Zekeriya Erdim

Hangi dala tutunalım?

Adına "hayat" dediğimiz şu inişli, çıkışlı yolda; düşe kalka yürüyoruz. Hemen her düşüşümüzde; kalkmak için tutunacak dal, gitmek için yürünecek yol arıyoruz.

Bizi motive eden, aşk ve şevk veren ümitlerimizle birlikte; tedbirli, temkinli olmamızı gerektiren korkularımız da var. Hayallerimiz, ideallerimiz atak davranıp hemen harekete geçmemizi telkin ederken; hatıralarımız inanmayı, güvenmeyi, kanaat getirip kalben müsterih olmayı öneriyorlar.

Yıllarca, "uğrunda can feda" deyip; zorlu sosyal ve siyasal mücadelelerin içinde olduk. Sel önünden sepet kurtarmak için; gözümüzü kırpmadan ırmağa atladık, denize daldık.

Güvendiğimiz dağlara karların yağması ve tutunduğumuz dalların çatır çatır kırılıp elimizde kalması; akıttığımız terin ve döktüğümüz gözyaşının arkasından ağlamamıza sebep oldu. Sütten dili yanan fedakâr ve cefakâr bir nesil; yoğurdu üfleyerek yiyecek hale geldi.

Yine de pes etmedik; derdimizin, davamızın peşinden gitmekten vazgeçmedik. "Bin kez melül olsak da, bu sevda yolundayız; ölmeye hakkımız yok, yaşamak zorundayız" dedik.

Zamanla; ekilen tohumlar başak, dikilen fidanlar meyve verdi. Kara kışı derinden hissederek yaşayanlar; baharı, yazı da gördü.

Ancak; çok geçmeden, sahip olduğumuz şeylerin kadrini-kıymetini bilmeyen bir hayat anlayışı ve yaşayışı gelişti. Büyük çoğunlukla; har vurup harman savurarak "hazırı yiyen", sorumluluk üstlenmekten kaçınarak "bana ne diyen" bir nesil yetişti.

Böyle giderse; onlar, duvara toslamadan uyanamayacaklar. Ayakları kayıp düştüklerinde; kalkmak için, tutunacak sağlam bir dal bulamayacaklar.

Farkındalığını kaybetmeyenler ile hal ve gidişin hayra alamet olmadığını görebilenler, bilebilenler; her devirde, çare ve çözüm peşindeler. Herkese ve her şeye rağmen; "kaybedilmiş değerleri geri kazanma, kazanılmış değerleri koruma ve yeni değerler üretme" niyeti, gayreti içindeler.

Gel gör ki; at izi it izine karışmış durumda. Derde deva, ruha şifa olma iddiasında bulunanların büyük çoğunluğu; bukalemun gibi renkten renge, kalıptan kalıba girerek yalancı pehlivanlık yapma yolunda.

İşte bu noktada, en doğru yolu ve yöntemi bulmak gerekiyor. Temel tespit olarak; "Hangi dala tutunalım?" sorusunun cevabını bilmek gerekiyor.

Âlemlerin Rabbi; Âl-i İmran suresi ayet 103'te, istikameti göstermiş. Mealen; "Hep birlikte, Allah'ın ipine sımsıkı sarılın" demiş.

Lokman suresi ayet 22'de; bu mesaj ve muhteva, biraz daha açılarak teyit ediliyor. "Kim, iyilik yaparak yüzünü Allah'a dönerse; en sağlam kulpa sarılmış olur" deniliyor.

Eskiden beri, yıldızlara bakılarak yön tespit edildiği bilinir. Ancak, bu; belirli düzeyde astronomi bilgisine sahip olmayı gerektirir.

Ehil olanlar, gök haritasını okuyarak güzergâh belirlerler. Gidilecek yönü işaret eder, yolu gösterirler.

Peygamber (sav) Efendimizden; bu geleneğe atıfta bulunan bir hadis rivayet edilmiştir. "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz" dediği belirtilmiştir.

Biz biliyoruz ki; asırlardır yeni bir peygamber de yok, ashabı da olmadı. İnsanların yönünü tespit etmesine ve yolunu bulmasına yardımcı olacak o yıldızlar kalmadı.

O zaman; "peygamberlerin varisleri" olduğu belirtilen âlimlere ihtiyaç var. Gökteki yıldızlar gibi parlayıp, yolumuzu aydınlatma görevini yapmalılar.

Bir şartla ki; bu yıldızlar, ışığını güneşten alıyor olmalı. Zamane insanlarına ve toplumlarına teklif ya da telkin edecekleri hayat modeli; Kur'an ve Sünnet müktesebatının çizdiği sınırlar içinde kalmalı.

Eğer var iseler; bir adım öne çıkıp, iz bırakarak yürüsünler. Fıkhımızı belirlesin, anın vacibini tanımlasın; göz önünde görünsünler.

Biz de arkalarından gidip, izlerini takip ederek adım atalım. Söylemleriyle, eylemleriyle açık ve net hale getirecekleri hak ve hakikat ipini, sapını, dalını, yolunu tutalım.

Yeter ki; tutunduğumuz dal sağlam, yürüdüğümüz yol doğru olsun. Güneş doğuncaya kadar; yıldızların aydınlığında yön ve yöntem bulunsun.

Resul tembihine, uyarısına uyup; tamamını elde edemediğimiz şeylerin, bir kısmından vazgeçmeyelim. Huyunu bilmediğimiz atlara binmeyelim; suyunu bilmediğimiz pınarlardan içmeyelim.

Sosyal ve siyasal kazanımlarımıza; sonuna kadar sahip çıkalım. Karanlığa taş atmak yerine, bir mum da biz yakalım.

Doğru adamları ve adımları destekleyelim ki; Rahman'ın defterinde adımız olsun. Yola çıkan, yokuş tırmanan arabaya omuz verelim ki; tekerimiz tümsekten kurtulsun.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.