Dahilerin değerlendirilmesi
Yıllardır, "özel yetenekli" çocukların ve gençlerin eğitimi konusunda; okuyor, yazıyor, konuşuyor, tartışıyor, Ar-Ge çalışmaları yapıyoruz. Mevcut eğitim sisteminde, "elmas" madenine "kömür" muamelesi yapıldığını, sonra da yanmıyor diye çöpe atıldığını; elimizin erdiği, gözümüzün gördüğü, dilimizin döndüğü her yerde, her zaman, herkese hatırlatıyoruz.
Bu bağlamda, 2003 yılında, özel Ar-Ge ekibi oluşturup; konuyu bütün boyutları ile ele alan bir rapor hazırladık. 2005 yılında, söz konusu raporun özetini iki milletvekiline sunarak; bu meselenin, "devlet politikası" haline getirilmesi gerektiğini hatırlattık.
Sonraki yıllarda; İstanbul Kalkınma Ajansı'na projeler sunduk. Eğitim camiasına hitap eden, "Yeryüzünün Dahilerini Arıyoruz" başlıklı özel bir program yaparak; "farkındalık" oluşturma niyeti ve gayreti içinde bulunduk.
Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın desteğiyle, 14-19 yaş gurubu gençler için; beş ayrı testin entegre edilmesi sonucu elde edilen, "online yetenek ölçme bataryası" hazırlama fırsatımız oldu. Pilot çalışma kapsamında, belli sayıda gence uygulandıktan sonra; alanında ilk ve tek olan bu çalışma, müşterisiz meta gibi bir köşede kaldı.
Şimdilerde, Milli Eğitim Bakanlığı; "yetenek avcılığı" yapmaya başlamış. Tarama testleriyle, "dahi" düzeyindeki çocukları tespit ederek; Bilim Sanat Eğitim Merkezlerine yönlendirip, yetiştirilmelerini sağlayacakmış.
Bu çalışmanın; dahilerin değerlendirilmesi konusunda, sevindirici olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, maalesef; maksadın hasıl olması bakımından, çok çok yetersiz olduğunu da belirtmeliyiz.
Hatta, daha da kötüsü; yapılması gerekenlerin ertelenmesine, ötelenmesine sebep olması gibi bir tehlike var. Çünkü, insanlar; BİLSEM'lerin durumunu bilmeden, hak ettiğinin ötesinde ümit ve güven bağlıyorlar.
Biz burada; önce, mevcut durumla ilgili bir tespit yapalım. Sonra, yapılması gerekenlerle ilgili tekliflerimizi sunalım.
DURUM TESPİTİ
Genel kabule göre; çocukların ve gençlerin yüzde iki buçuk kadarı, "üstün" ya da "özel" yeteneklidir. Bu yeteneklerin ortaya çıkarılması, işlenip işe yarar hale getirilmesi için; mevzuatının, müfredatının, kadrosunun, eğitim ortamının, kısaca her şeyinin "özel" olması gerekir.
Türkiye'de, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 18 milyon çocuk ve genç olduğuna göre; bizim, eğitim çağında, 450 bin "üstün" ya da "özel" yetenekli çocuğumuz, gencimiz var. Bunlar, uygun şartlarda eğitim ve öğretim imkanı bulamadıkları için; kısa zamanda aykırı ve agresif tavırlar içine girip, sistemin arızalı unsurları haline geliyorlar.
Bugün, değişik illerde ve ilçelerde açılan BİLSEM'ler; toplam 25 bin civarında öğrenciye hizmet veriyor. Oran olarak; yüzde iki buçukluk dilimin, ancak % 5,5 kadarına tekabül ediyor.
Öte yandan, her bir çocuğa ve gence sunulan istifade imkanı; haftada bir-iki saat kadar. Okuldan arta kalan zamanlarında, gidip gelmelerine değmeyecek düzeyde; belki tatmış, hatta koklamış oluyorlar.
