Yanılgı
Yeniçağ dindışı Avrupa ile onun belirginrek, tutarlırak[i] devâmı saydığımız İngiliz-Yahudî çağdaş cihânşumûl medeniyetlerinin dünya-doğa-insan anlayışının ana pâyândâsı, Darwin Evrimciliği sorunu ile bundan doğmuş bulunan yanılgı olmuştur. Bir yanda, bu öğreti uyarınca, beşer derekesine indirilen, onunla özdeşleştirilen insan, hayvan türlerinden biri olarak ilân olunurken; öbür tarafta da buna tepki olarak ortaya atılan Hırıstıyancı-maneviyâtcı görüşlerce beşerî altyapısından tamamıyla koparılmıştır. Böylelikle, çağdaş insan Positivci- maddeci-mekanistci-darvincilerce ilahî vechesinden yoksun kılınırken, Dinci- maneviyâtcıların elinde doğal belirlenimlerinden tümüyle soyutlanmaktadır. Her iki anlayış, insanın varlık belirlenimine temelden aykırıdır. İnsanın ilahî ile tabîî vechelerine dengeli ağırlıkları atfeden anlayış İslâmî olandır. Bu da, İslâmın esâsı olan adâlete uygun düşer. İşte İslâm adâleti, evvelemirde Onun insana bakışında kendini gösterir. Öyleyse yeni insan felsefesi, başka bir deyişle, felsefî antropoloji, biyoloji araştırmalarının son verilerini de dikkate alarak İslâm adâleti anlayışı çerçevesinde inşâa olunmalıdır.
Allah, Ruhundan üflediği Solukla 'beşer'i 'insan' kılarak —bkz: "Hicr"/ 15(29)— onu yeryüzünde kendine halîfe tayîn etmiştir —bkz: "Bakara"/2 (30). İnsan, böylece ağır ödevler ve sorumluluklarla yükümlendirilmiş; bunun yanında, ona temel haklar da bahşolunmuştur. Bunların temelindeyse, yaşama hakkı bulunmaktadır. Hak, bu bildirilen çerçevenin dışında asla ve kat'a aranmamalıdır.
Dinin dışlanmasıyla, hak - hürlük - ödev, aslî-cevherî değer olmaktan çıkıp göreli hâl alırlar. Hakkın, hürlük ile ödevin aslî-cevherî vecheleri yitirildiklerinde, adâlet, yerini zulme terkeder. Hak - hürlük - ödev, Allahın, halîfesine ihsânıdır. Allahın 'Halîfe'si, 'ilahî öz'le donanarak insan olur. İnsan, bahsi geçen aslî-cevherî vechesinden koparıldığı takdirde, 'öz'üne ırak düşer: 'Yabancılaşmak'. Hak - hürlük - ödev, Allahın, 'insan'a ihsânı değilse, o durumda ancak insanın, insana bağışı olmak zorundadır. İnsanın insana yaptığı her işse ise, keyfîdir. Hak - hürlük-ödev, hâlbuki asla keyfî olmamalı; zorunlu olmalıdır ki, ahlâktan bahsolunabil- sin. Allah soluğundan yoksun sayılıp dirim-hayvan faaliyetleri seviyesinden ibâret görülen beşerdir. Evrim verisi 'beşer', öteki tekmil canlılardan nitelikce ayırılır. Oysa fizik-kimya dirim etkenlerince oluşturulup belirlenmiş olmayan ahlâk mâliki insan, bir 'bağımsız-öz'dür. 'Bağımsız-öz' olmakla birlikte, insan, beşerle bir yaşamortaklığı (Y sümbiosis) oluşturur. 'İnsan - beşer yaşamortaklığı'nın süresine 'ömür' diyoruz. Beşer, 'fizik-kimya-dirim görev-görürlüğü'nü (Fr fonctionalite) yitirdiği ân, söz konusu ortaklık sona erer. Bahsi geçen ortaklığın sonlanmasıyla da, hayatın dünyadaki süresi dolar. Sonraki hayat, artık bilgilerimizin olmayıp salt inançlarımızın konusudur. Dünyaötesi yaşamaya, yanî âhıret hayatına ilişkin bizde bir nebze dahî olsa, inanç bulunmalıdır; yoksa 'anlamlı yaşama'yı, demekki hayatı sürdüremeyiz. İşte, 'inanç' ile 'bilgi'nin, daha da ileri gidilirse, 'din' ile 'bilim'in mezci, 'yeni insanın bütünlüğü'nü bize sunmaktadır. Buradan da, 'yeni hayat'a bağladığımız umudu yakalayabiliriz. Böylece, Charles Darwin' den sonra fizik beşere indirgenmiş insanın ölümünü aşarak 'fizikötesi ölümsüz insan'a ulaşabiliriz. Böylelikle yeni bir çağın anahtar kavramını elde ediyoruz: 'Ölümlü beşer - insan yaşamortaklığı'nın aşılmasına dayanan 'ölümsüz hayat'a bağlanan umut.
