Teknoloji çağının hayatımızı tamamen değiştirdiği gözlenebilir bir gerçek. Çoğumuz hayatın büyük bölümünü bilgisayarın karşısında ya da cep telefonunun küçük ekranında yaşıyoruz. Öyle ki adına 'sosyal medya' dediğimiz internet ağı bizi her geçen gün 'asosyal'leştiriyor. 21'inci yüzyılda hızına yetişmekte zorlandığımız teknolojik gelişmeler beraberinde filizlenen yeni post modern iletişim anlayışı ile sosyal medya ve internetin egemenliğinde yeni bir sosyolojik yapı da oluştu.
İletişim ve kültür alanındaki bu değişim ile ortaya çıkan parametreler, beraberinde sosyolojik ve psikolojik problemleri de getirdi. Bunların günümüzde en yaygın olanları ise telefon bağlantısının kopmasından korkmak anlamına gelen, İngilizce 'no mobile phobia'dan türetilen nomofobi ve internetsiz kalma korkusu olarak özetleyebileceğimiz netlessfobia. Star'ın haberine göre belirtileri ve bu fobiler hemen herkeste az ya da çok kendini gösteriyor. Peki ne yapmalı? Bu soruların yanıtını Reem Nöropsikiyatri Kliniği'nden Nörolog Mehmet Yavuz verdi.
Nomofobi nedir? Sosyal medya bağımlılığından en temel farkı nedir?
Terim ilk olarak 2008 yılında İngiltere'de ortaya çıktı. Nomofobi, cep telefonu yoluyla iletişimden kopmaktan aşırı korkmaktır. Bir çeşit telefondan mahrum kalma korkusu. Sosyal medya bağımlılığıyla ortak yönleri mevcut. İkisi de teknolojinin hayatımıza kazandırdığı bir yenilik olup, bize kazandırdıklarıyla aslında çok şey kaybettirir. Bu yönden baktığımızda evet, benzerdir. İkisinde de sosyal ilişkilerin ikamesi olarak yapay dünyalar tercih edilir. İkisinde de hayatın merkezinde sanal bir dünya vardır. Nomofobi ve sosyal medya bağımlılığın bir diğer benzerliği ise kullanım sürelerinin giderek artması ve bu durumdan haz alınmasının kontrol edilemez boyutlara ulaşması. İki bağımlılıkta da beyin bunları ödül-ceza sistemine kaydediyor ve olmadıklarında sanki temel ihtiyaçları almamış gibi hissediyor.
Nomofobiye yakalanıp yakalanmadığımızı nasıl anlarız? Belirtileri nelerdir?
Telefonunuz yanınızda olmasına rağmen sürekli kontrol ediyorsanız, çantanızda ya da cebinizde olduğunu bilmenize rağmen sürekli çalınır diye düşünüyor ve korkuyorsanız, çekmemesi ya da kapanması durumunda aşırı öfke duyguları yaşıyorsanız, kapalı olması gereken mecburi alanlarda uçak, tiyatro gibi yerlerden uzak duruyorsanız, asla kapatmıyor ve sürekli yanınızda bulunduruyorsanız, arama ya da mesaj bildiriminin gelmediğinin bilmesine rağmen sürekli kontrol ediyorsanız, nomofobik olabilirsiniz.
Nasıl önlenebilir peki?
Nomofobi hakkında bilgi edinmek, bu fobiden kurtulmanın ilk yolu. Bu bağımlılığı kabul etmek ile ilk adımı atmış olursunuz. Ayrıca cep telefonu kullanımına kota koymalısınız. Gerekirse telefonu bir süre kullanmayın. Eğer bu durumu kontrol edemiyor, sürekli telefona bakıyor ve bildirim sesi gelmese dahi telefonunuzun çaldığını düşünüyorsanız, bu durum bir bağımlılık halini aldığı için mutlaka uzman bir hekimden yardım almalısınız.
Daha çok hangi yaş gruplarında görülüyor bu fobi?
Cep telefonu kullananların yüzde 53'ünde nomofobi görülmekte. Erkekler arasında yüzde 58, kadınlar arasında yüzde 48 oranında rastlanıyor. Yaş gruplarına bakıldığında ise 18-24 yaş grubu yüzde 77 ile başı çekiyor. Bunu 25-34 yaş grubu (yüzde 68) izliyor.
LIKE BAĞIMLILIĞINA DİKKAT
Akıllı cihazlar ve sosyal medya yaşamımızı ve düşünce sistemimizi nasıl etkiledi, değiştirdi? Nomofobi benzeri başka bağımlılıklar da türedi mi?
