2023 Vizyonunda insan ve toplum modeli
Genel ilke olarak; bir ürünün "çıktı"larında sorun varsa, "girdi"lerine ve ""üretim süreçleri"ne bakmak gerekir. Çünkü, "sebep"leri değiştirmeden "sonuç"ları değiştirmek mümkün değildir.
Öte yandan; "armut" çekirdeğinden "elma" fidesi, fidanı, ağacı, meyvesi elde edemeyiz. Hele "iyi elma" üretmek gibi bir derdimiz, davamız varsa; tohumunu da toprağını da iyi seçmeliyiz.
Her zaman ifade ettiğimiz yahut her fırsatta yeniden hatırlattığımız gibi, hayatın merkezinde insan var. Amatör gözlemler ve profesyonel istatistikler; insan ve toplum yapımızın iyiye doğru gitmediğini gösteriyorlar.
İnsanın oluşma, gelişme safha ve süreçlerinde birinci derecede etkili olan unsur; örgün ve yaygın eğitim. Ana rahminden mezara kadar devam eden, akıl-ruh-beden unsurlarını etkileyerek benliği-kimliği-kişiliği şekillendiren sosyal üretim.
O halde, bugün dünden yarın bugünden daha iyi olmak için; insana odaklanmamız gerekiyor. Bu da bizi, eğitim sisteminin nasıl olduğu yahut olması gerektiği noktasına getiriyor.
Bizim tespitlerimize göre; eğitim sistemlerinin bir temeli, dört direği var. Eğitim felsefesi, temeli; mevzuat, müfredat, kadro ve eğitim ortamı da direkleri oluşturuyorlar.
Temel yoksa, üstüne direk dikilip bina yapılamaz. Eğitim felsefesi eksikse, yanlışsa; diğer unsurlar ne kadar mükemmel olursa olsun, beklenen sonuçlar alınamaz.
Bu açıdan hal ve gidişimizin ne durumda olduğunu anlamak için, irade ve inisiyatif kullanan kurumlara bakıyoruz. Etkili ve yetkili makamların ortaya koyduğu belgelerde, bilgilerde; ümidimizi ve güvenimizi takviye edecek ipuçları arıyoruz.
Ekim 2018'de kamuoyu ile paylaşılan "2023 Vizyon Belgesi"nde, "yetiştirmemiz gereken insan tipi"nin tanımlanmasından söz ediliyordu. Devamında ise "21. Yüzyıl Talim ve Terbiye Modelimiz ile 2023 Eğitim Vizyonu"nun temel hedefi, ahlak telakkisine dayalı ve insanı merkeze alan bir varlık ve bilgi anlayışını yeşertmektir" diyordu.
Burada geçen "ahlak telakkisi" ile "varlık ve bilgi anlayışı"nın altını çizmeliyiz. İnsan ve toplum modelinin yazılımını oluşturacak "dünya görüşü"nün adını koymalı, şifrelerini çözmeliyiz.
Geçtiğimiz günlerde TBMM'de sunulan ve böylece kamuoyu ile de paylaşılmış olan 11. Kalkınma Planı'nın eğitimle ilgili bölümlerini inceledik. 2019-2023 dönemini kapsayan planın bir yerinde, insan ve toplum modelini şekillendirecek değerler sistemi konusunda; anlamını ve açılımını merak ettiğimiz yarım yamalak cümleler görebildik.
Yoruma açık bir dille ve üslupla, "milli, manevi, evrensel değerlerin esas alınması"ndan söz ediliyordu. "Küresel gelişmelere ve ihtiyaçlara uygun eğitim içerikleri ve öğretim programları hazırlanacak" deniliyordu.
Anlaşılan o ki, bu konuyu teğet geçme gereği duyulmuş. Anayasanın değiştirilmesi teklif edilemeyen maddeleri gibi, varlık felsefesine dayalı bir eğitim felsefesi çerçevesi çizilerek yetiştirilmesi gereken "insan tipi" ve oluşturulması gereken "toplum modeli" ile ilgili net bir tarifin, tanımın yapılması sakıncalı bulunmuş.
İşte bu noktada, hazırlıkları devam eden özgün bir çalışmadan söz açmak istiyoruz. Böylece, kendi çapımızda sürece katkıda bulunmuş olmayı umuyoruz.
Geçen sene, Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi ile Eğitim Gönüllüleri Derneği işbirliğiyle; "Eğitimde Yeni Arayışlar" konulu ve "Gelecek Öngörüsü" temalı bir uluslararası kongre yapılmıştı. Akademik Kurulun elemelerinden sonra, toplam 196 tebliğ ve tebliğci katılmıştı.
Bu yıl, 26-27-28 Ekim 2019 tarihlerinde ikincisi yapılacak. Tema olarak, "2023 Vizyonunda İnsan ve Toplum Modeli" ele alınıp tartışılacak.
Arkasından, yıllardır yapılan ar-ge çalışmalarının özetini çıkarıp, süzme bir sonuç raporu hazırlayacağız. Yeni, yerli, yeterli bir "eğitim modeli"nin çerçeve planıyla ilgili öngörülerimizi; ilgililerin ve kamuoyunun bilgisine sunacağız.
Bilindiği gibi dünyanın bütün ülkeleri , kendi inanç sistemlerinin yahut kültür ve medeniyet değerlerinin öngördüğü insanı yetiştirmeye, toplumu oluşturmaya çalışıyorlar. Eğitim sisteminin tüm alt bileşenlerini, ona göre planlayıp uyguluyorlar.
Biz ise, çoklu çelişkiler içinde yaşamaya devam ediyoruz. Mümkün ve muhtemel tepkileri göğüslemek zorunda kalmamak için, genellikle "kuş dili" kullanma yoluna gidiyoruz.
Bunun sebebi ya kimlik erozyonu, yahut zorlayıcı unsurlardır. Kimliğimiz konusunda mutabık olabilirsek, geriye engelleri aşmak için mücadele etmek kalır.
Artık dilimizi ve üslubumuzu netleştirip; temel değerlerimizi ve doğrularımızı açıkça ortaya koymalıyız. Söylendiği gibi demokrasi çoğunluk rejimi ise, çoğunluğun ihtiyaçlarını ve beklentilerini esas alan bir eğitim sistemi kurgulamalıyız.
Şüphesiz, azınlıklara da bir dünya görüşü yahut hayat modeli dayatılmamalı. Herkesin, başkalarının özgürlüklerini kısıtlamadan, kendi inandıkları gibi yaşamalarını sağlayacak seçenekler sunulmalı.
İttifak ettiğimiz insani ve toplumsal değerler konusunda iş birliği yapar; ihtilafa düştüğümüz konularda ayrı yürürüz. Evrensel doğrulara ve değerlere birlikte sahip çıkar; farklı inanış ve yaşayış biçimlerimizi hoş görürüz.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- “Bezmialem”den “bezmiailem”e (11.07.2019)
- Zamanın ruhu yahut anın vacibi (08.07.2019)
- Aile vakfı (04.07.2019)
- Örnek ve öncü olmak (30.06.2019)
- Hayatın içinde hayata hazırlık (27.06.2019)
- Daha iyi bir gelecek için şimdi ne yapmalı? (24.06.2019)
- Kimin değirmenine su taşıyalım? (20.06.2019)
- Bir yalan bin doğruyu götürür (17.06.2019)