Friedrich Nietzsche (1844-1900)
Alman filolog, filozof, kültür eleştirmeni, şair ve bestecidir. Nihilizmin (boşvermişliğin) kurucusu olan ve Nihilizmiyle dinle ve inançla mücadele eden Nietzche, aslında tahrif edilmiş Hristiyanlığa karşı çıkıyordu. O, bir frengiliydi ve hayatının son 11 yılını hayattan hiçbir şey anlamadan, deliliğin tam bir zindanında geçirmişti.
Nietzsche (Niçe) 1844 yılında Almanya Röcken'de protestan Luther'ci papaz bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi.
Niçe geç konuşmuş, gürültü karşısında ürperen bir çocuktu. Yalnızlığı seviyor, merhametten nefret ediyordu.
Babasında zayıf bir bünye, nevralji, kuvvetsiz gözler ve sersemletici baş ağrısı ortaya çıkmıştı. Bu ağrılar babasını ölüme kadar sürükledi. Bir akşam babası Rahip Nietzche evinin merdivenlerinden çıkarken ani olarak sendeledi ve arka üstü düştü, başını taşlara çarptı.
Babası 1849'da beyin kanamasına uğramış ve bir sene içinde ölmüştü. Beş yaşını henüz bitiren zavallı Friedrich faciayı bütün acılığı ile takip etmişti. Babasını yaralandıktan sonra getirip yatağa yatırırlarken bakmış, aylarca süren ve için için devam eden ıstırabını ve beyninin tedrici inhilâlini, ölümünü, gömülmesini, mezarını görmüştü. Bütün bu gözlemleri aklından çıkmıyordu.
Babasının ölümü Friedrich ile küçük kız kardeşini büyük annesi, annesi teyzeleri olan dört kadının sıkıcı himayeleri altına soktu. Nietzche bir kız psikolojisinin tesiri altında büyüdü. Çünkü spor yapamıyordu. Zayıf gözleri, tazyik edici baş ağrıları rahatsız ediyor, kuvvetten düşürüyordu. Büyük başı ve küçük vücudu ile "küçük vaiz" arkadaşlarına alay mevzuu olmuştu. Ona arkadaş ancak kendi kardeşi Elizabeth'di.
Hakikaten kız kardeşinin arkadaşlığı haricinde Nietzche tamamen yalnızdı. Erkek çocuklarından korkuyordu. Onlarla nasıl konuşulacağını bilmiyordu. Onun için yapılacak şey ya kardeşi ile oynamak veya kafasını kitaplar arasına sokmaktı.
Ancak gözleri onu rahatsız ediyordu. Kitapları okuduktan sonra saatlerce ıstırap çekerdi. Kendini yatağının üzerine atar ve yaşama iradesini kaybederdi. Gözlerini parlak ışığa açtığında başı döner, ağrıdan bağıracak hale gelirdi.
1858 yılında papaz okuluna yazıldıysa da 1864'de bırakarak filolojiye (dil bilimi) geçti. Daha 25 yaşındayken Basel Üniversitesine filoloji profesörü oldu.
Niçe, çocukluk ve gençlik yıllarında son derece dindardı. Ataları da aynı şekilde dinine bağlı insanlardı. Bu aile içinden birçok papaz yetişmişti.
Niçe, 18 yaşına gelince muharref Hristiyanlığın çelişkilerine zihninde cevap bulamaması üzerine birden dine karşı tepki duydu. Artık o ateistti. Büyük bir öfkeyle Hristiyan inançlarına ve ona öğretilen şekliyle Hz. İsa'ya saldırmaya başladı. Çocukluğunda adeta mahcup ve çekingen olan Niçe, birdenbire açılıvermiş ve dışa dönük bir tip haline gelmişti. Eğlenceden eğlenceye koşuyor, gününü gün etmeye çalışıyordu. Hafif meşrep kadınlarla vaktini geçiriyordu.
44 yaşında bulunduğu sırada "Anti-Krist" (İsa'ya Karşı, Deccal) adıyla bir eser yazmıştı. Bir müddet sonra, eğlence hayatıyla da tatmin olamayacağını anladığı için tekrar durgunlaştı ve bu arada umutsuz bir aşk yüzünden bedbinleşti.
Niçe, sefahat sırasında paralizi jeneral denilen frenginin beyine sirayeti ile ortaya çıkan hastalığı kapmıştı. Bu hastalık sebebiyle Niçe'de megalomani (kendini herkesten büyük görme) başlamıştır. Üstelik bu hastalığın tedavisi yoktur ve ölene kadar çekecektir.