EKLER
EK 1
Evrensel anlamda siyâset, hukuk ile savaş tarihleri bahis konusu edildiğinde en sık anılan dönemlerden ve bunların önde gelen kişilerinden birkaçı: Tektanrılı din ile ondan neşet etmiş ahlâk anlayışlarının öncüsü ile önderi Hz İbrahim (M.Ö. 2300); Babil hükümdârlarından, bugün bildiğimizce hukuk nizâmının kurucusu Hammurabi (öl: M.Ö. 1750) ile Nabukadonosor (604 - 562); Mısırlı firavunlardan Akhenaton (IV. Amenofis, sal: 1353 - 1335) ile II. Rameses (1290 - 1224); Yahudî peygâmber ve kanun koyucu Hz Musâ (M.Ö. 13.yy), Hz Davud'un (1037 - 967) oğlu Israilin peygâmberi ile bilge hükümdârı Hz Süleyman (M.Ö. 974 - 937) devri; Hırıstıyanlığın peygâmberi Hz İsâ (M.Ö. 5 - M.S. 30); Hırıstıyanlığın kurucu ataları Azîz Pavlus (M.Ö. 5 - M.S. 62) ile Azîz Petrus (? - M.S. 64); M.Ö. Beşinci yy Ispartası; Atinada Themistokles (525 - 459) ile Perikles (500 - 429) dönemleri; Makedonyada Büyük İskender (356 - 323) ile Hintte Burkancılığın kurucusu Gautama Siddharta'nın (563 - 483) etkinliği ile Burkancı Aşoka'nın (250 - 201) hükümdârlık devri; İranda Medlerin hükümdârı Astyages (ö: 549) ile Akhamenit (553 - 330) sülâlesinden Pers hükümdârları Büyük Kiros (sal: 559 - 529), Kambises (ö: M.Ö. 522, sal 530 - 522), Büyük Dara (Darios: 550 - 486, sal: 521 - 486), Serhas (Kserkses: sal: 486 - 465) devri ve Sasanî hükümdârları (224 - 636) dönemi; Çinde Han (M.Ö. 206 - M.S. 220), T'ang (618 - 906) ile Ming (1368 - 1644) sülâleleri zamanı; Romada Caius Iulius Caesar (Sezar: 101 - 44) ile Octavianus Avgustus (63 -14) dönemleri; Göktürklerden Tonyukuk Bilge (650 - 721) ile Bilge Kağan (683 - 734) dönemi; İslâm devlet tarihinde Hz Muhammed Mustafa (570 - 632), Hz Ebu Bekir (573 - 634), Hz Ömer bin el-Hattâp (586 - 644) ile Hz Ali ibn Ebu Tâlib'in (598 - 661) devlet başkanlık devirleri ile AbbasHer sülâlesinden özellikle Hârûn el-Reşît (786 - 809), el-Me'mûn (813 - 833) ile el-Mu'tasım (833 - 842) saltanat devirleri ile Osmanlı Devletinden Fatih Sultan (II.) Mehmet (1432 - 1481), Kanunî Sultan Süleyman'ın (1494 - 1566) ve İkinci Abdulhamîd Han (1842 - 1918) zamanları, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemâl Paşa (Atatürk); Moğol imparatorluğunun kurucusu Cengiz Han (1162 - 1227); Ispanya kralı Aragonlu Katolik (I.) Ferdinand (1452 - 1516) ile kraliçesi Katolik (I.) Isabella (1474 - 1504); Fransada kral Dördüncü (Yakışıklı) Philippe (1268 - 1314), Ondördüncü Louis (1638 - 1715) ile Napoleon Bonaparte (1769 - 1821); İngiltere ile A.B.D.nde Kral Sekizinci Henry (1491 - 1547), Başkan Oliver Cromwell (1599 - 1658), Kraliçeler Birinci Elizabeth (1533 - 1615), Victoria (1819 - 1901) ile Başbakan Sir Winston Churchill (1876 - 1965), Başkumandan ve Başkan George Washington (173 - 1799), Başkanlar Thomas Jefferson (1743 - 1826), Abraham Lincoln (1809 - 1865) ile Franklin Delano Roosevelt (1882 - 1945); Rusyada Çar Birinci (Delî) Petro (1673 - 1730), Çariçe Büyük (II.) Katherina (Yekaterina Alekseyevna: 1729 - 1796) ile S.S.C.B.nin kurucusu Vladimir İlyiç Ulyanov/Lenin (1870 - 1924) ile Vojd Yosif Visarionoviç Çugaşvili/Stalin (1879-1953); Almanyada, Kutsal Roma-Germen imparatoru Büyük Karl (Carolus Magnus, 742 - 814), Prusya Kaiseri Büyük Frederik (1712 - 1786), Şansölye Otto von Bismarck (1815 - 1898) ile Führer Adolf Hitler (1889 - 1945); İtalyada Duce Benito Amilcare Andrea Mussolini (1883 - 1945); Çinde cumhuriyeti kuran Sun Yat Sen (1867 - 1925) ile Çin Halk Cumhuriyetinin kurucusu Komünist Partisi Başkanı Mao Zedong (1893 - 1976); Hintte bilge devletadamı ve Önder Mohandas Karamçand (Mahatma) Gandhi (1869 - 1948) ve nihâyet Japonyada İmparator Meiji-Tenno (Mutsu-Hito, 1852 - 1912) dönemleri.
EK 2
Tarihte bazı bayraklar, cihânşumûl tanınmışlığa erişmişlerdir. Nitekim, Farsların, Romalılar ile Bizanslıların kanatları açık kartal yahut çift başlı kartalı; Müslümanlıktan önceki Türklerin at kuyruklu yahut bozkurtlu sancakları; Osmanlı Türkünün ay yıldızlı bayrağı; Japonların güneş remizli; Sovyet Rusların orak çekiç ile beşgen yıldızlı; Israil kavminin altı köşe yıldızlı; Nazi Almanyasının gamalı haçlı, İngilizlerin yine haç şekilli; mâvî zemîn üstünde ak yıldızlar ile kırmızı-beyâz şeritlerden oluşan A.B.D.; İhtilâlikebîr Fransasının mâvî-beyâz-kırmızı dik geniş şeritli ve Humeynî devrimine değin İranın arslan sembollü, yatay kırmızı-ak-yeşil şeritli bayraklarını örnek olarak gösterebiliriz.
EK 3
Charles Darwin'in (1809 - 1882), türlerin menşeine ve yayılışlarına ilişkin karmaşık ve ayrıntılı evrim varsayımı ile Gregor Mendel'in (1822 - 1884) klasik genetik teorisi, doğanın belirli bir mıntıkasını, yanî canlıları açıklamağı amaçlayan iki ayrı akılyürütme zinciridir. 1930lu yıllarda bu ikisi, Sentez teorisi adı verilen yeni bir akılyürütme zincirine zemin hazırlamışlardır. Gerek Darwin'in —ortamına uygun gelenin yaşayakalması sonucunda beliren doğal ayıklanma ilkesi— gerekse Mendel'in —ebeveyne ait kalıtsal özelliklerin döldöşe geçmesi ilkesi— akılyürütme zincirlerinin kendilerinden yola çıktıkları ilkeler, sezgi verisidirler.
