Yaklaşık 20-25 gün önce Haşmet Babaoğlu Sabah gazetesindeki köşe yazısına 'Tiflis'te Pentagon biyolaboratuvarı' başlığını attı. Yazı özetle, ABD'li diplomatların Gürcistan'a diplomatik kargo kılıfı altında hastalık taşıyıcı organizmalar (patojenler) getirip götürdüklerinden ve ABD'nin bulaşıcı hastalık araştırmaları ve üretimi maksadıyla Tiflis'te bir biyolabaratuvar kurduğundan bahsediyordu. Hayli ilginç bir o kadar da ürpertici bir durumdu söz konusu olan?
Yine Babaoğlu'nun bundan kısa süre sonra yazdığı bir diğer yazının başrolünde ise bu kez dünyaca ünlü milyarder Bill Gates bulunuyordu. Gates, önümüzdeki yıllarda olası virüs salgınları sonucu 30 milyonun üzerinde insanın hayatını kaybedebileceğinden bahsediyordu. Böylesi bir salgına hazırlıksız olduğumuzu belirten milyarder, hali hazırda da servetinin önemli bir bölümünü viral hastalıklar alanındaki araştırmalara yatırmaktaydı. Hay Allah, tamam Bill Gates milyarderdi, hayır kuruluşları vardı, Microsoft'un kurucusuydu, bir teknoloji deviydi, ABD hükümetiyle yakın ilişkilerde bulunuyordu ama bu hastalık, salgın işlerine niye merak sarmıştı ki?
Açıkçası bu mevzuya yani milyarderlerin, büyük devletlerin, dev şirketlerin gizli ajandalarına, gelecek yatırımlarına eğilmemize sebep bu iki yazı ve ardında getirdiği onlarca soru oldu. Evet, önümüzde akıp giden bir 'şimdi' vardı ama ya sonrası? Biz gündelik hayatımızda maksimum bir iki ay sonrasına odaklı planlar kurarken dünyanın bambaşka yerlerinde bambaşka insanlar nasıl gelecek perspektifleri çizip, nasıl adımlar atıyorlardı? Onların paralarını hangi alanlara, nelere yatırdıkları bizi bekleyen geleceğin ilk ipuçları mıydı yoksa?
Haşmet Babaoğlu'nun yazılarının konusuna genel olarak 'biyoterörizm' denebilirdi. Sabah'ın bilim yazarı Dr. Enis Doko'ya ilk olarak "Biyoterörizm odaklı devletlerin ve milyarderlerin gelecek planları nedir?" diye sorduğumuzda meselenin daha geniş kapsamlı olduğu ortaya çıktı. Doko biyoterörizm olgusunu reddetmeden üstüne koyup şu cevabı veriyor:
"21. yüzyılda yeni, ilginç bir yatırım alanı doğdu; hayatta kalma. Gelecekle ilgili çok sayıda karamsar senaryo mevcut, göktaşı çarpması sonucu hayatın yok olması, salgın hastalıklar, global ısınma ve su seviyesinin yükselmesi, kıtlık gibi... Elbette bir de kaçınılmaz olan kendi ölümlerimiz. Ne kadar zengin olursanız olun böyle bir felaketten ya da ölümden kurtulmanız pek mümkün değil. En azından günümüz teknolojisinde. İşte milyarderler hem kendilerine hem de onlara büyük maddi olanaklar sunacak insanlara yeni bir gelecek sağlamak için bu felaketlerden kaçışın yolunu arıyor."
Doko'nun bu açıklamalarıyla milyarderlerin hem gelecekleri hem de hayatta kalma dürtüleriyle ilgili nelere giriştiklerine baktık. Neler çıkmadı ki? Kimileri artık neredeyse tüm dünyanın bildiği üzere olası bir felaket sonrası kızıl gezegende koloni kurmayı hedeflerken kimileri ölümsüzlüğün peşinde koşturup genç insanlarının kanlarını kullanarak genç kalma üstüne yapılan araştırmaları fonluyor, kimileri de olası bir kıyamette sağ kalmak umuduyla Yeni Zelanda'da ada alıyordu. Yine Bill Gates gibileri gelirlerini ilaç sektörüne kaydırırken bazıları da zihinlerini bilgisayara yükleyerek dijital olarak hayatta kalma uğraşında.
