Doğru adamlar, doğru adımlar
Dilimizde ve kültürümüzde; her olaya ve duruma uygun deyimler, atasözleri, kıssalar, fıkralar var. Süzme yoğurt gibi suyu sızdırılmış anlatımlar; söz hazinemizi zenginleştiriyor, düşünce dünyamıza değer katıyorlar.
Bu bağlamda; sebebi tek, sonucu çok olan halleri anlatmak için kullanılan bir kıssa vardır. İki kitaplık bir meseleyi, iki kelime ile anlatır.
Yaşlı bir adam, hastalanmış; doktora gidip, cümle sağlık sorunlarını anlatmaya başlamış. O, şikâyetlerini sayıp sıraladıkça; doktor, "ondandır ondan" diye cevaplamış.
Adam, dert yanmayı bırakıp; ani firen yapan araba gibi durmuş. Sonra, yeniden söze girip; "bütün şikâyetlerinin ortak sebebi" olan şeyi sormuş.
Doktor, kısaca "yaşlılık" demiş. Hücrelerin, dokuların, organların, organizmanın yorgun düştüğünü ve artık teklemeye başladığını söylemiş.
Buna benzer bir şekilde; kişisel, kurumsal, toplumsal, evrensel sorunlarımızın da bir "ortak sebebi" var. Dünyanın her yerinde ve her zaman; "ahlakı bozulan insanlar, ahvali de bozuyorlar".
Bir başka ifadeyle; "yanlış adamlar yanlış işler yapıyor, hayatın dengesi ve düzeni bozuluyor". Gözlerimize perdeler iniyor; gönül aynamız hem kirleniyor, hem de çiziliyor.
Ayağımızla kaldırdığımız tozları, ağzımızla yutuyoruz. Nefsimizin ve şeytanın sesine kulak vererek yoldan çıkıp, kaygan zeminlerde yürüyor; dünyamızı da ahiretimizi de tehlikeye atıyoruz.
Bu durum; insanlık tarihi boyunca hep böyle olmuş. Toplumlar bozulmuş, düzeltmek için peygamberler gelmiş.
Vahyin aydınlığında, doğru yolu göstermişler. Hakkı ve hakikati tebliğ etmiş, temsil etmiş; yaratılış kanunlarına ve kurallarına uygun yaşama biçimini, kendi şahıslarında örneklendirmişler.
Ancak, artık peygamber gelmiyor ve gelmeyecek. İlahi mesajı taşıyan elçiler olmuyor ve olmayacak.
Asırlar önce, "Allah(cc) dinini tamamladı". Son elçi Hz. Muhammed(sav)'den bize; "Kur'an ve Sünnet" gibi iki büyük miras kaldı.
Onların izinden yürüyecek "doğru adamlar" olmaya ve "doğru adımlar" atmaya ihtiyacımız var. Bu yola ve yolculuğa öncülük edenlere; "rehber, önder, lider" diyorlar.
Âl-i İmran suresi ayet 104'te, bu ihtiyaca dikkat çekilerek; "İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun" deniliyor. Maide suresi ayet 54'te ise, o kimselerin özellikleri anlatılarak; "Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlı olurlar. Allah yolunda cihat eder ve kınayanların kınamalarına aldırmazlar" diye tarif ediliyor.
Hz. Ali(ra), durumu çok kısa ve veciz bir şekilde özetlemiş. "Adamlık ahde vefa, söze sadakattir" demiş.
Bizim, ruhlar âleminde; dünya ve ahiret hayatımızı yakından ilgilendiren bir ahdimiz oldu. Allah(cc), "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" diye sordu; "evet" cevabını aldı.
Topraktan yaratılan ilk insana da bir anne ile bir babadan dünyaya gelen tüm insanlara da o ruh üflendi. "Allah'ın kulu ve halifesi olarak yaşamak, sadece Allah'a kulluk ve ibadet etmek için" yeryüzüne gönderildi.
Verdiği söze sadık kalanlar, kurtuluşa erenlerdir. Hesap günü geldiğinde, amel defteri sağ tarafından verilenlerdir.
Onlar; Âl-i İmran suresi ayet 110'un ifadesiyle, "insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet" olanlardır. Zümrüd-ü Anka (Simurg) gibi bilgi ağacının dallarında yaşayanlar, aşk ateşiyle yanıp kül olanlar; sonra, küllerinden dirilip yeniden doğrulanlardır.
En saf suların, en sert kayalıklardan çıktığını bilir; Martı Jonathan gibi zorluklarla mücadele ederek kemale ererler. Başlarına bir kaza, bela, musibet geldiğinde; Bakara suresi ayet 156'nın ifadesiyle, "Biz, Allah'a aitiz. O'ndan geldik, O'na döneceğiz" derler.
Dün olduğu gibi bugün de biliyoruz ki; atalarımızın tabiriyle, "kem âlet ile kemâlât olmaz". Yaşayarak görüp öğreniyoruz ki; "yanlış adamlar ile doğru adımlar atılmaz".
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy; yıllar önce, konuyu iki mısra ile özetlemiş. "Nasihatim sana, herze ile iştigali bırak. / Adamlığın yolu neredeyse, bul da girmeye bak" demiş.
Bugün dünden, yarın bu günden "daha iyi" olmak istiyorsak; evimizde ve ailemizde, ülkemizde ve toplumumuzda, dünyamızda ve insanlık âlemimizde "doğru adam" olmaya ve "doğru adım" atmaya özen göstermeliyiz. İnsan kaynaklarımızı iyi tarayarak, gerekirse gecenin zifiri karanlığında çıra yakıp arayarak; her nerede "doğru adımlar" atma niyeti ve gayreti içinde olan "doğru adamlar" varsa, onları bulup ortaya çıkarmalı ve iyilik kervanına dâhil etmeliyiz.
Buraya son bir dipnot düşelim. "Adam" tabirinin sadece erkeklerle ilgili bir sıfat olmadığını, her iki cinsi de içine aldığını belirtelim.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Truva atları ve adamları (14.03.2023)
- Karbon fiber esnekliği ve dayanıklılığı (10.03.2023)
- Bir formül bin çözüm demektir (06.03.2023)
- Kardeşlik köprüsü (28.02.2023)
- Ne ekersek onu biçeriz (24.02.2023)
- Afetlerin algoritması (20.02.2023)
- Zor günlerin gereği (13.02.2023)
- Yüzümüzü hangi yöne dönelim? (29.01.2023)