Bir dinin ya da dünya görüşünün mensupları için; "ilim-iman-amel-tavır" bütünlüğü önemlidir. Her birinin, bilgiyi bilince dönüştürüp; duygularını, düşüncelerini, davranışlarını ona göre şekillendirmeleri gerekir.
İşte bu noktada; "bilgi kaynakları" yahut "bilgi güvenliği" meselesinin hayati değeri ortaya çıkar. Çünkü, insanlar ve toplumlar; bilgi yahut haber kaynaklarının-kanallarının oluşturduğu vadiden akar.
Kişileri, kurumları, olayları, durumları; bilginin aydınlığında anlarız, kavrarız, yorumlarız. Bir bakıma, biz; bilebildiğimiz kadar varız.
Ayrıca ve ilaveten; eksik bilgi açlığa, yanlış bilgi zehirlenmeye sebep olur. Her ikisi de kişisel, kurumsal, toplumsal varlığımızı yahut hayatımızı tehlikeye sokma sonucunu doğurur.
Günümüzde, bilgi ya da haber kaynaklarının başında; basılı, sesli, görüntülü, dijital yayınlardan oluşan "medya" geliyor. Biri doğru ya da yanlış bir şey yapıyor, söylüyor yahut öyle olduğu iddia ediliyor; haberi veriliyor, yorumu yapılıyor, sosyal medya mecralarında paylaşılıyor, böylece "kamuoyu" şekilleniyor.
Ancak, kanalların yahut mecraların çokluğuna rağmen; doğru ve tam habere ulaşmanın fevkalade zor olduğunu görüyoruz. Çoğunlukla, medyanın etki gücünün "istismar" edildiğine; var oluş amacının dışına çıkarılarak, adeta bir "silah" gibi kullanıldığına şahit oluyoruz.
Gelin, bize bilgi ya da haber aktaran kaynakların-kanalların durumuna birlikte bakalım. Eğer başarabilirsek; akıntıya kapılmadan, güvenli bir bölgeye çıkalım.
Kişilere, kurumlara indirgemeden; genel gidişatı görelim. Alınması gereken tedbirleri ona göre alalım, verilmesi gereken kararları ona göre verelim.
İLKELER, KURULLAR, KOMİSYONLAR
Aslında, her kurumun kendine has "yayın ilkeleri" ile birlikte; sektör bazında, "medya etik kuralları" çizgisinde ve çerçevesinde oluşmuş kurullar, konseyler, dernekler, platformlar var. Ancak, kişisel ve kurumsal muhatapların büyük çoğunluğu; uygulamada "öyleymiş gibi" yapıp, kendi kurallarını kendileri çiğniyorlar.
Muhteva açısından; fütursuzca "yalan, sahte, çakma haber" yapılıyor. Muhataplar bakımından; kolayca "iftira" yahut "çamur" atılıyor.
Dine göre "haram", örfe göre "ayıp", ilme göre "yanlış", sağlık açısından "zararlı", sosyal hayat açısından "tehlikeli" eylemlerin, söylemlerin, ürünlerin, firmaların; haberleri, yorumları, reklamları, tanıtımları yapılabiliyor. Okuyucu, izleyici, dinleyici kitlesini yanıltıp yanlış yöne sevk etmek için; bedeli karşılığında sayfalar ve sütunlar, ekranlar ve görüntüler satılabiliyor.
Zanna, iddiaya, ithama dayalı bir haberin altına; istediğiniz her mesajı, muhtevayı sıralayabilirsiniz. Birileri sorgulamaya, yargılamaya, doğrulamaya kalkışırsa; "haber kutsal, kaynak mahfuzdur" kalkanının arkasına sığınabilirsiniz.
Köpek adamı ısırmışsa; haber değerini artırmak için, "adam köpeği ısırdı" yapılır. Müftünün keçisi çalınmışsa; "müftü keçi çaldı" diye manşet atılır.
Bu şartlar altında kime inanılır, hangi haber kaynağına-kanalına güvenilir. Yalan-dolan üstüne kurulan ve yürütülen bir düzen; insana ve topluma, nasıl iyilik ve güzellik getirir.
İSTİSNALARI DA VAR
Genel gidişat bu olmakla birlikte; kişi ve kurum bazında, iyi örnekler de var. Onlar, rüzgâra karşı yelken açmanın, akıntıya karşı kürek çekmenin zorluklarını göze alarak; "insanca" yahut "Müslümanca" bir duruşun mücadelesini veriyorlar.
Geçtiğimiz günlerde, "iyi örneklerden" olduğuna inandığımız bir günlük gazeteyi ziyaret ettik. Genel yayın yönetmeni ile görüşüp; medya sektörünün "karanlık" ve "aydınlık" yönlerini değerlendirdik.
Kendileri, zor ama saygıdeğer bir yolu, yöntemi seçmişler. Daha baştan, emsallerine benzemeyen yayın ilkeleri belirleyip; haktan ve hakikatten yana, mazlumdan ve mağdurdan yana, iyilikten ve doğruluktan yana, ahlaktan ve adaletten yana olma anlamında "yandaş gazete" kimliğini açıkça ilan etmişler.
Yalana, dolana, hileye, hurdaya, zanna, iftiraya geçit verilmiyor. Temel değerler açısından meşru kabul edilmeyen hiçbir olayın ve durumun, kişinin ve kurumun, markanın ve ürünün haberi, yorumu, reklamı, tanıtımı, şekli, görüntüsü girilmiyor.
Tebrik ve teşekkür edip, başarılar diledik. Doğru adamların ve adımların kemiyet ve keyfiyet açısından çoğaltılması, büyütülmesi, geliştirilmesi adına; bize düşen bir şey olursa, ibadet aşkı ve heyecanı içinde, elimizden geleni yapacağımızı söyledik.
Anlaşılan o ki; en yaygın bilgi ve haber kaynağı olan medya sektörünün, ıslah edilip güvenilir hale getirilmesi gerekir. Bu bağlamda, altını imzaladıkları ilkelere bile sadık kalmayanların, "medya ahlakı" ile donanmış olmayanların, kamu yararının yanında durmayanların; sorgulanması, yargılanması, cezalandırılması, faaliyetlerine son verilerek sektörden elenmesi gerekir.
İster "yandaş", ister "muhalif" olsunlar. Ancak, her hal ve şart altında; "doğru haber" vermenin temelini teşkil eden hak ve hakikat çizgisi üzerinde dursunlar.