Mûsikîşinas ve hattat Hacı Nûri Korman
Boğaziçi'nin Ortaköy semtinde 15 Ramazan 1285 (30 Aralık 1868) günü doğan Mehmed Nûri, henüz kırk günlükken âilece Beşiktaş'a naklettikleri için, ileriki yıllarda "Beşiktaşlı" lakabıyla tanındı.
Küçük Nûri'nin hüsn-i hatta karşı ilgisi mekteb sıralarında başladı. Önce Alâeddin Bey'den (1844-1888) sülüs-nesih yazılarını meşk edip, hocasının vefâtı üzerine, Muhsinzâde Abdullah Bey'e (1832-1899) intisabla, hicrî 1310 (1893)'de ondan icâzetnâmesini aldı. Muhsinzâde'nin Kuruçeşme'deki yalısının âdetâ bir ferdi sayılan genç Nûri, hocasının takdîrini kazandı. Abdullah Bey'in, bir gün üç oğluna: "Siz neslimden geldiniz. Nûri isrimden (mesleğimden, izimden) geldi. Benim nâmımı ibkā edecek odur" dediği bilinir.
Mehmed Nûri, gençlik yıllarında pek çok ilâhi ve şugul meşk etti; bunlardan altı yüzünü hâfızasından okur; bâzı güftelerin birkaç bestesini bilirdi. 1893'den îtibâren iki yıl Matbaa-i Âmire ser-hattatlığında bulundu.
Hac farîzası dönüşünde –o vakitler henüz Osmanlı toprağı olan– Kāhire'de bir buçuk yıl kalarak isteyenlere yazı yazdı. İstanbul'a avdetinde Bâbıâli'de açdığı yazıhânede de bu mesleğini sürdürdü. Hasan Rızâ Efendi'nin sıhhî sebeblerle ayrılması üzerine, 1919'da Medresetü'l-Hattatîn'in sülüs-nesih hocalığına tâyîn olundu. Harf inkılâbından sonra hüsn-i hat öğretimi kesildiği için, Mayıs 1929'dan îtibâren babasının Kastamonu civârındaki köyüne yerleşerek vaktini ziraatle geçirdi.
Güzel San'atlar Akademisi'nde 1936 yılından îtibâren hat öğretimine başlanması üzerine, Mehmed Nûri Korman da 7 Nisan 1938'de buranın sülüs-nesih hocalığına getirildi; 30 Kasım 1944'de emekliye ayrıldı. Vefâtına kadar levhalar yazmağa devâm etti.
Nesih hattıyla küçük, orta ve büyük boylarda altı mushaf, birçok evrâd-ı şerîfe; her yıl eczâcıbaşı tarafından pâdişâha takdîm olunan Nevrûziye; sülüs-nesihle sayısız kıt'a, murakkaa ve hilye-i nebevî; celî sülüsle levha ve kitâbeler yazan Hacı Nûri Bey'in eserleri arasında herkes tarafından görüleni, fakat ona âid olduğu bilinmeyeni, Sultanahmed'deki Alman Çeşmesi'nin kubbesi içindeki –mozaikle nakşolunmuş- 1316/1898 târihli sekiz beyitlik celî sülüs kitâbedir. Çünkü kitâbe sipârişini alan -rık'a hattıyle ünlü- Mehmed İzzet Efendi (1841-1903), bunu kendisi yazmayıp –külfetinin karşılığını ödeyerek– Nûri Bey'e yazdırmış, fakat altına İzzet imzâsı konulmuşdur.
Kastamonu'da ve Çorum'daki bâzı âbidelerde, İstanbul'un bâzı câmilerinde (Kartal, Kartaltepesi...) celî sülüs yazı ve kitâbeleri bulunan Nûri Bey, Gazi Osman Paşa'nın (1832-1900) vefâtında, hanımının arzûsu üzerine, nâşın alnına Besmele, göğsüne de Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyet bölümünü (Âl-i İmrân, 18) gözleri yaş dökerek ve elleri titreyerek yazdığını anlatmışdır. Son yıllarını hastalıklarla geçiren san'atkârımız 11 Zilhicce 1371 (12 Eylül 1951) günü Akaretler'deki evinde vefât ederek, kırkdört yıl müddetle zikirlerine dâhil olduğu Yahyâefendi Dergâhı'nın hazîresine sırlandı.
Hacı Nûri Bey'in, nükteden anlayan bir muhâtab bulduğunda onun sohbetine doyulamadığını, aksi takdîrde susmayı yeğlediğini tanıyanları naklederler. Hat ve hattatlara dâir kimselerin bilmediği menkabe ve hikâyeleri yeri geldikçe nakleden merhûmun bu anlattıkları, ne yazık ki, kaydedilmemiştir. Hacı Nûri Bey'in, hattatların uzun ömürlü oluşlarına dâir şu şirin rivâyetini Hocam Necmeddin Efendi'nin naklettiği şekilde buraya alarak bahsi kapatalım: "Hattatlar, yazarken harflerin düzgün çıkması için nefeslerini tutarlar; Yaradan, her insana enfâs-ı mâdûde-i hayât bahşetdiği cihetle, bu nefesleri daha uzun bir zamânda kullanan hat müntesiblerinin ömrü de, hâliyle bahşedilenden daha fazla sürermiş."
Sesiyle ve hocalığıyla Türk mûsıkîsine yıllarca hizmet eden merhume Tülün Korman (1933-2018), Nûri Bey'in kızıdır.
Hacı Nûri Bey'in burada tanıtılan hicrî 1340 (1921) tarihli kıt'asında sülüsle "Kelâmü'l-halk, Aklâmü'l-Hak" (Halkın konuşdukları, Hakk'ın yazdıklarıdır) ibâresi yazılıdır. Kelâm-ı kibâr olduğunu zannetdiğimiz bu Arabça sözün âdetâ Türkçe meâli gibi aşağıya rıkā' hattı ile Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin (1703 – 1780) Tefvîznâme isimli uzun manzûmesinden bir kıt'a da yer almışdır:
"Bil elsine-i halkı
Aklâm-ı Hak ey Hakkı
Öğren edeb-i hulku
Allah görelim neyler
Neylerse güzel eyler"
Düzgün fırçalı tezyînâtını işleyen el, tanınamamakla beraber çevre ebrûlarının Necmeddin Okyay'ın fırçasından döküldüğünü söyleyebiliriz.
Resim 1: Hacı Nûri Korman'ın sülüs ve rıkā' hatlarıyla yazdığı bir kıt'a.
Prof. Uğur Derman
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Matbû’ mushaflarıyla tanınan Kayışzâde Hâfız Osman (07.05.2021)
- Gubârî meraklısı bir hattat: Mehmed Fehmi Efendi (29.04.2021)
- Hattat Sâmi Efendi’nin diş kirası (23.04.2021)
- Nesih hattı üstadlarından: Yahya Hilmi Efendi (16.04.2021)
- İbrahim Alâeddin Bey (09.04.2021)
- İstifleriyle meşhûr hattat: Çırçırlı (Haydarlı) Ali (02.04.2021)
- Matbû hat meşkleriyle tanınan hattat: Hâfız Tahsin Hilmi (26.03.2021)
- Ravza-i Mutahhare’nin Hattatı: Abdullah Zühdi Efendi (19.03.2021)