Siz kimden yanasınız?
Dünyanın dengesi ve düzeni; "faydayı temin etme, zararı engelleme" esasına göre kurulmuş. Bu yapıyı koruma ve devam ettirme sorumluluğu; hayatın merkezinde bulunan insana verilmiş.
Genel ilke olarak; fıtrata, yani eşyanın tabiatına uygun davrananlar felah bulurlar. Bozmaya, değiştirmeye, dönüştürmeye kalkışanlar ise; bir şekilde telef olurlar.
Koruma refleksi; yakından uzağa doğru oluşur. İlgi ve sorumluluk anlayışımıza paralel olarak; kişilerden kurumlara, kurumlardan toplumlara doğru gelişir.
Değerlendirme yaparken; kendimiz ve sevdiklerimiz yahut değer verdiklerimiz için fayda üretenlere "dost", zarar getirenlere "düşman" gözüyle bakarız. Dost ise destek olur, düşman ise karşı çıkarız.
Ancak; yakın ve uzak çevremizde, tarif ve tasnif etmekte zorlandığımız kimseler de var. Bizim bağımızda, bahçemizde büyüyüp ağaç oluyor; fakat dallarını yâd ellere uzatıp, meyvelerini başkalarına ikram ediyorlar.
Dillerine bakıp imreniyor, hallerine bakıp hayıflanıyoruz. Bukalemun gibi renkten renge girdiklerini görüp; bir gün "bizden", ertesi gün "başkalarından" olduklarını sanıyoruz.
SUYA, SELE KAPILANLAR
Malum, "zeki" olmak ile "akıllı" olmak; "bilgili" olmak ile "bilge" olmak arasında dağlar kadar fark vardır. Bu farkın mümkün ve muhtemel sonuçları; insanı "berbat" yahut "abat" etme noktasına kadar uzanır.
Zekâsını akla, bilgisini bilgeliğe dönüştüremeyenler; nerede ve nasıl patlayacağı belli olmayan serseri mayınlar gibidirler. Kaş yapacağım derken göz çıkarır; kendilerine de çevrelerine de zarar verirler.
Ayrıca bencil, ukala, had bilmez olurlar. Suyu çeken sünger misali; nefislerini kabartan her eylemi ve söylemi, çekip içlerine alırlar.
Bir makam ya da imkân, onların elindeyse "iyi"; başkalarının elindeyse "kötü" demektir. En büyük marifetleri, birilerine taş yahut çamur atmak; "felaket senaryoları" üretmektir.
Siyasette, bürokraside, sivil toplumda, kültür-sanat çevrelerinde, iş dünyasında, akademik camiada, hâsılı insanın olduğu her yerde; böyle tiplerle karşılaşıyoruz. Bazen çatışıyor, bazen bulundukları ortamlardan uzaklaşıyoruz.
Afet dönemlerinde kaybettiğimiz mallarımız ve canlarımız gibi suya, sele kapılıp gidiyorlar. Allah'ın verdiği kabiliyeti, kapasiteyi yanlış yerlerde ve yanlış şekillerde kullanıp; kelimenin tam anlamıyla, kendilerine yazık ediyorlar.
Daha kötüsü ise, bizim derenin suyunu başkalarının değirmenine akıtmaları. Gövdemizdeki ur gibi, kendi içimizden çıkmaları.
YANLIŞ TERCİH YAPANLAR
Yıllardır, tüm alış-verişlerimizde; mümkün mertebe yerli ve milli olan firmaları, markaları, ürünleri tercih ediyoruz. Paramız içeride kalsın; yatırıma, üretime, istihdama dönüşsün istiyoruz.
Çünkü, kılıcın kimin belinde olduğu ve kınından çıkardığı zaman kime karşı sallayacağı önemlidir. Onun için; kişilerden ve kurumlardan, bu konuda hassas olmaları ve bilinçli tercihler yapmaları beklenir.
Bu açıdan baktığımızda; anlamakta ve anlatmakta zorlandığımız bir durum var. Bazı kamu kurumları, finansal ilişkilerinde; devlet bankalarını bırakıp, devlete ve millete karşı yapılan darbe girişimlerini destekledikleri bilinen özel bankaları tercih ediyorlar.
Ülkenin ve toplumun yüksek menfaatleri göz ardı edilip; kişisel ya da kurumsal hesaplara göre vaziyet alınıyor. Böylece, devletin ve milletin finansal imkânları; devlete de millete de karşı olan çevrelerce, tepe tepe kullanılıyor.
Özel bankaların sunduğu hizmetleri, devlet bankaları sunmuyorsa; bu bir eksikliktir. Ancak, az bir pahaya çok yanlış tercihler yapılması da hoş görülebilecek bir şey değildir.
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul'un bir ilçesinde, öğretmen maaşları; üç yıllık promosyon anlaşmasında kişi başı yirmi beş lira fark için, devlet bankasından, yerli olsa bile milli olmadığı bilinen özel bankaya aktarılmış. Rivayete göre; Türkiye genelinde, başka garip örnekler de varmış.
Biz, tarihi ve kültürel geçmişimizde; binicisini sırtından atan atın, sürüsüne kurt getiren itin elde tutulmadığını biliyoruz. İşte bu noktadan hareketle, doğru duruş içinde olanları tenzih ederek ve teşbihte hata olmaz inşallah şerhini de düşerek; suya-sele kapılıp gidenlere de yabancıyı yerliye tercih edenlere de "siz kimden yanasınız" diye sorma gereği duyuyoruz.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Eğitim medyası ve medya eğitimi (12.10.2020)
- Bizi bize kırdırıyorlar (08.10.2020)
- Devletin kapısı millete, milletin kapısı ümmete açık (04.10.2020)
- Devlet, millet, ümmet kardeşliği (01.10.2020)
- Yandaş gazete (28.09.2020)
- Toplumsal genlerimiz, geleneğimiz, geleceğimiz (24.09.2020)
- Sosyal ve siyasal hayatımızın rol modelleri (20.09.2020)
- Asalet, rezalet, cehalet (16.09.2020)