Arama

Zekeriya Erdim
Mayıs 2, 2018
Uluslararası eğitim kardeşliği

Yağmurlar yağıp, dereler coştuğunda; barajların, göllerin, denizlerin su seviyesi yükselir. Tarlalar ve ovalar suya kavuştuğunda; topraklar canlanır, ürünler bereketlenir.

Ülkelerin ve toplumların sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik kazanımları da öyledir. Tıkanmış kanallar açıldığında, atıl kaynaklar ve kapasiteler aktif ve verimli kullanıldığında; iyilikler, güzellikler sökün edip peş peşe gelir.

Bu bağlamda, son yıllarda giderek artan bir iyilik ve güzellik alanı var. Ülkemizde eğitim gören binlerce yabancı yahut misafir öğrenci; bizim çocuklarımızla ve gençlerimizle, köklü ilişkiler içine girip kardeş oluyorlar.

Kafkaslar'dan Balkanlar'a, Ortadoğu'dan Afrika'ya kadar uzanan ve kısaca "gönül coğrafyamız" diye tanımlanan dost ve kardeş ülkelerden; dünyanın "yükselen yıldız"ı Türkiye'ye, her yıl daha fazla misafir öğrenci geliyor. Eğitim süreçlerini tamamlayıp ülkelerine döndüklerinde; her biri, bizim o ülkelerdeki ellerimiz, ayaklarımız, gözlerimiz, kulaklarımız oluyor.

Daha fazla misafir öğrenciyi gönül hoşluğu ve hoşnutluğu içinde karşılamak, ağırlamak, uğurlamak için; Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, YÖK, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kamu kurumları tam bir seferberlik içinde. Örgün ve yaygın eğitim hizmeti veren sivil toplum kuruluşları ve hatta özel sektör kurumları ise; geleneksel misafirperverliğimizi göstermenin ve eğitim muhacirlerine iyi ensar olmanın peşinde.

Onlara eğitim, danışmanlık, kurs, burs, ulaşım, konaklama hizmetleri veriliyor. Bizim çocuklarımız ve gençlerimiz ile misafir çocuklar ve gençler arasında oluşan, gelişen dostluğun ve kardeşliğin yanı sıra; uluslararası evlilik ve ortaklık ilişkileri içine de giriliyor.

ULUSLARARASI ÖĞRENCİ BULUŞMALARI

Ülkemizdeki misafir öğrencilere hizmet veren sivil toplum kuruluşları arasında; Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu (UDEF) adlı bir kurum var. Yöneticilerinin kamuoyuna yaptıkları yazılı ve sözlü açıklamalardan anlaşıldığına göre; Türkiye üniversitelerinde lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim gören 115 bin misafir öğrencinin 35 binini üye yapıp kendi bünyelerinde toplamış bulunuyorlar.

2004 Yılından bu yana faaliyet gösteren söz konusu kurum; eğitim, rehberlik, danışmanlık, konaklama hizmetlerine ilave olarak her yıl bir de "uluslararası öğrenci buluşmaları" organize ediyor. Böylece, çok sayıda ülke ve toplum nezdinde; Türkiye'nin tanıtılmasına, imajının ve itibarının yükseltilmesine yönelik bir rol de üstleniyor.

Bu yıl 11.si düzenlenen "uluslararası öğrenci buluşmaları" kapsamında; 41 ülkenin 75 şehrinde, çeşitli etkinlikler yapılacak. 1 Nisan 2018'de başlayan etkinlikler; 12 Mayıs 2018'de, İstanbul'da, Haliç Kongre Merkezi'nde, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın da katılımıyla gerçekleştirilecek final programı ile tamamlanmış olacak.

Bu tür çalışmalar; aynı zamanda, devlet-millet işbirliğinin güzel örnekleri. Aktif görev üstlenenler; dünya çapında verilen kültür ve medeniyet mücadelesinin, çağdaş gönül erleri.

AFRİKA'DA BİZE DUA EDEN BİR ANNE

Uluslararası eğitim kardeşliğinin iç ve dış yansımaları konusunda; dikkate değer örnekler görüyor, biliyor, başka dostlardan da duyuyoruz. Türkiye'ye duyulan ümidi ve güveni fark edip; bir yandan sorumluluklarımızı hatırlıyor, öte yandan mutlu oluyoruz.

Söz konusu örneklerden biri; gönlümüze köz düşürüp, yüreğimizi yakmıştı. Afrika'nın ücra bir köyünde, okuma yazma bilmeyen bir annenin bizim için dua ettiğini öğrendiğimizde; gözlerimizden yağmur gibi yaş akmıştı.

Bizim de dinleyicileri arasında bulunduğumuz bir sohbet programının sonunda; soru-cevap faslına gelinmişti. Söz, sohbet konusunun sınırlarını aşmış; siyasi tartışmalara girilmişti.

Katılımcılardan biri; Türkiye'nin hal ve gidişinden şikayet etti. İddiası ilerledi; siyasi muhalif üslubuyla, Cumhurbaşkanı'nın diktatör olduğu ithamına kadar gitti.

Tartışmanın iyice kızıştığı bir anda; arka taraftan, alışılmışın dışında bir ses geldi. Herkes sustu; bakışlar o tarafa yöneldi.

Anlaşılan o ki; aramızda, Türkiye'de doktora öğrencisi olarak bulunan Afrika'lı bir genç vardı. Kırık dökük bir Türkçe ile ve canı yanmış insan refleksiyle; salonda bulunan kalabalığa bağırdı:

-Ben sizi hiç anlamooor. Siz, diktatör ne demek tanımooor. O diktatör olsa, siz burda beele konuşabilemez. İstediiiz yerde istediiiz toplantıyı yapıp, lideri tartışabilemez. Benim okuma yazma bilmeyen bir anam var; köyünden başka dünya bilmez, lakin Türkiya'yı bilir. Kendi ülkesinin Devlet Başkanı ile tanışık olmaz; lakin, Erdogan ile tanışık olur. Günde beş vakıt, namazlardan sonra secdaya gapahlanıp; göz yaşları içinde, Türkiya'ya ve Erdogan'a dua eder. "Allahım, onları Ummet-i Muhammed'in başından eksik etme" der. Kusura bakmayın; siz, sahip olduuuz şeylerin kıymetini bilemooor. Allah'ın verdiği nimetlerin, şükrünü eda edemooor.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN