15 Temmuz’u unutmamak
15 Temmuz FETÖ kalkışmasının üzerinden tam üç yıl geçti.
Bu üç yıllık zaman zarfında Türkiye bu kalkışmanın yaralarını sarmaya ve bu darbe girişiminin failleri ile mücadele etmeye devam etmektedir.
15 Temmuz darbe girişimi yalnızca siyasi iktidara karşı gerçekleşmiş bir eylem değildir.
Tabi ki temel amacı demokratik teamüller ve kriterler ile seçilmiş meşru hükümeti alaşağı etmekti.
Ancak o gece yaşananlar ve yapılan saldırılar klasik bir darbe girişiminin çok ötesindeydi.
Darbecilerin hangi merkezlere ve nasıl saldırdıklarına baktığımızda bunu anlamak çok daha fazla kolaylaşıyor.
Henüz bir karşı koyma yaşanmamışken Gölbaşı'ndaki Polis Özel Harekat merkezinin bombalanması bu anlamda açık bir örnek.
Aynı şekilde sivillerin savaş helikopterleri ve tanklarla vurulması da darbeci güçlerin darbeyi başarmak için neler yapabileceklerinin açık örnekleriydi.
Türkiye'de birçok darbe girişimi yaşandı, bir kısmı başarılı bir kısmı da başarısız oldu.
Türkiye hala 12 Eylül darbesinin yarattığı siyasi, ekonomik ve insani yaralarla uğraşırken FETÖ'nün bu saldırıları benzer sonuçlar üretme potansiyeline sahipti.
FETÖ ya başaracaktı ya da Türkiye'yi bir kaosun içine sürükleyecekti.
Ancak o gece hemen her kurumdan gelen tepkiler ve herkesin canhıraş bir şekilde darbeyi engellemek üzere harekete geçmesi bu senaryoyu tersine çevirdi.
TSK, Emniyet, MİT gibi kurumların içindeki vatanseverlerin direnci ve milletin henüz Cumhurbaşkanı'ndan bir mesaj gelmeden tankların önüne dikilmesi darbe girişimini ve darbecilerin bütün niyetlerini sonuçsuz bıraktı.
Milli iradenin tecessüm ettiği anlardan birini yaşadık. Milli irade o gece demokrasinin o soğuk tanımlarından sıyrılarak kendini var etti.
Cumhurbaşkanının kameralar karşısında direnç çağrısı yapması ve bizzat direnişe katılması/yönetmesi ise kelimenin tam anlamı ile tarihi bir andı.
15 Temmuz gecesi tarihi bir gecedir.
Tarihi bir gece yaşadığımızı o gecede olup bitenler ve karanlık çekildikten sonra güneşin ilk ışıkları ile şahit olduklarımızdan anlıyoruz.
Üç yıldır hala duymadığımız kahramanlık hikayelerinin ortaya çıkıyor olması bunun açık bir göstergesi.
Çok daha önemlisi ise 15 Temmuz Türkiye'nin yakın siyasi tarihinde ve fakat son on beş yıldır yaşadığı türbülansları, maruz kaldığı saldırıları bir başka deyişle feleğin hangi çemberinden nasıl geçtiğini ayan beyan ortaya koydu.
O gece dostlarımızla omuz omuza, düşmanlarımızla karşı karşıya idik.
Bu tasvir yalnızca sokaklarda direnenler için değil, bir ülke, bir varlık olarak Türkiye için de geçerlidir.
O gece bu ülke üzerinde kimin ne hesabı olduğu ortaya çıktı ve direnenler kazandı.
Bitti mi, tabi ki hayır. Bu mücadele devam ediyor. Türkiye'nin içerdeki ve dışardaki hasımları 15 Temmuz'u sıradanlaştırmak ve anlamsızlaştırmak için uğraşmaya devam edecekler.
Buna karşın bize düşen de o tarihi anı yalnızca 15 Temmuz günlerinde değil sürekli hatırlamak ve bu minvalde iş tutmaktır.
Bu anlamda herkes neyi nasıl yaptığının hesabını kendisi yapsın.
Veysel Kurt
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- S-400’lerle kafası karışanlar! (14.07.2019)
- S-400'ler geldi, bundan sonra ne olacak? (12.07.2019)
- Filistin’de iki devletli çözüm hala mümkün mü? (07.07.2019)
- Mülteci meselesi (01.07.2019)
- G-20: İki taraflı diplomasinin yeniden icadı (30.06.2019)
- Artık önümüze bakma zamanı (24.06.2019)
- Öcalan’ın mektubu ya da HDP’nin aşırı acıklı hali (22.06.2019)
- “Bize Mursi’yi hatırlatanlarla yarışıyoruz” (19.06.2019)