Türkiye Yüzyılı'nın eğitim modeli
Dünyanın ve insanlık âleminin; yeni bir uyanışa, dirilişe ihtiyacı var. Kişiler ve kurumlar, ülkeler ve toplumlar; fıtrat çizgisinin ya da çerçevesinin dışına çıkmış olmanın savrukluğunu yaşıyorlar.
İçine düşülen gaflet ve ihanet sarmalı; kriz, anarşi, bunalım, şiddet, savaş, felaket getiriyor. Bilumum dengeleri ve düzenleri bozuyor; değerler dünyasını yakıyor, yıkıyor, bitiriyor.
Huzurlu ve güvenli bir hayat hikâyesi için gereken ortamlar, "öze dönüş" devrimini yapabilen insanlar tarafından hazırlanır. Onların, varlıklarını devam ettirebilmeleri için lazım, hatta elzem olan bilgi ve beceriler ise; "eğitim" süreçleri ile kazanılır.
Devletlerin ve milletlerin ana unsuru insan, insanın olmazsa olmazı eğitimdir. Kişisel, kurumsal, toplumsal hayatımız; iyi yetişmiş insanların omuzlarında yükselir.
İnsanlık tarihi boyunca, Allah(cc) peygamberleri; "eğitici, öğretici, terbiye edici" olarak göndermiş. Vahyin nuru ile zihinlerini ve gönüllerini aydınlatmış; ayetlerle yol ve yöntem göstermiş.
Hz. Muhammed(sav)'e, Alak Suresi ile gelen ilk ayet; "Rabbinin adıyla okuma, anlama, kavrama" mesajı veriyor. Devamında; "insana bilmediğini öğretenin kendisi olduğunu" söylüyor.
Kalem Suresi'nde, "kaleme ve satır satır yazdıklarına yemin" var. Başka surelerdeki başka ayetler ise; "Allah indinde bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağını" vurguluyorlar.
Hadis külliyatı içinde; bu ana fikrin, değişik vesilelerle tekrar edilen açılımlarını görüyoruz. Peygamber (sav) Efendimizin; "İlim tahsil etmek kadın erkek herkese farzdır" dediğini, "Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz" diye yönlendirdiğini, "öğreten, öğrenen, dinleyen ya da öğrenmeyi ve öğretmeyi seven olun" vurgusu yaptıktan sonra, "bunların dışında kalanların helak olacağı" konusunda ümmetini ikaz ettiğini biliyoruz.
Asırlar boyunca, akıl-fikir sahibi insanlar; eğitimin gereği, önemi üzerinde durmuşlar. Olması gerekeni dile getirmiş; iyi ya da kötü eğitimin sonuçlarına dair mesajlar vermişler.
Hz. Ali (ra); "Bana bir harf öğretenin, kırk yıl kölesi olurum" demiş. Bu hassasiyetin doğal sonucu olarak, "ilmin kapısı" diye nitelendirilmiş.
Dante Aligheri; "eğitimin, ekmek ve sudan sonra halkın en zaruri ihtiyacı olduğunu" söylemiş. Albert Einstein; "Bir ülkenin geleceği, o ülke insanlarının alacağı eğitime bağlıdır" demiş.
Nelson Mandela'ya göre; "Dünyayı değiştirmek için kullanılabilecek en güçlü silah eğitimdir". Mark Twain'e göre ise; "Eğitimin yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Kötü ahlakları iyiye çevirebilir, kötü ilkeleri değiştirip yerine iyilerini koyabilir, insanları melekler seviyesine çıkarabilir".
Seyyid Kutub; "bilginin gücüne inandığını, kültürün gücüne inandığını, eğitimin gücüne daha çok inandığını" belirtmiş. Sokrates, "eğitimin pahalı olduğunu düşünenlere cehaletin bedelini hesap etmelerini"; Tom Peters, "işleri iyi gidenlerin eğitim bütçesini iki katına, kötü gidenlerin dört katına çıkarmalarını" tavsiye etmiş.
Ancak, bu konuda görüş bildirenler; bir noktaya vurgu yapmışlar. Kötü yahut yanlış eğitimin, ne gibi sonuçlar doğuracağını da hatırlatmışlar.
Mesela, Montaigne demiş ki; "İyiliğin bilgisine sahip olmayan insana, diğer bütün bilgiler zarar verir". Thedore Roosevelt'e göre; "Ahlaken eğitilmeden sadece zihnen eğitilen insan, kendisine ve çevresine bela getirir".
CS Lewis; daha ileri bir şey söylemiş. "Değerler olmadan verilen eğitim, insanı daha zeki bir şeytan yapar" demiş.
Bütün bu ve benzeri tespitlerden, bir sonuç çıkarmamız gerekiyor. Görülen, bilinen o ki; akıl-ruh-beden açısından ve bilgi-beceri-ahlak bakımından iyi eğitilen insanlar iyilik, kötü eğitilen insanlar kötülük getiriyor.
Bizim de böyle bir sorunumuz var. Aklı erenler, gözü görenler, gönlü hissedebilenler; yetişme çağındaki çocukların ve gençlerin gidişatından memnun olmadıklarını, hatta tehlikeli bulduklarını söylüyorlar.
Madem yeni bir yola girdik, mademki "Türkiye Yüzyılı" gibi bir hedef belirledik; bunun ilk adımlarından biri, "eğitim reformu" olmalıdır. Batı kültür ve medeniyetinin arızalı anlayışına, yaşayışına göre kurgulanan sistem tasfiye edilmeli; yerine "yeni, yerli, yeterli bir eğitim modeli" oluşturulmalıdır.
Kendi varlık felsefemize yahut kültür ve medeniyet değerlerimize uygun bir "eğitim felsefesi" üretmeliyiz. Türkiye Yüzyılı'nın, dünyaya huzur ve güven getirecek "insan ve toplum modeli" kriterlerini; yeniden tarif etmeliyiz.
Eğitimin mevzuatı, müfredatı, kadrosu, kurumu, çevresi, ortamı; bu tarife ve tanıma uygun hale getirilmeli. Özü, özeti "iyi insan yetiştirmek" ve temel amacı "herkes için huzurlu ve güvenli bir ortam oluşturmak" olan "yeni eğitim modeli"; Türk-İslam ülkelerinden, gönül coğrafyamızın mağdur edilmiş bölgelerinden başlanarak, bütün dünyaya ihraç edilmeli.
"Türkiye Yüzyılının eğitim modeli" niyeti ve gayreti; herkesin, her kesimin ortak gündemi olmalı. Siyasetin politika, bürokrasi, sivil toplum kadroları ve kurumları ile birlikte; iş dünyası, üniversite camiası, kültür-sanat çevreleri, medya-iletişim mecraları ve mensupları yekvücut vaziyet almalı.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye Yüzyılının aile kurumu (02.06.2023)
- Türkiye Yüzyılı'nın yol haritası (29.05.2023)
- Arızalı tipler, tehlikeli tripler (25.05.2023)
- Küçük cihattan büyük cihada (15.05.2023)
- Yuvasına yılan getirenlerden olmayın (10.05.2023)
- Yeni bir peygamber gelseydi (07.05.2023)
- Erken çıkan yol alır (01.05.2023)
- Acı biber ile zehirli mantar (27.04.2023)