Bilimsellik aklın emaresidir; bilimcilik ise akılsızlığın!
Bilimin putlaşması, laboratuardan çıkıp bir ideoloji, akıllara giydirilen bir deli gömleği oluşu “pozitivizm” denen fikir akımıyla kurumsallaştı.
Determinist fizik, kimya, biyoloji yasaları sayesinde kazanılan başarılardan etkilenen insanlar, bunu sosyolojik tahlillere ve toplum mühendisliğine uyguladı.
Pozitivizmin kurucusu Comte gibi Condorcet, Renan gibi birçok düşünür Newton’un fizik yasaları gibi tarihsel ve sosyal yasalar olduğunu zannetti.
Atılan bir topun hızı, ağırlığı vs bilinince düşeceği yer tahmin edilebiliyorsa sosyal, ekonomik, tarihsel parametrelere bakarak aynı şey neden olmasındı?
Marx da bu “tarihsel determinizm” tuzağına düşmüştür. İlliyet ve iktiran (ing. concomitance) gibi kavramları determinizm sanmıştır.
Auguste Comte halkı bir makine gibi gören tarihsel determinizmden o kadar eminmiş ki bugün sosyoloji dediğimiz bilim dalına “sosyal fizik” ismini vermiş!
Gerçekte ne insan ne de toplum davranışları matematik formülleriyle hesaplanamaz. Çünkü insan özgürdür. Savaş, ekonomi, siyaset asla mekanik olgular değildir.
İnsan homo-economicus değildir. Düşünen hayvan, gülen hayvan da değildir. İnsan, hayvan değildir. Ama bilimciler anlamaz.
İnsan’da hür irade vardır. Ancak olaylar geçip gittikten sonra hatırlanan seçenekler adeta katılaşır ve biz hayatı bu seçeneklerden oluşan bir labirent gibi görürüz. Değildir.
Bu özgür irade o kadar nettir ki bir tecavüzcünün “ben küçükken bana da şöyle yaparlardı” deyip determinizme sığınmasını asla kabul etmeyiz:
Gariptir, Marx da kendisini tarihin Newton’u olarak görmüş. Feodalitenin MUTLAKA kapitalizme, sonra MUTLAKA sosyalizme dönüşeceğini iddia etmiş.
İnsan rasyonel bir varlık değil. Defalarca kahramanlık gösteren bir askerin yarın, yeni bir savaşta korkup kaçmayacağını kimse garanti edemez.
Olayların sebepleri vardır ama sebepler sonuçları ihtiva eden kutular değildir.
İnsanların kadere teslim olmayı reddedişleri, geleceği kontrol etme arzuları çok eskidir. Bilim, bugün bu hayali destekleyen bir put oldu.
Gerçekte “bilim” diye bir şey yok. Fizik, kimya var. Bunların hüviyeti ise sürekli değişiyor. 1900’lerin başında atomun varlığı tartışılıyordu.
Yeni tespit edilen Higgs bozonu, kütle kavramını yok etti. Eski fizikte “var olmak” ile “kütlesi olmak” eş anlamlıydı. Yeni fizikte değil!
Öyleyse “bilim” nedir? Bilimsel yöntemlerin ve formüllerin tamamı? Yaşayan bilim adamlarının ortak fikri? Bilim, bir vehim, putlaşan bir fikirdir.
Bilimsellik, aklın emaresidir; bilimcilik ise akılsızlığın!
Bilimi putlaştıranlar aklını kullanmayan bilim adamları ve takipçi yarı-aydınlardır.
(derindusunce.org)