"YALAN" OLDUĞUNU SÖYLEMEK NE KAZANDIRIYOR?
Japonya'nın Osaka kentinde Haziran ayının sonunda düzenlenen G-20 zirvesi Türkiye'nin tezlerinin desteklenmesi ve küresel kamuoyu önünde doğrulanması bakımından oldukça verimliydi. Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın Trump ve Putin ile yaptığı ikili görüşmelerde gündeme gelen S-400 ve F-35 konularında Türkiye masadan eli güçlenerek kalktı. Trump'ın Türkiye'yi destekleyen ve haklı bulan açıklamaları eğer bir illüzyonist gösterisi değildiyse dünyanın gözleri önünde yapıldı. Rusya'nın Temmuz ayında ilk teslimatı yapmasının beklendiği takvime göre muhtemel bir Amerikan yaptırımı olmayacağı konusunda Trump pozitif cümleler kurdu. Aynı olgu F-35'ler için de geçerliydi.
Yine de dereyi görmeden paçaları sıvamamak gerekir atasözünü üreten bir toplum olarak son dakikaya kadar ihtiyatlı olmakta fayda var. Çünkü Obama yönetiminin Türkiye'ye söylediği yalanların izi henüz çok canlı. Uzun süre de kapanacak gibi görünmüyor.
Kuşkusuz sadece küresel aktörler konusunda değil Başkan Erdoğan'ın ve AK Parti'nin içerdeki müzmin muhalifler karşısında da aynı temkinli yaklaşımı göstermesi gerekiyor. Çünkü Türkiye açısından kritik virajların dönüldüğü G-20 zirvesi onların gündemine ancak magazin boyutuyla girebildi.
NOT TUTULAN FOTOĞRAF
Başkan Erdoğan ve Başkan Trump'ın yönetimindeki heyetler arası toplantıdan çekilen fotoğraflardan birinde ABD heyeti not tutarken Türk heyetinin elinde not tutulduğuna dair kalem-defter olmaması üzerinden sosyal medyada bir küçümseme furyası başlatıldı.
Muhalif gazetecilerin sosyal medya hesaplarında tuhaf yorumlarla paylaştığı bu fotoğraf hızlı bir şekilde Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasına sirayet etti. Kılıçdaroğlu TBMM'deki toplantısında aynı minvalde konuya değinerek koroya katılmış oldu.
Halbuki kamera açısı ancak gerçeğin bir kısmını temsil eder ve gösterebilir. Aynı şey fotoğraf makinesi için de geçerlidir. Kamera ve fotoğraf makinesi bütünü değil parçayı aktarabilir. Görebilme yetisi sınırlıdır. Nitekim gerçeğin diğer tarafı olan ve Türk heyetini not tutarken gösteren fotoğraflar da sosyal medyada paylaşıldı. Fakat üretilen algının elde ettiği etkileşim ve popülerlik ile kıyaslandığında gerçeğin değeri sınırlı kalıyor. Bu ilk kez olmadı son kez de olmayacak.
CHP'NİN RÜYA DÖNEMİ
Trump'ın Erdoğan'ı destekleyen açıklamalarından intikam alırcasına muhalefetin gösterdiği karartma performansı gerçekten Türkiye karşıtı Amerikalı şahinlere şapka çıkartacak türdendi. CHP genel başkanı Türkiye'nin hava savunma alanında ihtiyaç duyduğu büyük bir açığın kapatılması konusunda gerçekleşen tarihi görüşmelere dair tek cümle etmeden koca zirveyi bir fotoğraf üzerinden hem de sadece gerçeğin tümünü temsil etmeyen bir kare üzerinden takipçilerine sundu. Eleştirdi. Küçümsedi. İbretlik bir durum.
CHP kitlesinin bu yaklaşımı sahiplenmesindeki bağlılık ise ayrı bir konudur. Erdoğan'ı alaya alan veya alma potansiyeline sahip herhangi bir içeriğin binlerce-onbinlerce paylaşıma erişmesi yeni değil. İğneyle kuyu kazarcasına çalışılarak oluşturulmuş bir algılar dünyası var. Nasıl bir algı süreci yürütüldüyse hiçbir şüphe duymadan bağlılıklarını sağlamış durumda. Kısa vadede karlı gibi görünen bu bağlılık-bağımlılık sürecinin uzun vadede CHP'ye ne tür geri dönüşler sağlayacağı daha net şekilde ortaya çıkacaktır.
YALANLAR SİSTEMATİK
Fakat şu anda CHP yönetimi ve etrafındaki gazetecilerin yaptığı işbirliği masalsı günlerini yaşıyor. Çünkü sorgulama melekelerini "Erdoğan karşıtlığına" kurban vermiş bir kitle ile karşı karşıya Erdoğan ve AK Parti. Bu ezberin dış politikada ve Türkiye'nin bağımsızlığını ilgilendiren hayati bir konuda da tekrar etmesi ise meseleyi daha kritik hale getiriyor.
Bu yüzden sadece küresel dinamikleri değil aynı zamanda içeride CHP'nin başını çektiği müzmin muhaliflerin üreteceği karartmaları da dikkate alarak süreç yönetiminin gerçekleştirilmesi gerekiyor. Yine de artık sistematik bir gidişat almış olan bu planlı karartmalar, çarpıtmalar ve manipülasyonlar karşısında AK Parti'nin "cevap yetiştirmek", "öyle değil böyle demek" veya "yalan söylendiğini topluma anlatmak konusunda fazlaca gayret sarfetmek" yerine yeni bir aşamaya geçmesi gerekiyor. Yalanların doğrulanması çabasıyla gidilebilecek yer belli: Orada rasyonel siyasi kazanç bakımından hiçbir şey yok. 23 Haziran bunu gösterdi.
Yusuf Özkır