Yeni dönem herkes için yeni başlangıç
Türkiye'de yeni bir dönem başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yeni dönemi duayla açtı ve gerek Külliye'deki konuşmasında gerekse yeni sistemin ilk hükümetini açıkladığı basın toplantısında oldukça önemli mesajlar verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hedefler bakımından çıtayı oldukça yukarı çekti. Bu hedeflerin ana motivasyonu ise büyük değişimin milletin iradesi ile gerçekleşmiş olmasıdır.
Yeni sistem herhangi bir zorlama ile tercih etmek zorunda kalmış ya da sürüklendiği bir durum değildir. Artık özne millettir.
"Doksan beş yıllık cumhuriyeti şahlandırma" sözü de buradan alınan güçle verilmiştir.
Erdoğan'ın ortaya koyduğu hedefler yalnızca Türkiye'nin refahı ve kalkınması için değil aynı zamanda daha adaletli bir dünya ve gönül coğrafyamızın refahı için de elzemdir.
Daha da önemlisi Erdoğan yeni hedefleri yeni nesillerin kendi hayallerindeki Türkiye'de yaşaması için de bir ön koşul olarak koydu.
Bu vizyon da gösteriyor ki, Merhum Nurettin Topçu'nun deyişi ile "Yarınki Türkiye"nin temelleri atılıyor.
Ancak burada önemli olan nokta şu: bu vizyon ve hedefler yalnızca siyasetin sağlıklı işleyişi ile gerçekleştirilemez. Herkes elini taşın altına koymak zorunda.
Erdoğan liderliğindeki hükümetler üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Askeri vesayetin geriletilmesinden ekonomik kalkınmaya, ülkedeki pastanın en geniş kesimlere yayılmasından büyük projelere kadar bir çok alanda ciddi mesafeler alındı. Yapısal sorunlara el atmaktan geri durmadı.
Çok başarılı olduğu alanlara oldu, yapısal sorunlara karşı daha fazla çaba gösterilmesi gereken alanlar var.
Erdoğan'ın konuşmasında bütün alanlarda daha da ileriye gitmek için bütün imkanların kullanılacağı mesajı vardı.
Ancak eğer Türkiye kendi yarınına yürüyecekse herkes taşın altına elini koymalı.
STK'lar, üniversiteler, bürokrasi gibi kurumlar üzerine düşeni yapmalı.
Siyasetten beklentisini iyi ayarlamalı ve asli işine odaklanmalıdır.
Üniversiteler ve STK'larda isek, mikro konularda çözüm odaklı araştırmalar yapmak ve siyasete çözüm önerileri getirmekten gocunmamak.
Bürokrasiye düşen de bu önerilere kulak kabartmak.
Erdoğan'ın birkaç gün önce işaret ettiği tevazu yalnızca kişisel bir haslet değil, aynı zamanda kişilerin ve kurumların kendini fildişi kulede görüp kimseye kulak vermeme hastalığından vazgeçmeyi de kapsıyor.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'nin de terörden gençliğe, aileden ekonomiye kadar çok geniş yelpazeye yayılan ciddi sorunları var.
Ancak maalesef hayatiyetine rağmen –üzerine düşeni yapan kişi ve kurumları incitmemeyi gözeterek söyleyelim- neredeyse hiçbir alanda ciddi çalışmalar ortaya konulmuyor.
Erdoğan liderliğindeki siyaset bu sorunların üzerine gitmeye ve bir vizyon çizmeye devam ediyor. Üstelik hem sıradan vatandaşı hem de kurumları bu siyasete ortak olmaya çağırıyor.
Herkesin önünü açıyor, maddi ve lojistik imkanların kullanımını kolaylaştırıyor.
Dolayısıyla bize düşen bu imkanların sağlıklı bir şekilde kullanmak için çabalamak.
Kısacası hiç kimsenin bahanesi yok.
Herkesin var ama senin yok !
Veysel Kurt
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Üçüncü Cumhuriyet (09.07.2018)
- Suriye krizi güneyde ağırlaşırken (05.07.2018)
- Yeni dönem siyaseti (29.06.2018)
- Yeni bir zafer yeni bir dönem (25.06.2018)
- Söz sırası milletin (21.06.2018)
- Kandil'e operasyon ve muhalefet (19.06.2018)
- Mesele Suriyeli mülteciler değil arkadaş, sen hala anlamadın mı? (17.06.2018)
- Trump-Kim Görüşmesinin Uzun Hikâyesi (13.06.2018)