PETER THIEL ÖLÜMSÜZLÜK PEŞİNDE
Çok mu uçuk geldi? Devamı da var... Milyarderler gelecek için bu gibi hamlelerde bulunurken büyük devletlerin de birtakım politikalar üretmediği düşünülemezdi. Bu noktada da yapay zeka, siber saldırılar, katil robotlar ve uzay çalışmaları karşımıza çıktı. Özellikle yapay zeka konusu üzerine çalışmalarda bulunan Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Onur Durahimdevletlerin bu doğrultuda geliştirdiği projelere dair bize önemli bilgiler verdi. Pentagon'un öldüren robotlar projesi için 1 milyar dolar, Çin'in ise sadece yapay zekayı geliştirmek adına kuracağı parka 2 milyar dolar yatırması gibi...
Netice itibarıyla, gördük ki hem milyarderlerin hem de devletlerin gelecek ajandaları hayli yoğun, kapsamlı ve şaşırtıcı. Ölümsüzlük, Mars'ta koloni, biyoterörizm, uçan arabalar, öldüren robotlar, yapay zekalar ve çok daha fazlası... Bakalım milyarderler ve büyük devletler geleceğe nasıl hazırlanıyor hangi yatırımları yapıyor...
Online ödeme sistemi PayPal'ın kurucu ortağı olan Peter Thiel, belki de milyarderler arasında en ilginç gelecek planları kuran kişi. Thiel, genç insanların kanını kullanarak genç kalma ve ömrü uzatma üstüne araştırmaları fonluyor. Bunu da ilk kendi üstünde deniyor. Açıkça niyetinin ölümle mücadele etmek olduğunu söyleyen ve ölümsüzlük peşinde koşan milyarderin tüm bunları başaramazsa bir alternatifi daha var, o da kendini dondurmak!
İLK E-İNSAN İÇİN HEDEF: 2045
Ölümsüzlük peşinde koşan sadece Peter Thiel değil. Rus medya devi, milyarder Dmitry Itskov da sonsuza kadar yaşamak için bir servet harcıyor. Ancak onun girişimi daha enteresan. Russia-2045 adlı projeyle ilk e-insanı 2045'te yaratmayı amaçlıyor Itskov ve ekibi. Bu çalışma grubu en geç 2045 yılına kadar insan ruhunun yerini tam olarak tespit edeceklerini ve bu ruhu kopyalayarak yapay bedene taşıyacaklarını iddia ediyor. İnsanlar ve makinelerin birleştiği bu sisteme 'sibernetik ölümsüzlük' adı veriliyor.
UÇAN ARABALAR GELİYOR MU?
Gelecek deyince illa ki akla felaket, savaş, ölüm kalım gelmesine gerek yok. 20. yüzyılın başından beri tüm insanlığın hayali olan uçan arabalar yakın gelecekte artık belki karşımıza gelebilir. Google'ın yaratıcılarından olan Larry Page şimdilerde gözünü uçan otomobillere çevirmiş.
KIYAMET ZAMANI YENİ ZELANDA'YA
Milyarderler arasında Yeni Zelanda'nın olası bir kıyametten etkilenmeyeceği görüşü nedense hakim. Bundan dolayı da ülkeye bir bir akın ediyorlar. Peter Thiel kıyamet günündeki badireleri sorunsuz atlatmak için 13.5 milyon doları gözden çıkardı. Veri indirme sitesi Megaupload'ın sahibi olan Kim Ditcom, milyarder Julian Robertson, yönetmen James Cameron, LinkedIn'in kurucu ortağı Reid Hoffman da Yeni Zelanda'da mülk edinenlerden.
Yahoo'nun eski yöneticilerinden Marvin Liao ise olası bir felaket için silah biriktiriyor, okçuluk dersleri alıyor ve bu yönde yatırımlarını yapıyor.
MUSK VE BEZOS UZAYA KOLONİ KURMA YARIŞINDA
Elon Musk, SpaceX ve Tesla Motors'un kurucusu, Jeff Bezos ise Amazon.com'un... İkisinin de ortak noktası son yıllarda uzaya yolculuk ve Mars'ta kolonileşme düşüncelerinin bayrak insanları olmaları. Musk SpaceX ile Bezos ise Blue Origin firması ile çalışmalarını sürdürüyor.
