İmparatorluk bakiyesi bir ülke ve toplum olarak, "çok kimlikli" özelliklere sahibiz. Din, mezhep, meşrep, dil, ağız, şive, örf, adet, gelenek, kültür, etnik kimlik, siyasal renklilik, ideolojik çeşitlilik bakımından oldukça zenginiz.
Bu durum mutfak kültürümüz, yiyecek-içecek türlerimiz ve damak zevklerimiz açısından da geçerli. Beslenme anlayışımız ve alışkanlığımız da tarihimiz, coğrafyamız gibi çok renkli ve çeşitli.
"Gelen geçmiş, konan göçmüş; binbir ağaç, çiçek açmış" diyebileceğimiz bir bölgede yaşıyoruz. Devletler kurmuş, medeniyetler oluşturmuş pek çok kavmin genetik özelliklerini taşıyoruz.
Bir yandan farklı sebepler, farklı sonuçlar doğurmuş; öte yandan, tercihlerimiz hayat tarzımızı belirlemiş. İplikler düğümleri, düğümler desenleri oluşturmuş; adına "Anadolu kilimi" dediğimiz büyük resim meydana gelmiş.
Genel çerçevenin içinde "zıtlar" da "uyumlular" da var. Gözler ve gönüller, kendilerine yakın olan unsurlara meylediyor yahut bakıyorlar.
Farklı gözelerden kaynayıp, değişik derelerde buluşan yağmur ve kar suları; normal şartlar altında, bizim denize akıyor. Ancak, zaman zaman dere yatağını değiştirip, başka göllere yahut denizlere akıtmaya kalkışanlar da çıkıyor.
O zaman, dereler ve denizler arasında tercih yapmak zorunda kalıyoruz. En iyiyi bulamazsak yahut bilemezsek daha iyiyi, daha iyiyi bulamazsak yahut bilemezsek iyiyi, iyiyi bulamazsak yahut bilemezsek az kötüyü, az kötüyü bulamazsak yahut bilemezsek kötüyü, kötüyü bulamazsak yahut bilemezsek çok kötüyü seçmiş oluyoruz.
Tercihlerimizin faydası da zararı da bize dokunuyor. Hayat yolunda, hemen herkes; hak ettiği şeyi karşısında buluyor.
Kur'an-ı Kerim'de de Tevrat'ta da geçen bir kıssa vardır. Örnek olay ve durum üzerinden, insanların kadir-kıymet bilmezliği anlatılır.
Bakara Suresi ayet 57'nin meal ve tefsirinden anlaşıldığına göre; İsrail Oğulları, Mısır'dan çıkıp yeni yurt ararlarken, Sina Çölü'nde zor durumda kalmışlar. Güneşin yakıcı sıcağı ve uzun süreli açlık yüzünden, perişan olmuşlar.
Allah (cc), üzerlerine bulut gönderip gölgelenmelerini sağlamış. Açlıklarını gidermek için de kudret helvası ile bıldırcın eti yollamış.
Bunları beğenmeyip burun kıvırmış ve nankörlük etmişler. "Biraz da soğan, sarımsak göndersen ya" demişler.
Tarih boyunca, benzer olaylar ve durumlar yaşanmış. Kimileri, dalda olanı elde olandan daha iyi ve güzel sanmış.
Tatlı sözlere, renkli gözlere, cilalı yüzlere kananlar; yurduna, yuvasına felaket getirmiş. Gaflet ile ihanet bir araya gelende; devletleri yıkmış, düzenleri bozmuş, huzuru ve güveni bitirmiş.
Geçmiş zamanlarda yaşananların benzerleri, şimdiki zamanlarda ve gelecek zamanlarda da yaşanabilir. Tecrübelerden istifade ile tedbir alınmazsa, tarih tekerrür edebilir.
Yazılı ve sözlü beyan geleneğimizde, "dolaylı anlatım" türü de var. İnsanlar, duygularını ve düşüncelerini; bitkiler, hayvanlar, benzetmeler, sembolik kurgular üzerinden dile getiriyorlar.
Bu noktadan hareketle, biz de meramımızı öyle bir metotla, usulle anlatalım. Vermek istediğimiz mesajı, muhtevayı; iki bitki türünün şahsında temsil etmiş olalım.
Pek çok çeşidi bulunan biber, fıtratı itibariyle acıdır. Ancak, uzmanların ortak beyanına göre nice hastalığın da önleyici yahut tedavi edici ilacıdır.
Kimileri az, kimileri çok, kimileri daha çok severler. Bazıları ise yiyeceklerin ve içeceklerin acısız olanını tercih ederler.
Öte yandan, binlerce mantar türü var. Bir kısmı faydalı, bir kısmı zararlı besin özelliği taşıyorlar.
Genellikle dağda, bayırda kendiliğinden bitiyor. Ancak özel ortamlarda, birileri tarafından da üretiliyor.
Zararlı mantarı yediğimizde, hasta oluyoruz. Zehirli mantarlardan birini kanımıza karıştırdığımızda ise ömrümüz sona eriyor ve ölüyoruz.
Biyolojik hayatımızla ilgili bu durum; sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik hayatımız için de geçerlidir. Yaptığımız tercihler; bize hayır ya da şer, iyilik ya da kötülük getirir.
Ayrıca, bazı şeylerin telafisi zor ve hatta imkânsız olur. Ne düşen geri kalkar, ne dökülen kabını doldurur.
Kişisel, kurumsal, toplumsal hayatımızı derinden etkileyecek şeyleri; iyi irdelemeli, isabetli seçmeliyiz. Ağzımızı yaksa da, hatta biraz kaşıntı yapsa da; acı biberi, zehirli mantara tercih etmeliyiz.
Zekeriya Erdim