Panik atak soruları – II
Agorafobi nedir?
Agorafobi, kaçmanın zor veya küçük düşürücü olabileceği belli yer veyahut durumlara gitmemek ya da girmemek ve/veya bunlardan kaçınmakla ilgili duyulan anksiyetedir. Agorafobikler yalnız başına evlerinin dışında olmaktan, kalabalık içinde bulunmaktan, köprünün üzerinde olmaktan ya da otobüs, tren veya arabayla seyahat etmekten korkarlar.
Çoğunlukla panik ataklar meydana gelir ve daha sonra kişinin agorafobik olmasına yol açar. Dış mekânlar panik ataklarla ilişkilendirilir ve hastalar bu yerlere karşı fobi geliştirir. Bazı kişiler buralara gidebilir ama oradayken çok büyük bir korku yaşar ve kaçmak için sabırsızlanır.
Çoğu hasta, yanında biri varsa korkulan bir yerde bulunmayı tolere edebilir. Çoğu panik atak hastası bayılabilecekleri, "delirebilecekleri" veya başka bir şekilde aciz kalacaklarını düşünerek dış dünyayla kendi başlarına başa çıkamayacaklarına inanır. Bir şey olduğu takdirde yanlarındaki kişinin kendilerini kurtaracağını düşünürler.
Ancak hastalar çeşitli durumlardan kaçındığı zaman seyahat etme, çalışma yetenekleri bozulur ve evle ilgili sorumluluklarını yerine getirememeye başlarlar. Bazılarıysa tamamen eve bağımlı olur. Koridorlar, asansörler ve merdivenler gibi her ortam sorun haline gelir. Bu durumda kişiyi evden çıkarmayı hedefleyen tedavi gerekir.
Üç yıl boyunca agorafobiye karşı cesurca savaş veren bir hastam vardı. Sonunda, ağır bir grip vakasından sonra dairesine sıkışıp kalmıştı ve artık çalışmak için büroya gidemiyordu. Kalp hastalığı için doktora gitmek zorunda olduğu zaman, oğlu beline sarılarak merdivenlerden indiriyor ve evinin çok yakınında bulunan doktora onu elinden tutarak götürüyordu. Her adım onun için büyük bir işkenceydi ve dışarıda bulunduğu tüm süre boyunca, gözlerini kapalı tutmaya çalışıyordu.
Panik atak hastası anne olabilir mi?
Panik bozukluğu hastalarının birinci dereceden biyolojik akrabalarında (çocuklar gibi) bu hastalığın ortaya çıkma riski popülasyonun geri kalanından dört ila yedi kat daha fazladır. Ancak panik atak hastalığı yaşayan bireylerin %50 ila %70'inin hastalıktan etkilenen birinci dereceden bir biyolojik akrabası yoktur. Çocuk sahibi olup olmamak her zaman için kişisel bir tercihtir.
Çoğu panik bozukluk hastası soy ağacına geriye doğru baktığında panik bozukluğu olan bir anne, büyük anne ya da teyze görebilmektedir. İnsanlar bu hastalıkta çoğunlukla kadın akrabalarını hatırlar, çünkü görünüşe göre kadınlar bu hastalıktan erkeklere göre daha fazla etkilenmektedir.
Panik atağın sebepleri nelerdir?
Panik atağın, erken yaşlarda anneden ayrılık gibi travmatik yaşam olayları ile ilgili olabileceği ileri sürülmüştür. Agorafobinin eşlik ettiği panik bozukluk hastalarının, çocukluk ve ergenlikte anne veya baba ölümü, aileden uzamış ayrılık, anne-babanın boşanması gibi travmatik yaşam olaylarını sağlıklı bireylere göre daha fazla yaşadıkları belirlenmiştir.
Yine stres ve gerginliğin yoğun yaşanması da panik atağı ortaya çıkarabilmektedir.
Kahve içmek panik atağa yol açar mı?
Kahve ve diğer uyarıcılar panik atağa sebep olan merkezi sinir sistemi yollarını harekete geçir. Hastalar ilaç aldıkları zaman kahve içmeye yeniden başlayabilir, ama teşhis ve tedavinin başlangıcında kola ve çay da dâhil tüm kafeinli içeceklerden uzak durmak daha iyidir.
