Dilimizde ve düşünce dünyamızda, bir "temize çekme" kavramı var. Sözlükler, ansiklopediler; bu kavramla ilgili üç ayrı anlam ve açılım üzerinde duruyorlar.
Birincisi; "bir yazının müsveddesinin, karalamasının, temiz ve düzgün bir şekilde yeniden yazılması". Dar zamanda alınan geçici notların, geniş zamanda kalıcı hale getirilerek el altında tutulması.
İkincisi; "yaşanan üzücü olayları ve durumları unutarak ya da yeniden tanımlayarak, gönlümüze yük olmayacak hale getirmek". Hafıza arşivinden çıkarmak, kayıt defterinden silmek.
Üçüncüsü; "eksikleri tamamlayıp yanlışları düzelterek, halimizi ve hayatımızı iyileştirmek". Hakları teslim etmek, hukukları daha olumlu ve verimli olacak şekilde geliştirmek.
Öğrencilik yıllarımızda, ders notlarımızı sürekli temize çekerdik. Hem, ihtiyaç duyduğumuzda dönüp bakabileceğimiz bir kaynak oluşturur; hem de alıcı gözüyle okuyup yazarken, öğrenmeyi pekiştirir, teyit ederdik.
Temize çekilmiş defterleri, hayatı boyunca muhafaza eden meslek erbabı dostlar var. Bir yandan geçmişi hayırla yâd ediyor, öte yandan ders notlarını "bilgi kaynağı" olarak kullanıyorlar.
Bu bağlamda; sevilen, sayılan, değer verilen, inanılan, güvenilen, taklit edilen hocaların özel bir öneminin olduğunu biliyoruz. Görünürde onların öğretmenliği, bizim öğrenciliğimiz sona ermiş olsa bile; aslında, "ders verme ve ders alma" sürecinin devam ettiğini görüyoruz.
İşin doğrusu; "insan ömrünün tamamı, hayat mektebinde öğrenci olmaktan ibarettir" desek doğrudur, geçerlidir. Ders ve ödev notlarımızın, sözlü ve yazılı sınav sonuçlarımızın kayda geçirildiği yer ise; dini kaynaklarda, "amel defteri" olarak ifade edilir.
Bu büyük mektebin sahibi "Allah (cc)", ana ders kitabı "Kur'an", başöğretmeni "Peygamber (sav)", dersi-ödevi "kulluk", iyi notu "sevap", kötü notu "günah" olarak sıralanır. Hal ve gidişimizin detaylı açıklamaları, öğrenci kütük defterine benzetebileceğimiz "amel defteri" içinde yer alır.
Sonunda ya cenneti, ya cehennemi hak ederiz. Zerre miktarı haksızlığa uğramadan, adaletsizlikle muhatap olmadan; layık olduğumuz yere gideriz.
Yaşadığımız her an; amel defterimizi temize çekip, geçersiz notlarımızı geçerli hale getirmek mümkündür. Biz, eksiklerimizi tamamlayıp yanlışlarımızı düzelttikçe; günahlarımız silinir ve sevaba dönüştürülür.
Bir başka ifadeyle; ilmimizi, imanımızı, amelimizi, tavrımızı ve hepsinin mücmel özeti olarak ahlakımızı iyileştirerek notlarımızı düzeltebiliriz. Pekiyili, teşekkürlü, takdirli karneler ve diplomalar alıp; sınıflarımızı ya da okullarımızı "üstün başarı" ile geçebiliriz.
Derslerimizi ve ödevlerimizi düzeltmenin, notlarımızı ve puanlarımızı yükseltmenin, amel defterimizi temize çekmenin birkaç yönü ve yanı var. Mezuniyet için verilen süre ise; ne zaman biteceğini bilmediğimiz ömrümüz kadar.
Bunun için; önce kendimizi temize çekmeliyiz. Öz benliğimizdeki eksikleri tamamlamalı, yanlışları düzeltmeliyiz.
İkinci safha; Allah'ın yoktan var edip hizmetimize sunduğu âlemle ve içindekilerle, doğru ilişki kurmak olmalı. Başta insanlar olmak üzere; yaratılanı Yaratan'dan ötürü sevip sayarak, kulluk ve halifelik bilincine varmak olmalı.
Üçüncü basamak; ilk ikisinin doğal sonucu olarak, Allah(cc) ile aramızı düzeltmektir. Aldığımız her nefeste, attığımız her adımda, yaptığımız her işte; O'nun rızasını gözetmektir.
Şüphesiz, her birimizin; bir "kader" ve "kaza" kurgusu vardır. Temel kaynaklarda; "Hayatımız boyunca başımıza gelecek şeylerin Allah tarafından takdir edilip önceden bilinmesi, zamanı gelince zuhur edip gerçekleşmesi" diye tarif edilir, tanımlanır.
Ancak, O'nun küllî ilmi ve iradesi; bizim cüzî ilmimizle ve irademizle yapacağımız tercihleri önleyici yahut zorlayıcı değildir. Kader, gayrete âşıktır; biz amellerimizi düzeltirsek, Allah(cc) da alın yazımızı değiştirip düzeltebilir.
Temize çekmemiz gereken şeylerin ilki, imanımız olmalıdır. İnsanoğlu, Allah'tan başka ilahları kayıtsız-şartsız reddetmenin bilincine varıp; ruhunu, aklını, bedenini "şirk" belasının tüm kırıntılarından kurtarmalıdır.
İkinci sırada, "kul hakkı" var. Üzerinde hakkı bulunan kullarla, helalleşmeden gidenler; diğer bütün derslerden af kapsamına girip sınıf geçseler bile, bu dersten kalıyorlar.
Sonuç olarak; öncelik ve önem sırasına göre, halimizin ve hayatımızın tamamını temize çekmeliyiz. Tasdikname almaktan, ikmale kalmaktan, Öğretmenler Kurulu'nun kararına güvenip dayanmaktan kurtulmalı; alnımızın akıyla, doğrudan sınıf geçmeliyiz.
Daha da iyisi; "temize çekilmiş defterlerin ders hocası" olabilmektir. Arkamızda hayırlı evlatlar, ilimler, ameller, tavırlar, talebeler ve istifade edilebilecek eserler bırakarak; amel defteri kapanmayan kullar arasına girebilmektir.
"Hemen değilse ne zaman" acelesi, "ben değilsem kim" sorumluluğu ile hareket ederek. Kalan ömrümüzü değil, gelen ölümümüzü düşünüp; yaşadığımız her anı, "son fırsat" bilerek.
Zekeriya Erdim