Müzmin bir bekâr hayatı yaşayan ve kadınlara düşman olan Niçe'nin bu hastalığının, ona ailesinden sirayet ettiğini ileri süren felsefe tarihçileri de vardır. Ne olursa olsun gerçek şu ki: Ömrü boyunca devamlı bunalım ve cinnet hayatı yaşamıştı.
Bu devrede Niçe'nin gözleri sapasağlamdı, fakat anlamsız bakışları vardı. Çünkü hemen hiç kimseyi hatırlamıyordu. En yakın dostlarını gördüğü zaman tanıyamıyordu. Kırlara ve çiçekli bahçelere götürüldüğü zaman, hiç zevk almaksızın dolaştırılıyordu. Çünkü gördüğü güzellikleri hatırlama yeteneği kalmamıştı. Bu hastalığının ilk belirtilerinden önce ortaya attığı Über mensh (En Üstün İnsan) nazariyesi, belki de bu hastalığının verdiği bakış açısından kaynaklanmaktaydı. Her ne olursa olsun, daima ifrat ve tefrit (çok az ve çok fazla) kutupları arasında gidip gelen ve bocalayan bir filozof karşısında olduğumuz bellidir. Bir zamanlar koyu dindar, bir zamanlar aşırı dinsiz görünen Niçe; papazlardan nefret etmekteydi ve öldüğü zaman, defin merasimine papazların gelmemesini de vasiyet edecek kadar onlardan tiksinmekteydi.
"Merhamet aczin ifadesidir, aciz ve zayıf kimseleri yok etmek gerekir. Nitekim Eskimo'lar böyle yapıyorlar, çalışamaz duruma gelen yaşlılarını kar ve buz içinde ölmeye bırakıyorlar, bu da doğrudur. Bu yaşlılar artık üretici değil sırf tüketici olduklarına göre mantık onları bertaraf etmemize izin verir" diyen Niçe, ömrünün son günlerinde sokaktan geçerken devrilmiş ve çukura düşmüş bir araba gördü. Arabacı ata ve sakat kalması ihtimaline hiç aldırmadan her ne pahasına olursa olsun, atı kaldırmaya ve yola düşürmeye çalışıyordu. Atı acımasızca kamçılıyor, kamçı darbeleri altında doğrulmaya çalışan at, ağır yükün etkisiyle tekrar çukura düşüyordu. Ayağı kırılmıştı. Durumu gören Nietzsche çok sinirlenerek arabacıdan böyle davranmamasını rica etti. Önce yükleri indirip sonra atı kaldırmalı idi. Arabacı aldırmadı. Nietzsche de çabuk sinirlenen bir kimse olarak arabacının yakasına sarıldı ve ata kamçı vurmasına müsaade etmeyeceğini söyledi. Arabacı da bunun üzerine Nietzsche'ye vurmaya koyuldu. Attığı bir tekme, filozofun eve döndükten bir süre sonra, delirmesine yol açtı.
Niçe, 1889 yılında iyice delirdi. Akıl hastanesine kaldırıldı. Üstün insan nazariyesini savunan, zayıf ve acizlere ölümü tavsiye eden bu filozof artık annesi ve kız kardeşinin şefkatli bakımı ile yaşayabiliyordu. O gururu, kibri ve "Hak zorunludur, kaba güç ve zor esastır" kabilinden sözlerine rağmen artık merhamete sığınmış durumdadır.
O sırada onu gören arkadaşı Ouerbeck'in anlattığına göre filozof; dirsekleriyle piyanosunun tuşlarını ezerken, sarhoş gibi bağırıyordu. Arada kahkahalar atıyor, sonra sessizleşiyordu. Bazen de "Güzel kitaplar yazdım değil mi?" diye soruyordu. Hayaller görüyordu, tam bir yıkım içindeydi.
Ömrü boyu sevgiye, merhamete, acımaya karşı çıkan, acizlerin ölmesini savunan Niçe'nin, fıtratında bastırdığı merhamet duygularının açığa çıktığı bir olayla hayatının son bulması ne enteresandır!
Nietzsche'nin felsefesini derinden incelemiş olanlardan Alman filozofu Vaihinger, genel olarak bu filozofa yapılmış olan itirazları üç noktada toplamıştır:
1- Nietzsche, döneminin modasına uymuş bir yazardır.