Bitkisel çaylar kafeinsizdir; fakat bazen efedra gibi panik atakları tetikleyebilecek başka kimyasalları içerebilir. Her zaman ne tüketildiğini anlamak için etiketler dikkatlice okunmalıdır.
Bir süredir panik atak geçirmiyorsanız ve bir şeyi yedikten ya da içtikten sonra yeniden ataklar gelişiyorsa, içerdiği zararlı maddeyi anlamanızda size yardımcı olması için o ürünü psikiyatristinize götürmelisiniz.
Yetersiz uyku panik atak sebebi midir?
Yeterli uyumamak, vücutta panik ataklara sebep olabilecek bazı hormonların veya başka kimyasalların uyarılmasına yol açabilir. Panik bozukluğuyla baş edebilmek için uygulanabilecek en iyi plan, iyi yiyip uyumaya çalışmak ve olabildiğince düzenli bir yaşam tarzı sürdürmektir.
Öğrenci olan bir hastam, her gece sabahın dördüne kadar uyumadan çalışıyor ve sabah 8.30'da kalkıp kahvaltı etmeden derse koşturuyordu. Panik atakları başlayınca uykuya dalmaktan korkar hale geldi ve çoğunlukla uyumak için yatmaktan bile korkarak bütün gece oturmaya başladı. Uyku eksikliği arttıkça panik atakları kötüleşti.
En sonunda tedaviye başvurdu. Kendisine uyku veren bir antidepresan olan Desyrel verildi ve en geç gece yarısı yatıp her sabah saat 8.00'de kalkması tavsiye edildi. Hasta bu tavsiyeye uyarak iyi sonuçlar elde etti. Daha antidepresan etkisini göstermeye başlamadan (3 hafta) kendini dinlenmiş hissediyordu ve yaşadığı panik atakların sayısında azalma olmuştu. Desyrel'i alırken düzenli yemek yemesi gerektiğini biliyordu. Bu yüzden düzenli olarak günde üç öğün ve aşırıya kaçmadan yemeye başladı. İki ay sonra artık hiç panik atak yaşamadığı için "iyileştiğini" zannetti ve düzgün yememeye ve uyumamaya dayalı eski düzenine geri döndü. Bununla birlikte panik atakları da geri geldi; o da derhal iyi alışkanlıklarına bu kez ısrarla geri döndü ve yine düzeldi.
Uykusuzluktan kaynaklanan başka pek çok panik ataklı hastaya rastladım. Panik atak hastasıysanız kendinize çok iyi bakmanız gerekir. Sağlığınız iyiyken bağlandığınız kötü alışkanlıklar bırakılmalı ve iyi uyuma ve beslenmeye dayanan iyi alışkanlıklar edinilmelidir.
Kişi kendine bakarak kendini iyileştirmeye adamalıdır. Sekiz saat uyumak için her gece aynı saatlerde yatmak ve kalkmak bir lüks değil, aksine gerekli bir davranıştır.
Panik bozukluk alkol kullanımı ile ilgili midir?
Bazen hastalar, alkolün panik atakları tetiklediğini fark etmektedir. Öte yandan bazı insanlar da alkolün panik atakları önlemede yardımı olduğunu görmektedir.
Önemli olan, olabildiğince sağlıklı bir yaşam sürmektir. Alkolik bir hastam, alkollüyken araç kullanmaktan dolayı pek çok ceza aldıktan sonra alkolü bırakmaya karar vermişti. Birkaç ay alkol kullanmadıktan sonra kendisinde panik bozukluğu ortaya çıktı. Pek çok kişinin yapacağı gibi yeniden alkole başlamak yerine bana başvurdu.
Ona bir SSRI, fluoksetin verdim ve haftalık psikoterapi seansları düzenledim. Beş hafta sonra, her gün olan panik atakları geçti. Alkol, xanax ve ativan gibi panik bozukluğunun tedavisinde kullanılan benzodiazepin ilaçlarıyla aynı GABA reseptör bölgelerinden alınır. Belki de hastamın panik ataklarının nedeni, bu reseptörlerin yıllar boyunca alkolle aşırı uyarılması ve ardından alkolün aniden kesilmesiydi. Ya da belki önceden de panik bozukluğu vardı ama alkol kullanımı sırasında maskelenmişti. Her halükarda hastam, fluoksetin ve psikoterapi ile panik ataklarından tamamen kurtuldu; bu iki yol da onun için kronik alkol kullanımından daha iyiydi. Bir antidepresana başlayınca alkole karşı isteği de azaldı.
