Türkiye’nin meydan okuması
FETÖ tarafından 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbe girişiminin üçüncü yılındayız. Bir taraftan milletimizin kahramanlık destanı yazdığı o geceye dair hafıza tazelemesi hazırlıkları devam ederken diğer taraftan güzel bir haber Türkiye'nin Rusya'dan satın alacağını açıkladığı S-400 Füze Sistemlerinden geldi. İlk parçalar 12 Temmuz'da Ankara'ya indi.
Anadolu Ajansı Pentagon muhabiri Kasım İleri S-400'lerin Türkiye'ye gelmeye başlamasıyla birlikte Amerikan medyasında oluşan havayı Twitter hesabından paylaşmış. Diyor ki Kasım İleri "hemen hemen her yazıda S-400 konusunda iki ibare dikkatimi çekiyor: "undeterred Turkey..." (caydırılamayan Türkiye) ve "Turkey defying US sanctions..." (ABD yaptırımlarına meydan okuyan Türkiye)."
S-400'lerin Amerikan kamuoyundaki algılanmasında yer alan "meydan okuma" ifadesinin altını çizmek gerekiyor. Türkiye kendi ulusal çıkarları söz konusu olduğunda bunun gereğini yerine getirebilen bir ülke. Aslında bunu X veya Z ülkesine karşı bir gövde gösterisi olsun diye yapmıyor Türkiye. Gerekçesi vatanını korumak ve gelecek tehditler karşısında önceden hazırlıklı olabilmek. Fakat bağımsız bir ülkenin kendi çıkarları doğrultusunda attığı adımın bir başka ülke kamuoyundaki yansımasının "meydan okuma" şeklinde algılanması ise kendilerinin bileceği bir iş. Öyle algılamak istiyorsalar algılayabilirler.
İSRAİL DENGELENİYOR
Bunun üç ana nedeninden bahsedilebilir. Birincisi ABD'deki Türkiye karşıtı lobiler "alamazsın" demesine ve bunun için küresel kamuoyunu Türkiye aleyhine kışkırtmalarına rağmen füzeler alındı. Nokta. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "o iş bitti, füzeleri alacağız demiyorum, aldık diyorum" açıklamasının ete kemiğe bürünmüş halini yaşıyoruz şu anda.
İkincisi Türkiye füze sistemlerini Rusya'dan satın alarak bölgesindeki askeri dengeyi lehine çeviriyor ve İsrail örneğinde olduğu gibi dengeliyor. İsrail'in Akdeniz üzerindeki kafasına göre uçuşlarının bundan sonra daha zor olacağını kestirmek zor değil.
Üçüncüsü iki süper güç ABD ve Rusya'dan birine bağımlı olmayı reddediyor Türkiye. İki küresel güç ile de eş zamanlı bir diplomasi yürütebileceğini göstermiş oluyor. Yıllarca ezberletilmeye çalışılan "bağımlı ülke" modelinin yerine Türkiye kendi konseptini oturtmuş oldu. İki ülkeye de karşı değil, koşullara göre hareket edebilen, fakat her durumda kendi ülkesinin çıkarlarına hizmet eden bir tarz-ı siyaset bu. Küresel düzlemde esen sert rüzgârların oluşturduğu atmosfere de uygun bir yaklaşım.
Ayrıca Türkiye haklı, ahlaki meşruiyetini de buradan alıyor. Böyle olduğunu ABD Başkanı Trump da G-20 zirvesinde vurgulamıştı. 2012 yılından bu yana Suriye sınırlarından yansıyan terör tehditleri, Suriye'nin bir uçağımızı düşürmesi ve Rus uçağının düşürülmesinden sonra muhtemel bir saldırı tehdidi karşısında başta ABD olmak üzere NATO üyelerinin Türkiye'ye hava sahasını koruyacak savunma füzelerini satmamış olması, Türkiye'nin yaklaşımını meşrulaştırdı.
15 TEMMUZ'DAKİ DÖNÜM NOKTASI
Türkiye'nin meydan okumasını sadece bunlarla sınırlamak eksik kalır. Çünkü 15 Temmuz 2016'da FETÖ tarafından gerçekleştirilen askeri darbe girişiminin üçüncü yılındayız. S-400'ler 12 Temmuz'da geldi ve teslimat süreci hız kesmeden devam ediyor. Yani Türkiye S-400'leri 15 Temmuz'un üçüncü yılında teslim almış oluyor. Hatırlayalım. 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında ABD'deki belirli yapıların bulunduğuna yönelik pek çok içerik ortaya çıkmıştı. FETÖ elebaşı, örgütünü halen ABD'den yönetiyor. FETÖ üyeleri için başta ABD olmak üzere NATO ülkeleri sığınma yeri. Buralarda el üstünde tutuluyorlar.
15 Temmuz'dan hemen sonra FETÖ operasyonları devam ederken CENTCOM komutanı darbecileri kastederek "Türkiye'deki muhataplarımız gözaltına alınıyor, rahatsızız" açıklamasını yapmıştı.
Türkiye'nin NATO görevi için yurtdışına gönderdiği pek çok asker FETÖ üyesi oldukları tespit edildiği için bulundukları ülkelere iltica etmişti. İade edilmediler. Yunanistan'a kaçan FETÖ üyesi askerler de Türkiye'ye teslim edilmedi.
Belki de bunlardan daha önemlisi ise Adana'daki İncirlik Üssü'nün darbe sürecinde aktif şekilde kullanıldığı yönündeki iddialar ve işaretlerdi. Bunlardan birisinde İncirlik'ten kalkan tanker uçaklarının Ankara'yı bombalayan F-16'lara havada yakıt ikmali yaptırdığı yönündeydi. Dahası Türkiye NATO'daki belli yapılarla ilişkili darbeci askerlerin savaş uçaklarıyla havadan bomba yağdırmasına karşı onları durdurabileceği bir hava savunma sisteminin olmadığını bir kez daha derinden yaşamıştı.
15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "ölümüne direnelim" diyerek milletimizi meydanlara davet etmesiyle darbenin püskürtülmesi ülkemizi işgalden kurtardı. 251 şehit verdik. 2193 vatandaşımız gazi oldu. Allah onlardan razı olsun.
Ama bu durum o gece ortaya çıkan kara deliklerin kapanması anlamına gelmiyordu. S-400 sistemlerinin satın alınması bu anlamda NATO veya ABD içindeki belirli yapılar tarafından desteklenen darbe girişimleri karşısında meşru siyasi yönetimlerin elini kuvvetlendiren dengeleyici bir hamle olarak kayıtlara geçti. Bu yüzden de bir meydan okumadır.
Yusuf Özkır
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- SETA’nın “Uluslararası Medya” Raporu (10.07.2019)
- Değişen sosyolojide Kürtler (05.07.2019)
- Sistematik yalanlar (03.07.2019)
- S-400 diplomasisi (30.06.2019)
- 23 Haziran’ın anlamı (27.06.2019)
- Kaybetme kazan! (21.06.2019)
- Darbeciler ve Mursi’nin şehadeti (18.06.2019)
- Yıldırım – İmamoğlu yayınında “yönetmen” veya “reji” detayı (14.06.2019)