Uzay yarışının bu iki önemli oyuncusundan Elon Musk'ın Mars'ta koloni kurma projesinin en temel motivasyonlarından biri dünyada bir felaket gerçekleşirse, kötü bir salgın, göktaşı çarpması, büyük kitlesel panik ve iç savaşlar yaşanırsa zenginlerin kaçabileceği, dünya dışında güvenli bir alan oluşturmak. İnsanlığın hayatta kalmasının temel amacı olduğunu söyleyen Jeff Bezos da Blue Origins'e yaptığı yatırımı Amazon'a yaptığından daha önemli görüyor.
Elon Musk, 2022 yılına kadar ilk kargo misyonunu Mars'a göndermeyi ve insanları 2024'te Kızıl Gezegen'e taşımayı hedeflerken Bezos daha erkenci. Her şey planlandığı gibi giderse, Nisan 2019'a kadar müşterilere ilk alt yörüngesel uçuşları sunacak.
Jeff Bezos uzayda kolonileşme hayalini gerçekleştirmek için her yıl 1 milyar dolarlık Amazon hissesi satıp Blue Origins'e aktarırken rakibi Elon Musk'ın SpaceX'i ise 21.2 milyar dolar değeri ile ABD'nin en değerli 5 teknoloji şirketinden biri konumunda. Bakalım ilk koloniyi kim kuracak.
Jeff Bezos ve Elon Musk gibi Microsoft ortak kurucusu Paul Allen da özel uzay endüstrisinde önemli bir figür olarak ortaya çıktı. Allen, SpaceShipOne uçağı için büyük bir yatırım yaptı şimdi ise dünyanın en büyük uçağını yapıyor. Gelecek yıl ilk uçuşunu yapması beklenen milyon dolarlık Stratolaunch, üç adet havaya fırlatma roketi taşıyacak.
Ancak uzaya yerleşmek isteyip de bu yolları tercih etmeyenler de var. Alphabet Inc. Yönetim Kurulu Başkanı Eric Schmidt ve Google'ın kurucularından Larry Page uzay yolculuğu için astreoitleri kullanmayı amaçlıyor. Planetary Resources adlı bir şirketi finanse eden milyarderler 2022 yılına kadar asteroitler vesilesiyle uzayda yer edinme uğraşında.
DEVLETLER YAPAY ZEKAYA YATIRIM YAPIYOR
Milyarderler ve şirketleri uzayda kolonileşme, ölümsüzlük, sonsuz yaşam, kıyamet senaryoları ekseninde planlar kurarken büyük devletlerin gelecek perspektiflerinde yapay zekanın rolü daha ağır basıyor. İlk olarak Çin'in sadece yapay zekayı geliştirmek için kurulacak geliştirme labarotuvarının olacağı bir parka 2 milyar doların üstünde bir yatırımı söz konusu. Çin'de özellikle yerel yönetimlerin yapay zekaya büyük yatırımları var. Örneğin, Tianjin yönetimi 16 milyar dolarlık bir yapay zeka fonu oluşturmuş durumda. Öte yandan Güney Kore'de zaten 2016'da yaptıkları açıklamayla yapay zeka çalışmalarına 5 senede 863 milyon dolar yatıracaklarını belirterek nasıl bir gelecek programına hazırlandıklarının işaretini vermişti.
Yapay zeka kullanımında İsrail, askeri yönünü önplana çıkarıp ülkeye atılan roketleri belirleyip yok etmek için geliştirdiği Demir Kubbe gibi girişimlerini sürdürürken Rusya da otonom silah sistemlerini genişletiyor. Öldüren robotlar denen bu teknolojiyi Birleşmiş Milletler yasaklasa dahi bu durumu kabul etmeyeceğini belirten Ruslara karşı ABD'de Pentagon vasıtasıyla otonom silahlara 1 milyar doların üstünde yatırım yapıyor.
Devletlerin gelecek şekillendirmesinde yapay zekanın ağırlıklı bir rolü olup askeri organizasyonlar güçlendirilse de başka etmenler de mevcut. Örneğin siber casusluk ve tıbbi saldırılar. En yakın örnek de başta bahsettiğimiz Tiflis'teki biyolabrotuvar.