EK 4
Edinburg Tıp Araştırmaları Kurulu İnsan Genetiği çerçevesinde çalışan Felemekli araştırmacı Veronica van Heyningen, 'göz'ün de aralarında bulunduğu kimi organların oluşmasında baş etkenin, köpgörev-görür (Fr multifonctionnel) bir gen olan PAX6 olduğunu bildiriyor. Genelde okumuş yazmış kamuda sanılanın tersine, 'gen'ler, canlılarda tek tek organların, özellikler ile görevlerin özgül belirleyicileri değildirler. Özgülleştirme (Fr specification) işlerini 'genlerarası etkileşimler' (Fr interactions genetiques) tayîn ederler —bkz: Veronica van Heyningen: "Es sorprendente que funcionen tantos genes correctamente", 35.s.
'Göz', genetik esâslıdır. Buna karşılık ondan yayınlanan 'bakış' genetik esaslı değildir. Bakış, gözün, gerçekten, bir görev-görür parçasımıdır, sorusunun henüz tanıtlanabilir cinsten cevabına ulaşılamamıştır.
EK 5
'Tekâmül Devri'nin Farsca aslı: "... âmede evvel beiklîmi-i cemâd âhlâ ender nebâtî omr kerd Vez cemâdî der nebâtî uftâd Bâz ez heyvân sûyî insânîş Nâmedeş hâl-i nebâtî hîç yâd Mî keşed ân hâlikî ke dânîş Hemçîn ez iklîm bâ iklîm reft Tâ şod eknûn âkel-u dânâ reft."
İzmirli İsmail Hakkı beğin tercümesi:
"Âdem evvelâ cemâd ıklîmine geldi; o ıklîmden nebât ıklîmine düştü. Senelerce nebât ıklîminde ömür sürdü de, cemâd ıklîmindeki kavgalarını anmadı. Nebât ıklîminden hayvân ıklîmine düştü de, nebât hâlini hatırlamadı. O senin bilmiş olduğun Hâlik, onu hayvanlıktan insanlık tarafına çekti. Böylece ıklîmden ıklîme dolaşarak şimdi akıllı ve âlim oldu."
—bkz: Celâleddîn İzmirli: "İhvân-ı Safâ Felsefesi ve İslâmda Tekâmül Nazariyesi", 13.&14. syflr
EK 6
İnsanla ilgili manevî görüş, Batı medeniyetleri câmiasında Yeniçağ dindışı Batı Avrupa medeniyetiyle köklü değişikliğe uğramıştır. Ancak, asıl, devrim diye niteleye-bileceğimiz olay, Çağdaş kürselleştirilen İngiliz-Yahudî medeniyetinde yaşanmaktadır. Manevî varlık olarak insan, adı anılan medeniyet çerçevesinde berhava edilmiştir. Yerini maddî süreçli ve evrim mahreçli biyolojik beşere bırakmıştır. Bahsi geçen devrimin başını çekmiş üç öncüden biri, İngiliz, Charles Darwin'dir. Öbür ikisi, Almanyadan İngiltereye ilticâ edip orada bir süre yaşamış Yahudî asıllı Karl Heinrich Marx ile Sigmund Freud'dur (1856 - 1939). Buradan da İngiliz-Yahudî ittifakının yahut işbirliğinin, siyâsî ile iktisâdî düzlemden ibâret kalmayıp en üst zihnî seviyelerde dahî cereyân etmiş olduğunun teyîdini görebiliyoruz.
Ş. Teoman Duralı
(Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Sorun Nedir' isimli kitabından alıntılanmıştır.)
[i]Türk dilbilgisi uyarınca, karşılaştırmalarda (comparativus) ya, sıfat yahut zarf görevini gören, daha ya da ~rek, ~rak soneki kullanılır; örnek: daha güzel = güzelrek; daha şaşkın = şaşkınrak — bkz: August Müller: "Türkische Grammatik", 49.s.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Maneviyâtcılar, Positivciler (18.03.2019)
- Canlı bir işleyişler bütünüdür (11.03.2019)
- Kimliğin ana pâyândâsı ‘hâfıza’dır (04.03.2019)
- Beden, ruh ve nefs (25.02.2019)
- Kimlik: İnsan-olmanın esâsı sorunu (18.02.2019)
- ‘İç âlem’ bilimin değil, metafiziğin konusudur (12.02.2019)
- “Düşünüyorum öyleyse varım” (04.02.2019)
- Bilgelikten felsefeye (II) (25.01.2019)