Buna bir de kadro ve altyapı yetersizliğini eklersek; altının ne kadar boş olduğu anlaşılır. Böylece; aslında yalandan yere oyalandığımızın ve oyaladığımızın farkına varılır.
Sonuç olarak, buralar bu haliyle; kemiyet açısından da keyfiyet açısından da derde deva olamaz. En büyük hazinemiz olan insan kaynaklarının, en nadide incileri olan dahiler; büyüyen ve gelişen Türkiye'nin, güçlü lokomotifleri haline gelemez.
ÇÖZÜM TEKLİFİ
Özel yetenekli çocukların ve gençlerin keşfedilmesi, geliştirilmesi, katma değere dönüştürülmesi anlamındaki "yetenek yönetimi"; sadece eğitim politikamızın değil, hayatın bütün alanlarını ve konularını kapsayan temel politikalarımızın, öncelikli hedefi haline gelmelidir. Kamu, özel sektör ve sivil toplum işbirliğiyle; bu konuda, bir seferberlik ilan edilmelidir.
Hiç şüphemiz olmasın ki; denizlerde ve karalarda petrol yahut doğal gaz aramaktan, duble yollar ve tüneller açıp uluslararası hava limanları yapmaktan daha önemli. Uçak ya da silah fabrikalarından; hava, su, güneş ve nükleer enerji santrallerinden daha değerli.
Bunun için; atılması gereken adımlar, yapılması gereken işler var. Her türlü keşfin, icadın, üretimin tohumu ve toprağı olabilecek muazzam bir kaynak yahut yetenek yelpazesi; değerlendirilmeyi bekliyorlar.
Öncelikle, yetenek taraması ve tespiti için; toplumsal geleneğimize ve genetiğimize uygun, yerli ve yeterli ölçekler oluşturulmalı. Her bir çocuğun ve gencin, doğuştan getirdiği kabiliyet ve kapasitenin alanı ve oranı tespit edilerek; erken yaşta, adı konulmalı.
Tüm yetenek alanlarına ve konularına hitap edecek şekilde; okullar, kurslar, merkezler, atölyeler açmalıyız. Balıkları uçmaya, kuşları yüzmeye zorlamayacak şekilde; herkes için, kendi fıtratına uygun hedefler seçmeliyiz.
Mevzuat, müfredat; bu anlayışa uygun olarak hazırlanmalı. Kadrolar bu mantıkla yetiştirilmeli; altyapılar bu mantaliteye göre oluşturulmalı.
Kalkınmanın, yükselmenin, ileri gitmenin temel dinamiği; genç nüfusun potansiyel enerjisini, kinetik enerjiye dönüştürebilmektir. Bütün madenleri değerli görüp; kendi alanının en iyisi haline getirebilmektir.
Hakkı teslim açısından, ifade edelim ki; Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2023 vizyon belgesinde, bu konuyla ilgili başlıklar ve bölümler var. Ancak, kabulleri ve kararları hayata geçirme konusunda; ilgili kadrolar ve kurumlar, "mış gibi" yapıyorlar.
Kalemin ucunu sivriltip; hakkını vererek yazmalıyız. Yetenek yönetimini devlet ve millet politikası haline getirip; bu sorunu, köklü bir şekilde ve kalıcı olarak çözmeliyiz.
Kuyunun içinde yeteri kadar su olduğunu; adımız gibi biliyoruz. Başımızda bulunanların; bir testi su akıtarak, tulumbayı çalıştırmalarını bekliyoruz.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- 24 Kasım’ın ardından (25.11.2018)
- Eğitimde yerel-evrensel dengesi ve uyumu (22.11.2018)
- Çocuk dostu vakıf adam (17.11.2018)
- Eğitimde model olma ihtiyacı (14.11.2018)
- 28 Şubat bitti mi, bitmedi mi? (10.11.2018)
- Anneler ve babalar, kadınlar ve erkekler (07.11.2018)
- Özel okullar “öz” mü, “üvey” mi? (03.11.2018)
- “Emektar” olun ama sakın “emekli” olmayın (31.10.2018)