine ihtiyaç duyarlar. Ailesinin köklerinin geçmişe dayandığını görür, kendilerine ve çevreye güvenleri artar. Özellikle annenin çalıştığı ailelerde büyükannelerin yeri doldurulamaz.
Dini bilgilerin çocuklara öğretilmesi de yaşlıların görevlerindendir. Ayrıca ailenin adet, gelenek ve göreneklerini torunların benimsemesinde de yaşlılar fonksiyon görürler.
Yaşlıların evlâtlarından beklentileri
Başkalarının ihtiyaç duyduğu bir insan olmak ve kişinin kendi ailesine veya topluma katkıda bulunması, o şahsın kendini değerli hissetmesi için önemlidir. Bunda da öncelikli görev yaşlının çocuklarına düşmektedir:
- Yaşlılar tecrübe ve birikimlerinden yararlanacağımız bir müracaat kitabı olmalıdırlar. Böylelikle kendilerinin işe yaradıklarını görecekleri gibi bize de rehber olacaklardır.
- Torunlarıyla meşgul olan yaşlılarda fiziksel ve ruhsal açıdan geriye gidişin engellendiği gerçektir. Torunlar sevgi ve ilgiye doyarken tecrübe de kazanacaklardır.
- Yaşlı ile görüşmek evlâtlara da moral verir, karşılıksız sevgi onlara zorluklara karşı güç ve strese karşı dayanıklılık sağlar.
- Aile içindeki problemler de yaşlıların hakemliğinde daha kolay çözülür.
- Şu da bir hakikat; yaşlısı ile ilgilenen evlâtlar kendi çocuklarından da yaşlanınca ilgi, sevgi ve yakınlık göreceklerdir.
Ailesi tarafından sahiplenilen, çocuklarınca aranan ve sevilen yaşlıların daha sağlıklı ve mutlu olacaklarını unutmayalım.
Yaşlılara tavsiyeler
Yaşlılığın afetlerinden korunabilmek için bazı tavsiyeleri sıralayalım.
- Bedensel aktivite özellikle yürüyüş ihmal edilmemelidir.
- Kitap okumak, entelektüel faaliyetlerde bulunmak, bulmaca çözmek zihni aktifleştirir.
- Yaş ilerledikçe yeme miktarı mutlaka azaltılmalıdır. Doğal gıdalara ağırlık vermeli, beyaz un ve şekerden kaçınmalıdır.
- Hayatta bazı hedefleri olmalı, ibadetleri cemaatle yapmaya gayret etmelidir. Böylelikle aynı zamanda sosyalleşir, toplumdan kopmaz.
- Dostluklara, akrabalara önem vermelidir.
- Apartman katı yerine toprağa yakın oturmak, bahçeyle vakit geçirmek de faydalıdır. Yazları köyüne gitmek de çok yarar sağlar.
- Hayata olumlu bakmak, gülümsemek, sigara ve alkolden uzak durmak gerekir.
- Yapılan araştırmalar ve gözlemler; yaşlının dini inancının olması, ibadetlerine devam etmesi halinde daha mutlu ve huzurlu olacağını göstermektedir.
Prof. Dr. Sefa Saygılı