Evlilik, eşlerin karşılıklı fedakârlığı ve birbirlerinin ihtiyaçlarını gidermeleri temeli üzerinde kurulur. Bu yüzden her iki eşin de birbirlerinin ihtiyaçlarının farkında olması ve bu ihtiyaçların karşılandığı müşfik ve faal bir ortam oluşturmak için elinden geleni yapması büyük önem taşır.
- Sevgi ve güven: Eşlerin birbirini şartsız bir şekilde kabul etmeleri ve sevmeleri gerekir. Şartsız benimseme, bir eşin davranışlarından dolayı değil de eş olduğu için sevildiği anlamına gelir. Elbette bu, uygunsuz davranışlarının hoşgörü ile karşılanacağı demek değildir. Daima sevecen davranmak, sürpriz hediyeler almak, gezi ve pikniklere gitmek, birbirini takdir edip birbirinin yaşantısına ilgi göstermek, sevgi ve güven ihtiyacının karşılanmasına yardımcı olur.
- İlgi ve destek: Eşlerin birbirinin sıkıntılarıyla, başkaları ile olan problemleriyle, yaptıkları iş ve faaliyetlerle ilgilenmeleri zorluklarla başa çıkmayı kolaylaştıracaktır. Günün streslerine karşı eşlerin ilgisi yardımcı olur. Sıkıntılı anında ferdin yardımına bütün aile fertleri koşar. Almak için değil vermek için verilmesi ailenin baş prensibi olmalıdır.
- Başkalarına sevgi ve güven verme, destek olma: Eşlerin arasında güvenli bir ilişki kurulmuşsa, her ikisi dışında başkalarına (çocuklar, anne baba, kardeşler, diğer yakın akrabalar, arkadaşlar, komşular vs.) sevgi, güven verme, ilgi gösterme ve destek olma serbestliği arkadan gelir. Eşler arasındaki ilişkide güvensizlik varsa, başkalarına verici şekilde yaklaşmak, güvensiz ve kırılgan eşi huzursuz eder ve bir geçimsizlik sebebi olabilir. Başkalarına karşı verici davranışlar, eşler arasındaki ilişkide de verici olunarak dengelenmelidir. Aksi takdirde eş "her zaman başkalarının (akrabalarının veya arkadaşlarının) yanındasın, hiç benimle ilgilenmiyorsun" diye yakınmakta haklı olabilir.
Başkalarına karşı aşırı derecede verici olmak da bağımlılığın ve kendine güven eksikliğinin bir işaretidir. Yardımseverliği önce evimizde, eşimiz ve çocuklarımıza yapmalıyız. Böyle olmadan dışa verici olmak doğru değildir. Vericilik en yakınlardan başlayarak dalga dalga yayılmalıdır.
- Cinsellik: Uygun bir çiftin ilişkisinde, cinsel ihtiyaçların ifade edilmesine ve tatminine öncelik verilir. Çözülmemiş gizli problemler varsa, bunlar çoğu zaman cinsel uyumu bozar ve cinsel hayata zarar verir. Araştırmalara göre psikoseksüel sorunların yüzde 60'ının evlilikteki sıkıntılardan ve eşlerin kendilerine güven eksikliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Cinsel sorunların ortadan kaldırılması, bu sorunların çözülmesine bağlıdır. Çoğu zaman bu sorunların çözümüyle cinsel problemler kendiliğinden ortadan kalkar.
Mutlu ve uyumlu bir evlilikte, her iki eşin de cinsel açıdan memnun ve tatmin olmuş olmaları gerekir.
- Anne-baba olma: Yine evlilikte anne baba olmak büyük önem taşır. Anne babalık büyük bir sorumluluk olduğu kadar tadılması şart olan bir zevktir de…
- Çocukları büyütme sorumluluğunu paylaşma: Eşler çocuk sahibi olacakları zaman, çocuğun sorumluluğunu paylaşma şuurunda olmalıdırlar. Şimdiye kadar çocukları genelde anneler büyütüyorlardı. Ancak şimdi anne babanın çocukların sorumluluklarını paylaşmaları yaygın ve gerekli bir uygulamadır.
- Direkt ve açık iletişim: İletişim yani aile fertlerinin fikir ve duygu alışverişinde bulunmaları, birbirlerini anlamaları ve problemlerini, üzüntü ve sevinçlerini birbirleriyle paylaşmaları büyük önem taşır. Suskunluk, saldırganlık, yönlendirme, içine kapanma, ihtiyaçların ifade edilmemesi gibi davranışların hepsi eşlerin ve ilişkilerin mutluluğunu etkiler. Aile fertlerinin ihtiyaçlarının giderilmesi için direk ve açık bir iletişim şarttır.