Plagomani, insanların, odalarındaki prize göre yataklarını ayarlamaları, uzun yolculuklar sırasında cihazlarını şarj edecek yer aramaları, kafe veya restoranlarda prize yakın yerlerde oturmak istemeleri ve yanlarında taşınabilir şarj aletleriyle dolaşmaları, bu durumu temsil eden stres yoğunluğu olarak tanımlanan bir fobi. Bunun dışında sıklıkla duymaya başlayacağımız 'like bağımlılığı' var. Onlarca deneme ve düzeltmeden sonra heyecanla sosyal medya hesaplarına yüklenen fotoğraflar… Fotoğraf yükledikten sonra ilk beğeni gelene kadar geçen gergin süre… İlk like'ın ardından beyne üşüşen 'Kaç beğeni alırım acaba' soruları… Eğer tüm bunlar size de tanıdık geliyorsa 'Like bağımlısı' olabilirsiniz. Sabah akşam kaç kişi tarafından beğenildiğini kontrol etmek, gün içinde kaç kişi beğendi diye düşünmek, az sayıda like gelirse ne yapacağının hesabını yapmak intihar boyutunda olmasa da bir bağımlılık göstergesi. Like bağımlısı birçok kişi kabul etmese de bu bir ruhsal bozukluktur ve kontrol altına alınmalıdır.
İNTERNETSİZ ASLA!
Dr. Umut Can Öztürk'ün Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi'nde yayınlanan Bağlantıda Kalmak Ya Da Kalmamak İşte Tüm Korku Bu: İnternetsiz Kalma Korkusu ve Örgütsel Yansımaları adlı makalesinde Netlessfobia (İnternetsizlik korkusu) internet bağımlılığı ve sanal kaytarma konularını detaylı biçimde inceliyor.
Dr. Öztürk, makalesinde netlessfobiyi "Tüm sosyal ağlar, elektronik alışveriş olanakları, e-devlet, e-bankacılık gibi hayatımıza katılan teknolojiler günümüz insanını internet bağımlılığına sürüklemektedir. Bazen sosyalleşme ve devamlı iletişimde kalma arzusu, bazen tam tersi olarak reel hayattan uzaklaşmak; kişiliğini, fiziğini saklayacağı anomin bir ortam olarak internete sığınma isteği insanları internetsiz olamamaya itmektedir. Netlessfobianın, internet bağımlılığı ve nomofobi ile ele alındığında tamamlayıcı ve daha bütüncül bir sorunu ortaya koyduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Netlessfobia, internet bağımlılığında yer alan 'yoğun internet kullanımı', 'patolojik internet kullanımı'ndan daha öte kişinin internetsiz ortamlarda kalamama ve bu durumdan yoğun endişe ve rahatsızlık duymasıdır" diye tanımlıyor. Çalışmasında bu yeni fobinin belirtilerini de açıklayan Dr. Öztürk şunları sıralıyor: Kişisel kullanım için üçten fazla internet bağlantılı bilgisayar temelli cihaz kullanmak ve bunları çoğu zaman beraber kullanmak, sosyal alan tercihlerini wifi bağlantılı işletmelerden/mekanlardan yana kullanmak, günde 10 saatten fazla online olmak, internet kesildiğinde hayatın durduğu inancına sahip olmak, internet kesildiğinde bir şeylerin kaçırıldığı ve yakalanamayacağını düşünmek, internet bağlantılı cihazları uyurken dahi ulaşılabilir mesafede bulundurmaları, bildiri, mesaj sesinden keyif almaları, internetten yoksun bir saatten fazla kalamamaları, günlük yirmiden fazla sosyal amaçlı bildirimde bulunma, reel alternatifler yerine sürekli olarak online olanları tercih etmek.
SANAL KAYTARMA İŞİNİZİ ENGELLER
"İş yerinde sık internet ve bilgisayar kullananların iş tatmini, duygusal bağlılık, ekip çalışması, memnuniyeti ve promosyon fırsatları açısından yüksek puanlar aldığı gözleniyor. Örgütsel konular açısından ise, sık internet ve bilgisayar kullananların, otonomi, ilginç/zorlayıcı iş, çalışma arkadaşları ve yönetimin kalitesi, önemli sorumluluklar, organizasyonunu başarılı kabul etme ve iş-yaşam dengesi değişkenleri açısından yüksek puanlar aldığı gözleniyor. Tabi bu boyutta sık internet kullanmakla internetsiz kalma korkusu farklılık göstermektedir. Netlessfobisi olan çalışan istem dışı olarak olsa bile gerek ofis bilgisayarı ile gerekse cep telefonuyla internete girerek sanal kaytarma durumuna geçecektir. Sanal kaytarma (cyberloafing), bir çalışanın, iş saatleri içerisinde, çalıştığı kurumun internet bağlantısını kişisel amaçlarına yönelik olarak kullanması olarak tanımlanmaktadır."
FOBİNİN NEDENİ EBEVEYNLER
Ebeveynler çocuklarında bu durumu tespit ederlerse ne yapmalı, çocuklara ne şekilde yaklaşmalılar?
Günümüzde bir yaşındaki çocukların ellerinde bile telefon ve tablet görmek mümkün. Bu ebeveynlerin çocuklarına yaptığı en büyük kötülüklerin başında geliyor. Aslına bakarsanız yeni nesil nomofobik çocuk ve gençlerin en önemli mimarları ebeveynler. Öncelikle bu durumu aşmalıyız. Tablet veya telefonları bir ödül gibi verme alışkanlığını hemen bırakmalı, bu konuda kontrollü olmalı, telefondan ayrılmayan çocukların gerekirse ellerinden telefon alınmalı bunun vazgeçilmez bir araç olmadığını onlara göstermelisiniz.