Suriye'de Rusya destekli rejim operasyonları dur durak bilmiyor. Ne çatışmasızlık bölgesinin sınırlarına riayet ediyor ne de sivil-silahlı muhalif ayrımı yapıyor.
Dera'da bir süredir devam eden operasyonların sonuçları giderek insani krizler üretmeye devam ediyor. Yerinden edilen insanların sayısı giderek artarken, hayatını kaybeden sivillerin sayısı da gittikçe artmakta. Üstelik çatışma bölgelerinden kaçan insanların sığınacak bir yerleri de yok. Dera bölgesinden kaçanların gidebileceği tek yer Ürdün.
Fakat maalesef, Ürdün yönetimi mülteci yükünün ağırlaşmasını gerekçe göstererek sınırlarını kapatabiliyor. Sınırda biriken insanlara yardım malzemesi ulaştırılması noktasında da sıkıntılar yaşanabiliyor. Medyaya düşen haberlere göre Ürdün halkı sınırlara yardımı kendisi ulaştırmak zorunda kalmış.
Fakat ne Rusya ne de rejim bu sonuçlara aldırış etmiyor. Operasyon planlaması yapılan bölgenin içinde kimlerin yaşadığı hiç önemli değil. Operasyonla kimlerin hayatını kaybedeceği, kaçanların nereye gideceği umurlarında değil.
Umursadıkları tek bir şey var, o da şehri muhaliflerden temizlemek, Muhaliflerin kayıtsız şartsız teslim olmaları ya da bölgeyi terk etmeleri.
Tıpkı Halep'te yaptıkları gibi. Halep için Türkiye devreye girmiş ve hem muhalifleri bir noktaya kadar ikna etmiş hem de sivillerin çatışmasızlık bölgelerine taşınması için yoğun gayret sarf etmişti.
Bu anlamda ciddi bir başarıya imza atarak on binlerce sivilin hayatının karartılmasının önüne geçmişti.
Ancak Dera bölgesi için malesef böyle bir imkan yok. Buraya müdahale edebilecek güçler ABD ve Ürdün. ABD'nin operasyonlar öncesinde bazı bölgeler için garantörlüğünü kaldırdığı haberleri gelmişti, Ürdün'ün ise ne kadar insiyatif üstlenebileceği tartışma konusu. Diplomatik düzeyde yapabileceği en önemli şey ABD'ye baskı yapmak.
Rejimin operasyonlarını bu düzeyde devam ettirmesinin Ürdün'e ciddi bir maliyeti olacağı açık. Zaten ekonomik krizle boğuşurken yanı başında Suriye krizinin ısınması ve burada sıkışmasını kaldırabilecek bir siyasi ve ekonomik gücü yok.
Esed rejimi ve Rusya'nın hiç bir insani ve siyasi sonucu gözetmeksizin operasyonlarına devam etmesinin Türkiye'yi ilgilendiren tarafı ise şu: Dera bölgesi uzaklığı sebebiyle Türkiye için somut bir maliyet üretmemekte fakat rejimin askeri yöntemlerle başarı kazandıkça benzer tavrı Türkiye'yi yakından ilgilendiren bölgelerde de göstermesi ciddi bir potansiyel risktir.
Halbuki Rusya ve İran'la yürütülen müzakerelerde en fazla vurgulanan ve üzerinde mutabakata varılan en önemli nokta, krizin askeri yöntemlerle çözülemeceği görüşüydü. Buna rağmen rejimin hız kesmeden operasyonlara devam ettirmesi bu mutabakatın üzerine gölge düşürmektedir.
Daha da önemlisi Dera'dan sonra rejimin Fırat Kalkanı bölgesi, Afrin, İdlib gibi bölgelere de saldırılar düzenlemesine yönelik tartışmalar şimdiden başladı. Bu olasılığın gerçekleşmesi durumunda Türkiye'nin yeni tedbirleri devreye sokması gerekecektir.
Burada Rusya'ya düşen bütün sorunlara rağmen yaklaşık üç yıldır süren mutabakatı bozabilecek davranışların önüne geçmesidir.