- Beraber hoş vakit geçirme ve paylaşım: "Beni hiç gezmeye götürmüyorsun" ifadesi mutlu olmayan eşlerin ilişkisinde en çok öne çıkarılan şikâyettir. Eşler sosyal hayatı ne kadar çok paylaşırlarsa aralarındaki yakınlık, arkadaşlık ve dostluğun derecesi o kadar yüksek olur. Bir çift birlikte birçok şey yapabilir: Toplantı ve konferanslara katılabilir. Alışverişe gidebilir. Yürüyüş yapabilir. Nişan ve düğünlere iştirak edebilirler.
Dışarıda yemek yiyebilir. Uygun film ve gösterilere gidebilirler. Festivallere katılabilir. Şenlikleri seyredebilirler.
Özellikle çocuklar için ailece yapılan dış faaliyetler önem taşır. Sorunlu çocuklar üzerine yapılan araştırmalar, bunların pek seyrek ailece gezmeye gittiklerini (aslında da hiç gitmediklerini) ortaya koymaktadır. Çocuklar genellikle anne-babalarıyla birlikte yaptıkları tatiller, birlikte gidilen etkinlikler, filmler, müzeler ve birlikte seyredilen okul oyunlarıyla övünürler.
- Eşe maddi destek ve ekonomik güven: Para konusunda eşlerin birbirlerini mağdur etmemeleri, karşılıklı konuşarak iki tarafı da memnun eden bir yol bulmaları gerekir. Ailenin yiyecek, ısınma, yaşanacak ev, para gibi temel ihtiyaçları ailenin elverdiği en iyi şekilde karşılanmalıdır. Ailenin temel bakım ihtiyaçları karşılanmayınca, duygusal ve sosyal ihtiyaçlar da ihmal edilecektir.
- Aile fertlerinin kendilerini geliştirmeleri: Eşler birbirlerine ve çocuklarına, eğitim ve kültür açısından, mesleki ve sosyal yönden gelişmeleri ve ilerlemeleri için teşvikçi ve destekçi olmalıdır.
- Şahsi serbestlik hakkı: Evli olan kişiler kendi kimliklerini unutmamalı, belli bir ölçüde bağımsız olmalıdır. Eşler her an "burun buruna yaşarsa" birbirlerini boğar, birbirinin kişisel gelişmelerini engelleyebilirler. Eşler arasındaki ilişki yalnız beraberliklerini değil, her birinin bağımsız yönünü de kolaylaştırmaya açık olmalıdırlar. Pek çok çiftin ilişkisi, masallarda olan "her şeyi birlikte yapmalıyız" efsanesi yüzünden teklemeye, aksamaya başlayabilir. Eşlerin kendilerine göre arkadaşları, faaliyetleri olabilmelidir.
Kusursuz evliliğin iki yarımdan oluştuğu inancı son derece yanlıştır. Bilindiği gibi yarım çarpı yarım bir çeyrek eder ve iki eksik insan tam bir ilişki kuramazlar. İyi bir beraberlik için iki tam insanın evliliği tercih etmesi ve her birinin diğeri olmadan yaşayabileceğine inanması gerekir.
- Düzen, uyum ve aile birliğinin devamı: Aile kendisini hem dışardan hem içerden gelebilecek fiziki saldırılara karşı güvende hissetmelidir. Ailedeki tüm problemleri ortaya koymanın güvenli olduğu ve uygun bir şekilde ifade edilen bütün ihtiyaç ve duygulara ilgi ve dikkat gösterileceği ortam oluşturulmalıdır.
- Ailenin bir araya gelmesi: Ailenin morali aile fertleri arasındaki temasların miktarına çok fazla bağlıdır. Aralarındaki olumlu iletişim ne kadar fazlaysa, aile fertleri için ailenin anlamı o kadar büyüktür. Pek tabii olarak, yemek ve sohbet saatleri, ailenin bir araya gelmesi için ideal fırsatlardır.
- Ev işlerinin sorumluluğunu paylaşma: Eve bakma yalnızca anne babanın değil, herkesin sorumluluğundadır. Çocuklara evle ilgili sorumluluklar ne kadar erken verilirse o kadar iyi olur. Babalar çocuklarına örnek olmalı, onları evde üstlerine düşen sorumluluğu taşımaya teşvik etmelidir. Tüm aile fertlerinin gösterdiği çabalar övülmeli ve zaman zaman ödüllendirilmelidir.
- Manevi değerlere sahip çıkma: Her ailenin ve daha sonra yetişkin olarak her aile ferdinin yaşamanın ve kâinatın anlamını, dünyada niçin bulunduğumuzu bilmesi gerekir. Özgüvenin gelişmesi, ruhi gelişmenin temel niteliklerinden biridir. Çocukların hayata manevi boyut katmaları çok önemlidir.
Bu yüzden birlikte yapılan ibadetler, oruç, dualar, bayram ve kandillerin kutlanması, ihmal edilmemeleri gereken fırsatlardır.
Gerçekten ailenin her ferdinin aynı manevi duygu ve düşünceleri paylaşması, dini önemi haiz günlerde evde bir coşkunluk ve neşenin olması ailenin birliğini ve bağlılığını arttırır.