Prof. Uğur Derman

Şeyhulislâm Veliyyüddin Efendi

Hat san'atı'nın büyük isimleri - 12

Osmanlı hattatları arasında başka meslekde temâyüz etdikleri halde hat san'atındaki mevkîleri îtibâriyle baş köşeye oturtulan zevât da vardır. Geçen hafta tanıtdığımız Hekimbaşı Kâtipzâde Mehmed Refi' Efendi'den sonra, bu defâ Şeyhulislâmlık makamına kadar yükselen Veliyyüddin Efendi'yle tanışacaksınız.

İstanbul / Silivrikapısı'nın Yaylak semtinde doğan hattatımızın lakabı Ekşiaşzâde'dir ve yeniçeri teşkîlâtından Solakbaşı Hacı Mustafa Ağa'nın oğludur. Tahsîlini müteâkıb, babası tarafından Silivrikapısı'nda yaptırılmış olan medresede müderrislik vazîfesiyle bulundu. İlerleyen yıllarda Evkāf-ı Haremeyn müfettişliği, Haleb, Galata, Kāhire ve Mekke kādılıklarını îfâ etdi. İstanbul kādılığı pâyesini aldıkdan sonra, sırasıyla Anadolu ve Rumeli kādıaskerliklerine tâyin olundu. Hakkında çıkarılan asılsız dedikodular, onun azl edilip Manisa'ya sürgüne gönderilmesine sebeb oldu. Geçen bir yılın nihâyetinde affedilerek İstanbul'a döndü. 1760 senesinde şeyhulislâmlığa getirildi ve hastalığı dolayısıyla bu makāmın kisvesi sayılan ferve-i beyzâyı (beyaz kürk) evinde giyen ilk şeyhulislâm oldu. Ancak, mizâcının aksiliği sebebiyle bir buçuk yıl sonra vazîfesinden azl edildi. Bursa'daki mecbûrî ikāmetinden affa uğrayarak İstanbul'a döndü. Tekrâren getirildiği şeyhulislâmlık makāmında ancak bir buçuk yıl kalabildi ve 25 Ekim 1768'de haylı yaşlı olarak vefât etdi. Mensûbu bulunduğu Eyüb civârındaki Şeyh Murâd-ı Nakşbendî dergâhı hazîresine defnolundu. Kabir kitâbesi latîf bir celî ta'lîk hattıyladır.

Yukarıda sayılan vazîfeleri sırasında dînî meslek mensublarının geçim imkânlarını iyileşdirmek, tıb tahsîli görmeyenlerin hekimliğine mânî olmak gibi yerinde hizmetlerde bulunan Veliyyüddin Efendi'nin birçok hayrâtı arasında -bugün ne yazık ki- at yarışlarının yapıldığı Veli Efendi çayırı ve çeşmesi herkesçe bilinir. Kendisi ayrıca Bayezid Câmii'ne bitişik olarak bir kütübhâne kurmuş ve kitablar vakf etmişdir. Daha sonra oğlu Kādıasker Mehmed Emin Efendi'nin (ö. 1805) himmetiyle genişletilen Veliyyüddin Efendi kütübhânesinin kitabları 1952'de Bayezid Umûmî Kütübhânesi'ne naklolunmuşdur.

Dînî konularda herhangi bir te'lîfi bulunmayan Veliyyüddin Efendi, ta'lîk hattını Durmuşzâde Ahmed Efendi'den (ö. 1717) öğrendi ve Mîr İmâd (ö. 1615) yolundaki başarısından dolayı İmâd-ı Rûm lakabıyla anılmağa başlandı. Mâil kıt'alarına ve bunların bir araya getirildiği murakkaalarına müze ve kütübhânelerde rastlanır. Bazı meşk kıt'aları ve karalamaları da zamânımıza erişmişdir (Resim 1-2). Bu arada Farsça kıt'anın meâlini de verelim: "Bağışlayan O'dur. Cömert kişinin yanına, selîm kalb ile, fakat iyilik azığım olmaksızın geldim. Eğer cömerdin yanına gidiliyorsa azık taşımak ne çirkin bir işdir".


Resim 1: Veliyyüddin Efendi'nin ta'lîk bir karalaması.


Resim 2: Veliyyüddin Efendi'nin mâil ta'lîk bir kıt'ası.

Binalar üzerindeki celî ta'lîk kitâbelerinden zamânımıza kadar gelenlerini sıralarsak: Hekimoğlu Ali Paşa Câmii'nin kapıları, çeşme ve sebîli; Şehzâdebaşı'nda Dâmad İbrahim Paşa çeşme ve sebîli; Eyüb'de Şeyhulislâm Seyyid Mustafa Efendi Dergâhı; Üsküdar'daki Ayazma Câmii; Aya İrini'deki Silahhâne onun imzâlı olan kitâbelerini taşır. Lâkin, Devhatülküttâb isimli hat kaynağımızın: "III. Ahmed zamânından bu güne (yani: 1737 târihine) kadar zuhûra getirilen âsâr-ı fâhire (öğünülecek eserlerde) ve binâ olunan saraylarda ve kasırlardaki kitâbeler, kasîdeler hep onun kaleminden çıkmişdır" şeklindeki beyânına bakılırsa, imzâsız olarak daha haylı kitâbesinin bulunduğu kanaatindeyiz.

Veliyyüddin Efendi'nin Sultan II. Mustafa ve Sultan III. Ahmed'e ta'lîk hattı meşk etdiği rivâyet edilirse de, 1703 yılında hem tahtdan, hem de hayatdan ayrılan Sultan II. Mustafa'ya Veliyyüddin Efendi'nin hocalık edebilmesi yaşı îtibariyle imkânsızdır. Fakat Haremeyn müfettişi olduğu sıralarda Sultan III. Ahmed'e ta'lîk meşk etdiği bilinmekdedir.

Kendisinin diğer talebesi de şunlardır: Mustafa Tayyibî (ö. 1174/1761), Hocazâde Mehmed Saîd, Osman bin İbrahim (ö. 1143/1730), Mustafa bin Hüseyin (ö. 1180/1760), İsmail bin Osman (ö. 1164/1751), Mehmed Hudâdâd (ö. 1168/1755). Anılan bu zevâtın, hat san'atında isim bırakanlardan oldukları söylenemez. Lâkin anadan doğma sağ tarafı meflûc, sol eli de çolak olan Yesârî Mehmed Es'ad Efendi'yi, bu bedenî özründen dolayı kendisinin reddetmesi, sonradan da pişmanlık duyması bahsini, ileriki haftalarda adı geçenin hayat hikâyesinde okuyacaksınız.

Devrinin en meşhûr lâle yetişdiricilerinden olan Veliyyüddin Efendi bir haylı lâle cinsi elde edip hepsine ayrı isimler vermişdir: Nihâl-i İşve, Nahl-i Dilkeş, Nahl-i İşve, Levha-i Hurşîd bunlardan bâzılarıdır. Kendisinin okçulukla da ülfeti bulunduğu, Kemankeşân Defteri'ndeki isim kaydından anlaşılmakdadır.

Prof. Uğur Derman

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.