Panik bozukluğunda en sık kullanılan ilaç türü olan antidepresanların çoğu alkolle birlikte alınmamalıdır.
Panik atak kimlerde daha sıktır?
Kadınların erkeklere oranı, agorafobisiz panik bozukluğunda 2'ye 1, agorafobili panik bozukluğunda ise 3'e 1'dir, ama bunun sebebi bilinmemektedir. Bu durum, beyindeki farklı hormonsal etkilerden kaynaklanıyor olabilir. Elbette bu durumdaki erkekler azınlıkta olsa da, yine de bu hastalığı yaşayan pek çok erkek vardır.
Hiçbir etnik grupta bir diğerinden daha fazla panik atak görülmez. Ancak bazı gruplar diğerlerinden daha sık panik atak bildirmekte ve diğer gruplar panik atakların önemini inkâr etmekte ya da görmezden gelmektedir.
Yine dul, bekâr ve ayrılmışlarda evlilere nazaran 2 kat daha fazla panik atağa rastlanır.
Şehirlerde yaşayanlarda, kırsal kesimdekilere oranla daha sık görülür.
Panik atakta kişinin yaşı etkili midir?
Yaş gerçekten de bir etkendir. İnsanlar genellikle ergenliğin sonundan 30'lu yaşların ortalarına kadarki dönemde panik atak geçirir. Yaşı daha ileri olanlarda sebep, hipertiroidizm veya hipoglisemi gibi tıbbi bir faktör olabilir. Geç başlayan panik atakların çeşitli sebepleri vardır.
Bir hastam ilk panik atağını 50'li yaşlarının ortalarında geçirmişti. Genelde olduğu gibi herkes, onun yaşındaki bir adamın kalp krizi geçirdiğinden endişelenmişti. Hastam kardiyoloğuna giderek tam bir checkuptan geçmiş; ayrıca elektrokardiyogram (EKG), eko kardiyogram çektirmiş ve kan testleri ile başka birçok test yaptırmıştı.
Testlerin tamamı normaldi. Panik atak hastasıydı ve günde bir kez aldığı 10 mg Citolex ile başarıyla tedavi oldu ve ilacı bir yıl boyunca kullandı. Bu hasta, bir yıl sonra ilacını bırakıp bir daha panik atak geçirmeyen şanslı hastalardan biriydi; en azından benim kendisini takip ettiğim iki yıllık dönemde panik atak geçirmedi.
Başka bir hastam da tanı konduğu sırada 70 yaşındaydı. Kendisinde majör depresyon ve dışarı çıkma korkusu vardı. Kendisiyle görüşüp tam geçmişini öğrenince, panik atakları da olduğunu anladım. Sabahın erken saatlerinde panik ataklarla uykusundan uyanıyordu. Hastam bu atakları kalp çarpıntısı, nefessiz kalma ve dehşet verici bir korku olarak nitelendiriyordu. Ona panik atak hastası olduğunu söyledim ve tek bir ilaçla, yani Lustral'la bunlardan ve depresyonundan kurtulabileceğini vaat ettim. Günde 50 mg ile dört hafta sonra iki sorunundan da kurtuldu.
Prof. Dr. Sefa Saygılı
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Panik atak soruları (14.08.2023)
- Yaşadığı yüzyılın en büyük matematikçisi: Birûnî (973-1051) (07.08.2023)
- İrlandalı doğa filozofu; kimyager, fizikçi ve kâşif: Robert Boyle (04.08.2023)
- Yaz sıcağında bizi serinleten, vücudumuzu temizleyen gıda: Karpuz (31.07.2023)
- Karma eğitim vazgeçilmez mi? (24.07.2023)
- Dostluk mutluluktur! (20.07.2023)
- Dünyamızı koruyan dev gezegen: Jüpiter (12.07.2023)
- Giordano Bruno (1548-1600) (07.07.2023)