SEÇMEN GELECEĞE BAKIYOR
AK Parti 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinden sonra hem başarılar hem de kayıplar konusunda bir muhasebe içinde. Bunun yansımaları gerek partiden yansıyan bilgilerde gerekse gazetecilerin yazılarında görülüyor. Klasik kuraldır. Teşhis konulmadan tedavi yöntemini bulmak zordur. Doğru teşhisi koyup yola bu şekilde devam etmek konusunda ince elenip sık dokunduğu görülüyor. AK Parti'nin geçmişten bugüne tevarüs eden gelenekleri dikkate alındığında atılan adımların sonuçlarını görebilmek için beklemek gerekiyor.
Bununla birlikte kampanya döneminde üzerinde çalışılmış olmasına rağmen geniş kesimlerde eskisi kadar etkisi görülmeyen birkaç konunun altını çizmek gerekir. Siyasal iletişim kampanyaları seçmen davranışlarını etkilemek için yapılır ve bu kapsamda çeşitli stratejiler geliştirilerek kitle iletişim araçları vasıtasıyla ve yüz yüze görüşmelerle sahaya uygulanır. İstanbul, Ankara ve Antalya gibi büyükşehirlerde beklenen oy oranına ulaşılamaması kampanya sürecinde bazı şeylerin ters gittiğini gösteriyor.
Buna ilave olarak MHP hariç neredeyse tüm muhalefet partilerinin ve pek çok sivil toplum kuruluşunun işbirliği içinde AK Parti'yi hedef alması, ayrıca bunu yaparken gerçek dışı bilgi paylaşımına yoğun şekilde başvurması seçmen davranışını etkilemiş görünüyor. AK Parti bu türden kampanyaları bastırmak için çabaladıysa da seçmende yeterli karşılığı oluşturmadı. Bunun en önemli gerekçeleri arasında değişen sosyoloji ve vatandaşın mutfağına yansıyan ekonomik meseleler sayılabilir.
KÜRT SEÇMENİN ÖZDEŞLEŞEBİLECEĞİ AKTÖRLER
Sonuçları etkileyen faktörlerden birincisi kuşkusuz mega kentlerdeki Kürt seçmenden eskisine göre daha az oy alınmasıdır. Aynı metod takip edildi fakat benzer sonuçlar alınamadı. Bu sonuçlar metodun değişmesi gerektiğine işarete diyor. Siyasal iletişime göre seçmen geçmiş için değil gelecek için oyunu kullanır. Bu temel ilkenin seçmen davranışıyla ne kadar uyumlu olduğu 23 Haziran'da görüldü.
Mesela Kürt seçmenin tercihi önemli ölçüde değişmiş görünüyor. Normal koşullarda AK Parti'li kurmayların bunu anlamlandırabilmesi zor oluyordur muhtemelen. Çünkü AK Parti döneminde temel insan hakları alanında en fazla kazanım elde edenler arasında Kürtler var. Yıllarca Kemalizmin dayattığı asimilasyon politikalarının bittiği bizzat Başkan Erdoğan tarafından pek çok kez vurgulandı. Kürtlerin hak talepleri çok büyük ölçüde karşılandı. Fakat İstanbul seçiminde tablo AK Parti açısından tatmin edici değil.
AK Parti değişen bu sosyolojiyi analiz edip yeni bir strateji uygulamak zorunda. Geçmişte yapılan pozitif işlerin gücü bir yere kadar. Sonrasında seçmeni tutacak yeni hamleler gerekiyor.
Öte yandan AK Parti'nin Kürt seçmenle ilişkisinde HDP veya İmralı'nın aracı olarak kullanılmasının bir karşılığı yok. Çözüm sürecinin devam ettiği 7 Haziran 2015 seçimlerinde bile HDP, CHP ile işbirliği yaptı. Kampanyasını AK Parti karşıtlığı üzerine kurdu. Dolayısıyla AK Parti için burada hem bir zemin yok ve olabildiğince kaygan bir yapıya sahip. O kapsamdaki bütün denemeler ters tepiyor.
RASYONEL TALEPLER
Aslında terör örgütü PKK elebaşı Öcalan'ın tek bir işlevi var o da HDP'nin politikalarına sağlayabileceği katkı ile sınırlı. HDP de bunu sık sık kullanıyor zaten. HDP tarafından benimsenmemiş hiçbir meselede Öcalan oyun değiştirici bir yere sahip değil. İşine geldiği gibi kullanıyor. Kandil, HDP ve Selahattin Demirtaş'ın taraf olduğu bir konuda Öcalan'ın rolü yok denecek kadar az. AK Parti veya Türkiye Cumhuriyeti'nin çıkarları söz konusu olduğunda kitleleri etkileme bakımından o cenahta üçüncü dördüncü sıraya gerilemiş durumda Öcalan. Bunun somut örneği çözüm sürecinde görüldü. Öcalan'ın Nevruz mektuplarında vurgulanan silahlı teröristlerin Türkiye'yi terk etmesi ve silah bırakma çağrısı bir karşılık bulmadığı gibi oyalama stratejisinin parçasına dönüşmüştü. Yani AK Parti'nin Kürt seçmene ulaşma konusunda siyasal meşruiyeti sağlam temellere sahiptir. Güçlüdür. AK Parti ile Kürtler arasındaki bağın sağlam olduğunu 31 Mart seçiminde bölgede alınan oylar ispatlamıştır. Bu başarının mega kentlere de yansıması için AK Parti'nin önündeki seçeneklerden birincisi bence AK Parti felsefesini benimsemiş ve genç Kürtlere hitap edebilme kapasitesine sahip yerli-milli müktesebata sahip Kürt siyasi aktörleri vitrine taşımasıdır. Çünkü bölgede karşılık bulan temsil mekanizmasının kentlerde beklenenin altında kalması farklılaşan dinamikler, beklentiler ve ihtiyaçlarla ilgilidir. Vitrine taşınacak aktörler kentli yeni kuşaklara rol model olabilir. Özellikle muhafazakar, dindar ve liberal kesimlerin partiye yakın tutulabilmesi konusunda bu afım katkı sunabilir.
Kürt sorununu AK Parti çözdü. Dolayısıyla ana sorunları çözülen yeni kuşakların AK Parti ile bağlarını kuracak modern ve rasyonel talepler öne çıkmaya başlıyor. Bunlar siyasi kariyer olabilir, üst düzey bürokratik atama olabilir, popülerlik olabilir. Bu maddeleri artırmak mümkün. Dolayısıyla AK Parti'nin seçim kampanyasında aynı şeyleri yapmasına rağmen benzer sonucu alamamasının arkasında yeni ortaya çıkan makro taleplerin olduğuna yönelik işaretler var.
Bu işaretlerin üstüne soğukkanlılıkla gidilmesi 2023 öncesi mega kentlerdeki tabloyu etkileme potansiyeline sahip.
Bir diğer konu ise mega projelere ve hizmet siyasetine rağmen kentlerde yaşanan oy kaybıdır.