Ana gibi yar olmaz
Bizim dinimizde, örfümüzde, âdetimizde; annenin ve anneliğin özel bir yeri ve önemi vardır. Çünkü, onlar; hayatın ana unsuru olan insanı dokuz ay on gün eziyet çekerek rahminde taşıyan, ağır sancılar altında ölümü göze alarak doğuran, kendi canından aziz bilerek koruyup büyüten, yüreğinin sesine kulak vererek yön verip yürüten, ömrünün sonuna kadar kavli ve fiili duaları ile arkasında nöbet tutan müthiş ve muazzam kahramanlardır.
Onun içindir ki; Hadis-i Şerif'te ifade edildiği gibi, Cennet'i "anaların ayağının altında" bilmişiz. Doğup büyüdüğümüz yuvamıza, "ana ocağı"; huzur ve güven içinde yaşadığımız yurdumuza, "ana vatan" demişiz.
Öte yandan, biliriz ve inanırız ki; anasının duasını almayan, dünyada da ahirette de felah bulmaz. En vefalı dostlarımız onlardır; "Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz."
İşte bu yüzden, biz; Allah'ın her günü analarımızın ellerini öper, dualarını alırız. Onların gönüllerini hoş etmez ve hoşnut tutmazsak; yollarımızın açık olmayacağını, işlerimizin rast gitmeyeceğini biliriz.
Fakat, modern dünya; anaların değerini yılda bir güne indirdi. İlk defa 1914 yılında, Amerika Birleşik Devletleri Senatosu'nun kararı ve Başkanı'nın onayıyla; Mayıs ayının ikinci Pazar günü, yılda bir kutlanan "Anneler Günü" ilan edildi.
Her ne kadar, giderek resmi ve özel huzurevlerine bırakılarak yalnızlığa, kimsesizliğe mahkum edilen annelerin ve babaların sayısı artsa da; yılda bir kez anıyor, kutluyoruz. Annelerin insan ve toplum hayatındaki yerine, önemine vurgu yaparak; bir de formalite icabı ziyaret edip hediye sunarak, görevimizi yerine getirmiş gibi oluyoruz.
TARİHE YÖN VEREN ANNELER
Bizim, iftihar tabloları ile dolu dini ve milli geçmişimizde; tarihe yön veren annelerimiz var. Kendi evlatlarıyla ilgili kişisel, aileleriyle ilgili kurumsal sorumlulukların yanında; özellikle zor zamanlarda, çok stratejik toplumsal roller de üstleniyorlar.
Bir başka ifadeyle; "Beşiği sallayan el, dünyaya hükmeder". Tarihe yön verenler; anneler, anneler, anneler.
İlk anamız Hz. Havva; insanlığın ebesi. Tüm milletler ve ümmetler; onların sülalesi.
Hz. İsmail'in annesi Hz. Hacer; Allah'a teslimiyetin timsali oldu. "İlk muhacir" olarak anıldı; kaldığı yer, milyarlarca Müslüman'ın Hac Merkezi haline geldi.
Hz. Musa'nın annesi; oğlunu ölümden kurtarmak için, kundağı ile suya salıp Allah'a emanet etti. Sonra da bakıcısı olup; Firavun'un sarayında büyüttü.
Hz. İsa'nın annesi Hz. Meryem; bir mucizenin muhatabı oldu. Tarihte ilk ve son defa; babasız oğlan doğurdu.
Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü cahiliye döneminde; Hz. Amine, en şerefli anne olabildi. Oğlu Hz. Muhammed (sav); şefkat ve merhamet peygamberi olarak görevlendirildi.
İlk kadın Müslüman Hz. Hatice; Resulullah'ın eşi ve en büyük destekçisi idi. İlk vahiy geldiğinde; hem şeksiz ve şüphesiz tasdik etti, hem de tüm benliği ile teşvik edip yüreklendirdi.
Çocuk yaştaki Rey Kıralı'nın annesi Seyyide Hatun; Gazneli Mahmud'a yazdığı meşhur mektupla, ülkesini işgal edilmekten kurtardı. O günden sonra; "aslanın dişisi" diye anıldı.
Ayşe Ümmü Ebi Abdullah; son Endülüs Sultanı'nın annesi idi. Oğlu Gırnata şehrini küffara teslim edip kaçtığı ve acziyet içinde ağladığı zaman; "Ağla utanmaz ağla! Erkekler gibi savaşıp savunamadığın vatanın için, şimdi kadınlar gibi ağla" dedi.
Şeyh Edebali'nin kızı, Osman Gazi'nin eşi Mal Hatun; altı yüz yıllık ulu çınarın, humuslu toprağı oldu. Kocasının rüyası, babasının yorumu; O'nun yurdunda ve yuvasında hayat buldu.
93 Harbi diye bilinen 1877 Türk-Rus savaşının kadın kahramanı Nene Hatun; savaştan sonra, "Üçüncü Ordu'nun Annesi" ilan edildi. Ölümünden kısa bir süre önce; "Yılın Annesi" seçildi.
İstiklal Harbi döneminde; cephede nice Ayşeler, Fatmalar yer aldı. Kimi şehadet şerbetini içti; kimileri gazi oldu.
MİLLETİMİN ANASI
Bizim de hayatımızda; yaptıklarıyla ve yaşadıklarıyla iz bırakan ve isimsiz kahramanlardan olan bir anamız vardı. O gitti, sevap ve dua kapımız kapandı; arkasında, adına ithaf ettiğimiz mısralar miras kaldı:
Doğduğun günden beri, ne çileler çektin sen; / Taşa tırnak geçirdin, can tohumu ektin sen.
Alın terin, göz yaşın, nesline hayat verdi; / Çoraklaşmış toprakta, gür fidanlar yeşerdi.
Bırak açsın çiçeğin, ağacın meyve versin; / Ayağın yeri tutsun, başın göklere ersin.
Saçlarına ak düşmüş, sarı benizli kadın; / Çağlar sana baş eğer, tarihe geçse adın.
Ey insanın büyüğü, kadınlığın en ası! / Selam sana binlerce, milletimin anası.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Vakıf medeniyetinin mirası (05.05.2018)
- Uluslararası eğitim kardeşliği (02.05.2018)
- Kitaplı kahve kültürü (28.04.2018)
- Çocuklarımız ve gençlerimiz oyuna geliyorlar (25.04.2018)
- Okullar kardeş olunca (21.04.2018)
- Zorunlu ana-baba okulu (18.04.2018)
- Şubat’ın sonu bahar oldu (14.04.2018)
- Ahi Evran ve mesleki eğitim (11.04.2018)