2011'den beri ABD tarafından fonlanan, ismi Richard Lugar halk sağlığı araştırma merkezi olan laboratuvarda üst düzey Rus yetkililer uzun süredir biyolojik silahlar dahil çeşitli tehlikeli araştırmalar yapıldığı kanaatinde. Hatta 73 kişinin bu deneyler sonucunda öldüğü iddiaları da var.
DİJİTAL ZİHİNLE VAR OLMAK
Silikon Vadisi'nin 33 yaşındaki genç girişimcilerinden Sam Altman ve fütürist mucit 70 yaşındaki Ray Kurzweil, ölüm ve felaketlerden kaçmak için zihni bilgisayara yükleyip dijital olarak yaşamaya devam etme araştırmalarına yatırım yapıyor. Belki de ilerleyen yıllarda bu bilgisayarlar ile android vücutlara bağlanıp, yeni bedenleri ile yaşamaya devam edeceklerini umuyorlar. İkilinin yatırımı, Itskov'un e-insan projesi ile bağdaşsa da buradaki temel amaç dijital zihin yaratmak.
BILL GATES'E GÖRE EN BÜYÜK TEHLİKE BİYOTERÖRİZM
Gates'e göre biyoterörizm büyük bir tehlike arz ediyor. Salgın hastalıklar ve virüsler sonucu önlemler alınmadığı takdirde önümüzdeki 20 yıl içinde 30 milyonun üstünde insanın öleceğini savunan Gates bu doğrultuda en büyük yatırımlarını da ilaç sektörü ve viral hastalıkları araştırma fonları üzerine gerçekleştiriyor. Ünlü milyarderin aynı zamanda Arizona Çölü'ne akıllı bir şehir kurma amacı da var. Tamamen teknolojik bu şehir için Belmont Partners ile ortaklığı var.
Milyarderlerin ve devletlerin gelecek yatırımları, planları ve projeleri üzerine Dr. Enis Doko ve Yrd. Doç. Dr. Ahmet Onur Durahim ile konuştuk. İki ismin gelecek yatırımları üzerine söylediklerinden satırbaşları şu şekilde çıktı: Gelecek için konuşulanların hiçbiri komplo teorisi değil!
ENİS DOKO
Fosil kaynaklar tükenmek üzere. Bir asır sonra onların yerini alacak alternatif enerji kaynaklarının keşfedilmesi lazım. Dolayısı ile alternatif enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar çok belirleyici olacak.
Konvansiyonel savaşların yerini artık istihbarat ve siber savaşlar aldı. Bu savaşların hedeflerinden biri halkın moralini sarsmak. Biyolojik saldırılar burada önemli. Hastalıklar moral bozukluğu ve ekonomiye zarar vermek için bilinçli bir şekilde ortaya çıkarılabilir. Türkiye'nin ekonomik saldırıya maruz kaldığı zamanda ortaya çıkan şarbon hastalığı bu tarz ekonomiye zarar vermek için yapılmış bir hamle olabilir.
Robot askerler, bütün elektronik eşyaları bozma gücü olan EMP bombaları, belli bir milletin genetiği esas alarak tasarlanmış ve doğrudan sadece onları hedef alan virüsler... Bunların hiçbiri komplo teorisi değil. Ciddiye alınması, çalışılması gereken şeyler.
Yapay zeka ve otonom robotlar geleceğin savaş teknolojisinin temelini oluşturacak. Öğrenme yetenekleri sayesinde savaş koşullarında gittikçe daha iyi hale gelecek bu robotlar kendi başına karar alıp ölümcül zararlar verebilecek. Şu aşamada ütopik gibi görünse de yapay fırtına ve depremler yaratıp bunları kullanmak da bir başka olası gelecek silahları.
AHMET ONUR DURAHİM
2029, konuştuğumuz varlığın insan mı yoksa bir makine mi olduğunu ayırt edilemeyeceği tarih olacak. Bunun 2025'ten de önce olacağı kanısındayım. Çalışmalar o yönde.
Geçmişte nükleer, bilim insanlarının çalışma alanıyken yönetenlerin silahı haline gelmişti. Önümüzdeki dönemin nükleeri de yapay zeka olacaktır. Devletlerin de büyük şirketlerin de yatırımları zaten bu yönde.
Sabah