2- Tam bir sistem kurmadığı için filozof sayılamaz.
3- O, hasta bir ruhtur, bir delidir.
Nietzsche, her türlü ideolojiye, Hristiyanlığa, sosyalizme ve Darwinciliğe karşı çıktı. Bunların gerçeğe aykırı olduğunu iddia etti. Ona göre hiç bir görüş açısı hakikati bildiğini iddia edemezdi. Onun deyimiyle; "ne kadar bakış açısı varsa, o kadar da hakikat vardır, yani hakikat yoktur."
Ölümünden sonra onun nihilizmi; manevi değerleri yıkmak üzere komünistler ve maneviyat düşmanları tarafından alet olarak kullanıldı. Bizde Tevfik Fikret'in şu beyti nihilizmin tam ifadesidir:
Her şeref yapma her saadet piç
Her şeyin iptidası, ahiri hiç.
Sosyal ve ideolojik bir hadise olarak nihilizm, yıkıma ve çöküntüye götüren bir inkârın mantığıdır. Bizde "nemelazımcılık" şeklinde anlaşılan nihilizm, imansız nesiller yetiştirmek gayretinde olmuştur ve bunda da başarılı olunmuş sayılır.
Nietzsche, günün birinde ünlü bir adam olacağından daima emindi, ama dünyanın kendisini nasıl biri olarak değerlendireceğini tam olarak kestiremiyordu. "Günün birinde beni aziz ilân etmelerinden çok korkuyorum... Ben aziz biri olmak istemiyorum, öyle olmaktansa soytarı olmayı tercih ederim..." diyordu.
Tanrı öldü mü?
Şöyle diyordu: "Tanrıdan geriye bir ölü kaldı. Ve onu biz öldürdük. Kendimizi nasıl avutacağız, biz katillerin katilleri? Neydi bıçaklarımızın altında ölümüne kan döken, dünyanın sahip olmuş olduğu bu en kutsal ve en kudretli şey: Bu kanı kim silecek üzerimizden? Kendimizi temizlememiz için hangi su var? Hangi kefaret bayramlarını, hangi kutsal oyunları icat etmemiz gerekecek? Fazla büyük değil mi bize, bu amelin yüceliği? Sırf ona layık görünmek için bizim de tanrı olmamız gerekmez mi?"
Görüldüğü gibi Niçe, 'Tanrı öldü' derken aslında insanların gurur ve kibre kapılarak kendilerini Tanrı yerine koymalarını, dinlerin bütünleştirici ve gururu kibri önleyici etkisini reddetmelerini eleştirmiştir.
KAYNAKLAR
1- Filozofların Özellikleri. Prof. Dr. Nihat Keklik. Doğuş Y.
2- İnsanın Dört Zindanı. Dr. Ali Şeriati.
3- Filozoflar Ansiklopedisi. Cemil Sena. Remzi K.
4- Tarih Üzerine. F. Nietzsche.
5- Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu. N. F. Kısakürek. B. D. Y.
6- Dine Karşı Düşüncenin Tarihi. Albert Bayet. Varlık Y.
7- Büyük Mustaripler. Schopenhauer Nietzsche Tolstoy. Suut Kemalettin. Muallim Ahmet Halit Kitaphanesi.
8- Nietzsche'nin Nihilizmi. Birol Dok. Seba Y.
9- 90 Dakikada Nietzsche. Paul Strathern. Gendaş Y.
10- Felsefenin Arka Merdiveni. Wilhelm Weischedel. İz Y.
11- Büyük Filozoflar. Münir Yakın. T. İş Bankası Y.
12- Friedrich Nietzsche Kimdir? Nietzsche'nin Hayatı, Ölümü ve Eserleri... Şebnem Sucu. İnternetten.
Prof. Dr. Sefa Saygılı
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Abidesi Dikilen Sahtekâr: Charles DAWSON (1864-1916) (15.02.2023)
- Jean - Paul Sartre (1905-1980) (13.02.2023)
- Afet psikolojisi ve psikolojik yardım: Depremle nasıl başa çıkabiliriz? (09.02.2023)
- Grigori Yefimoviç Rasputin (1870-1917) (06.02.2023)
- Sahtekarların saltanatı (02.02.2023)
- Sabatay Sevi (1626-1676) (30.01.2023)
- Evlilikte eşlerin birbirinden beklenti ve ihtiyaçları nelerdir? (25.01.2023)
- Emile Durkheim (22.01.2023)