Zamane Ye’cüc Me’cücleri ve Zulkarneynleri
Tarih boyunca zamanlar, mekanlar, olaylar, durumlar, insanlar, toplumlar değişmiş amma "sünnetullah (Allah'ın sünneti)" hiç değişmemiş. Nesiller azdıkça, saptıkça, fıtrat çizgisinin ve çerçevesinin dışına çıktıkça "tebliğ edici, uyarıcı ve yaşayarak temsil edici" olarak, nice elçiler gönderilmiş.
Onların kıssalarını okuyor, dinliyor, anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz. Ancak yeteri kadar ibret almamış ve ders çıkarmamış olmalıyız ki benzeri olayları ve durumları maalesef biz de yaşıyoruz.
Kur'an-ı Kerim'de, Kehf suresi ayet 83-101 arasında Zulkarneyn (as) hakkında geniş bilgi verilir. Açık beyan bulunmasa ve kesin bilgi sahibi olunmasa da değişik kaynaklarda hem "Peygamber" hem de "Hükümdar" olduğu rivayet edilir.
Söz konusu surede "yeryüzünde bozgunculuk yapan" yağmacı, işgalci bir topluluktan bahsediliyor. Kitap ehlinin kutsal metinlerinde "İblisin kendileriyle iş birliği yaptığı" vurgulanan bu topluluğun "Ye'cüc Me'cüc" olduğu belirtiliyor.
Mallarını, canlarını aldıkları ve yurtlarını, yuvalarını yağmaladıkları kavimler yahut kabileler şerlerinden korunmak için, Zulkarneyn'den yardım istiyorlar. "Sana vergi verelim de onlarla bizim aramıza bir set (duvar) yap" diyorlar.
"Rabbinin kendisine verdiği güç ve imkânın, onların vergilerinden daha hayırlı olduğunu" söylüyor. Zalimler ile mazlumlar arasına üstünden aşılamayan, delinip geçilemeyen bir "güvenlik duvarı" yapıveriyor.
Anlaşılan o ki bu durum geçmişte olmuş, gelecekte de olacakmış. Zamane Ye'cüc Me'cüclerine karşı, Zulkarneyn nesline de ihtiyaç duyulacakmış.
Yaşadığımız devranın hal ve gidişine baktığımızda bugün de yeryüzünde bozgunculuk yapan, ülkeleri işgal eden, toplumları dara düşüren, mallarını yağmalayan, canlarına kıyan, İblisin torunları ile iş birliği içinde yürüyen birilerinin olduğunu görüyoruz. Evimizin ve ailemizin, ülkemizin ve toplumumuzun, dünyamızın ve insanlık âlemimizin huzurunu kaçırdıklarına, varlığını tehdit edip güvenliğini tehlikeye soktuklarına şahit oluyoruz.
Korunmak için sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik, bilimsel, teknolojik, askeri, diplomatik alanlarda duvarlar örmek, ittifaklar kurmak gerekiyor. Sırtını hakka dayamış, elini halka uzatmış çağdaş Zulkarneynleri bulmak ve onların yolunun yolcusu olmak giderek daha çok zaruret haline geliyor.
Başta gönül coğrafyamız olmak üzere dünyanın mazlum milletleri, Türkiye'ye bu sıfatın yegâne sahibi ve maliki gözüyle bakıyorlar. Giderek daha hızlı ve daha güçlü bir şekilde bizim açtığımız dere yataklarından, ortak değerlerimizin oluşturduğu kültür ve medeniyet denizine doğru akıyorlar.
Rivayete göre adını andığımız Zulkarneyn (as) ordusuyla sefer halinde gece yürüyüşü yaparken, askerlerine bir talimat vermiş. "Ayaklarınıza takılan şeyleri toplayıp çantalarınıza koyun" demiş.
Sonradan anlaşıldığına göre takındıkları tavırlar bakımından, üç ayrı gurup oluşmuş. Bir kısmı, boş verip hiç almamış, bir kısmı kısmen itibar edip az almış, bir kısmı da tamamen itaat edip bol bol alarak çantasını doldurmuş.
Gün ağardığında görmüşler, anlamışlar ki bir maden ocağının içinden geçmişler ve ayaklarına takılan şeyler altın külçeleriymiş. Hiç almayanlar böyle bir nimetten mahrum kalmış olmanın üzüntüsü içine girmiş, az alanlar daha fazla almadıkları için hayıflanıp dertlenmiş, çok alanlar ise doğru tavır takınmış olmanın memnuniyeti ile coşup sevinmiş.
Hayatın bütün alanlarında elimize, ayağımıza, gözümüze, kulağımıza takılan nice nimetler var. Zaman ve imkân deresinin suları önümüzden, arkamızdan, sağımızdan, solumuzdan akıp gidiyorlar.
Testisini, ibriğini, kovasını, güğümünü uzatanlar, ihtiyacı olan can suyunu dolduruyor. Toprağını deşip tohumunu ekenler, çukurunu eşip fidesini yahut fidanını dikenler, bahar yaza döndüğünde sebzesini de meyvesini de toplayıp alıyor.
Bugün yiyip içiyor, yarın için biriktiriyoruz. Atalarımızın süzme bal gibi veciz ifadelerini ilke edinip "Sakla samanı, gelir zamanı" yahut "Ak akçe kara gün içindir" diyoruz.
Bir zamanlar "sanki yedim, sanki giydim, sanki harcadım" diyerek para biriktirip hayalindeki camiyi yaptıran adam misali sâlih amel yoluna ve yolculuğuna girelim. Beyazı büyütelim, iyiliği çoğaltalım, en çok da Zulkarneyn neslinin devamı olan adamlar biriktirelim.
Öyle duvarlar örelim, öyle kaleler kuralım ki İblis ile iş tutan Ye'cüc Me'cüc ajanları, içimize giremesin. Onların "şer ittifakı" karşısında öyle bir "hayır ittifakı" oluşturalım ki hiçbir zalim hiçbir mazluma zarar veremesin.
Zamanın ruhu, bize bunu telkin ve tebliğ ediyor. Birileri istemiyorlar, engelleme niyeti gayreti içine giriyorlar ancak herkese ve her şeye rağmen, kader filminin ana kurgusu bu istikamette şekilleniyor.
Bize düşen rolümüzü iyi oynamaktır. Hayat filminin iyi adamları olmak ve kötü adamlara karşı koymaktır.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Hayra anahtar, şerre kilit olanları tercih edelim (02.04.2023)
- Hangi tepeden, nereye bakalım? (26.03.2023)
- Hz. Yusuf’un sünnetine uyalım (19.03.2023)
- Doğru adamlar, doğru adımlar (17.03.2023)
- Truva atları ve adamları (14.03.2023)
- Karbon fiber esnekliği ve dayanıklılığı (10.03.2023)
- Bir formül bin çözüm demektir (06.03.2023)
- Kardeşlik köprüsü (28.02.2023)